Iğrenç bir şey translate English
1,151 parallel translation
Bu arada böyle iğrenç bir şey nereden aklına geldi?
Where did you come up with such a disgusting image?
- Eee, iğrenç bir şey.
- Well, she's disgusting.
Bu iğrenç bir şey.
That's disgusting.
Ve her zaman yapmadığınız küçük, iğrenç bir şey vardır.
And there's always one fucking thing you haven't done.
- Ne iğrenç bir şey, değil mi?
- Ain't they repulsive?
Kim kime, ne kadar iğrenç bir şey yaptı umurumda değil.
I don't care who did what to whom or in what disgusting manner.
Çok iğrenç bir şey.
- I know. It's sick.
Ama sokakta kalması fikri, onun gibi başkalarının da sokakta kalması fikri bundan daha iğrenç bir şey olamaz değil mi?
$ 1.4 Million Dollars Oh, my God.
Kusmak iğrenç bir şey.
Barf is gross.
Bu iğrenç bir şey. Deedee?
Yeah, well, it's a nasty problem.
Eziyet, iğrenç bir şey, zayıflık.
Cruelty is repulsive, it's weak.
İçinden bir şey çıktı. Sürüngen, iğrenç bir şey bana saldırdı.
It hatched this creepy-crawly thing.
Çatalını oraya öylece daldırman, iğrenç bir şey.
That's disgusting, sticking your fork in there.
Yani gerçek sen iğrenç bir şey.
So, the real you is a bummer.
Özellikle de dili severdi.'Morrie, bu iğrenç bir şey'dediğimde bana çok kızardı.
* * Sleep, baby, sleep * * [Narrating Continues] He especially liked tongue. I'd say, "Morrie, that's disgusting." He'd say, " I'm sorry you think so.
Onlardan daha iğrenç bir şey olabilir mi?
Is there anything more disgusting?
Ve inan bana, bu iğrenç bir şey.
And, trust me, that sucks.
- Düşündüm de en çok saygı duyduğum insanların, en çok rekabet ettiğim insanlar olması iğrenç bir şey.
- I've been thinking that it kind of sucks that, uh, the people who I respect the most are the people who I've become the most competitive with.
Ama bu iğrenç bir şey!
That's so gross!
Ulu Tanrım, bu iğrenç bir şey.
Good God, that is disgusting!
Ne dendiğini bilmiyorum ama bence iğrenç bir şey!
You know, I don't know what it's called, but I call it disgusting!
Sen asla öyle iğrenç bir şey yapmazdın.
You'd never do anything that shitty.
Bu iğrenç bir şey ahbap!
This sucks ass!
— Bu iğrenç bir şey ahbap!
- Whoa, that sucks, dude.
Bu iğrenç bir şey ahbap!
School, school I like school. Dude, this sucks ass.
Hiç bu kadar iğrenç bir şey görmüş müydün?
Have you ever seen anything so disgusting?
Ama iğrenç bir şey.
But disgusting.
İğrenç bir şey.
It stank.
İğrenç bir şey, ama mezeci veresiye almama izin veriyor.
It's lousy, but the deli lets me buy on credit.
İğrenç bir şey.
It's disgusting.
- Bu iğrenç bir şey.
- Oh!
Anneni bir FCA denetiminden kaçırmak ve grevdeki çalışanlarınla gizlice anlaşmak iğrenç, sinsi bir zayıflık belirtisinden başka bir şey değil. Senden nefret etmemi sağlayan o zayıflık. Yaptıkların için değil ama kim olduğun ve ne olduğun için.
Protecting your mother from an FCA audit and secretly settling with your striking employees were nothing more than symptoms of a vile and insidious weakness... a weakness that makes me loath you- - not for what you've done but for who you are, what you are.
Bunlar iğrenç uzay sürüngenlerinden başka bir şey değil!
They're nothing but hideous space reptiles.
Benden biraz büyük. İğrenç bir şey.
She's like a biscuit older than me.
İğrenç görünüyor. Bana başka bir şey bıraktı mı?
Did he leave me anything else?
İğrenç bir şey.
That's sick.
İğrenç bir şey.
It's hideous.
- İğrenç bir şey, değil mi?
- Ain't they repulsive?
İğrenç bir şey!
That really sucks!
İğrenç ve hiç seksi olmayan bir şey seni asla götürmeyeceğim bir filmde duymuştum.
It's a disgusting and not even remotely sexy thing I heard described in a movie I'd never take you to.
Tanrı aşkına, o iğrenç, budala ölü baban yerine bir kere de benim için bir şey yap!
Oh, do somethin'for me, for Christ's sake, instead of that lousy, dopey drip of a dead dad!
Bir sürü iğrenç şey.
All that stuff :
Şu iğrenç şey için, ne haltsa artık, bir sorum vardı.
Yeah, I got a question for that gross thing, whatever it is.
— İğrenç bir şey ahbap!
- Sick dude.
Acayip bir şey, şu azgın teke dediklerinden. Gülünçtür, başına gelince aslında ne iğrenç bir durum olduğunu anlıyorsun.
He's like this insane old lech, and it's kind of amusing once you get past how disgusting it actually is.
İğrenç bir şey bu.
It's disgusting'.
Şey, belki bu doğru ama, benim gerçeğim başka bir şey... karanlık, bilinmeyen, iğrenç ve bozuk bir şey.
Well, maybe that's true, but my truth is something else... something dark, unknowable, hideous and corrupt.
- İğrenç bir şey, değil mi?
Sucks, doesn't it?
Dişimin iğrenç ağrısından daha kötü bir şey varsa ağzından çıkan o rezil seslerdir!
Enough! The only thing worse than the wretched pain in my mouth is the excrement spewing from yours!
Bildiğim bir şey daha varsa o da uzay mekiğinin atmosfere girerken yanmasını engelleyen maddenin aynısından yapılmış kolları pofuduklu iğrenç bir elbise giyecek olmam.
The next thing I know, I'm wearing some revolting puffy-sleeved dress made from the same material that keeps the space shuttle from burning up during reentry.
Şey, Arkadaşımız Marvin ve onun tüm halkı Dünyanın iğrenç bir tarafında yaşamak zorunda. Yiyecek veya herhangi birşey yetiştiremiyorlar.
Well, our friend Marvin and all his people have to live on a part of Earth that sucks ass.
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şey söyle 257
bir şeyler var 19
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şey söyle 257
bir şeyler var 19
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey olmadı 105
bir şey oldu 106
bir şey söylemeyecek misin 21
bir şey yok mu 17
bir şeyler yapın 69
bir şeyler söyle 85
bir şeyler yedin mi 17
bir şeyler yiyelim 46
bir şeyler yanlış 26
bir şey olmadı 105
bir şey oldu 106
bir şey söylemeyecek misin 21
bir şey yok mu 17
bir şeyler yapın 69
bir şeyler söyle 85
bir şeyler yedin mi 17
bir şeyler yiyelim 46