English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ S ] / Soz

Soz translate English

91,769 parallel translation
- Seni ve Coulson'u kurtarmak söz konusuyken öyle değildi.
Not when it comes to saving you and Coulson.
- Bunun hızlı ve acısız olacağına söz veriyorum.
I promise to make this quick and painless.
Senator Nadeer, ona kalıcı bir hasar verilmeyeceğine söz verdi.
Senator Nadeer promised me he wouldn't be permanently damaged.
5.nesil söz dizim dili gibi.
It's like fifth-generation syntax.
Söz veriyorum.
I promise.
Acısız bir yöntem. Söz verdiğim gibi.
Just as I promised.
Arkadaşlarımızı geri getireceğine söz ver sadece, tamam mı?
Just promise me you'll get our guys back, okay?
Söz.
I promise.
Ama ihtiyar babana çok yüklenmeyeceğine söz vermelisin.
But you got to promise to go easy on your old man.
- Söz veremem.
- No promises.
- Söz yok mu?
- No promises? No?
Bu biraz sıradan bir söz.
That's... That's a little cheesy.
- Söz veriyorum.
You have my word.
Arkadaşlarımızı geri getireceğinize söz ver, tamam mı?
Just promise me you'll get our guys back, okay?
Herkes güvende olduğunda Fitz'i çıkarmanın bir yolunu bulacağımıza söz veriyorum, tamam mı?
I-I promise, we will find a way to get Fitz out once everyone's safe, okay?
Sadece Hope'un yatağa gitme vaktinde beni buraya getireceğine söz ver.
Just promise you'll have me back in time to put Hope to bed.
Ve o sizi söz verilmiş topraklara götürecek Musa değil.
There is no back door, just like she's not Moses about to take you to the Promised Land.
Ama dinle, çıkmak söz konusu değil.
Hey, but, listen... Escape is not an option.
- Bana söz verdin!
- and he means as much to me. - You promised!
Söz verdin!
You promised me!
Rus'a ne söz verdin?
What did you promise the Russian?
- Söz veriyorum, söylerim
- I'll tell you, I promise.
Tamam, filmlerinde de, bu kitapta da böyle duygular, heyecanlar bunlardan söz ediyorsun ama kitapta biraz dağılmışsın.
Granted, in both the films and the book there's emotion, excitement. But in the book you're kind of all over the place.
Biliyorsunuz, Deniz Bey gibi ünlü bir kişi söz konusu olduğunda basın akbaba gibi üşüşür.
As you know, with Mr. Deniz being a celebrity... The media descend like vultures.
Sana söz veriyorum.
I promise.
Sana söz veriyorum.
I swear.
Kaçıp bir aile kuracağımıza söz vermiştin.
You promised me we would run off and we would be a family!
Çünkü Pearson Specter Litt'e geri dönmeye karar verdim. Seni ortada bırakmayacağıma dair sana söz vermiştim.
- Because I've decided to go back to Pearson specter litt, and I gave you my word that i wouldn't leave you high and dry.
Sana söz veriyorum.
- I give you my word.
- Çünkü söz konusu Louis'se her zaman bir neden... - Tara dün gece ondan ayrıldı.
- Tara broke up with him last night.
- Ne kadar da şanslıyım. - Oliver, gitmenin tek nedeni Harvey'nin ücretsiz dava almaya söz vermesidir.
- Oliver, the only reason I went back is that Harvey committed to doing pro bonos, all right?
- Dan'den söz ediyordun. - Doğru.
- You were talking about Dan.
- Söz sözdür beyefendi.
- Promise is a promise, mister.
Birini kürekle öldürmek söz konusu olduğunda "herkes" demek geniş bir kategori olur.
Well, "anybody" is probably too broad of a category when talking about murdering someone with a shovel.
Rachel'a işler sarpa sararsa bitireceğine söz vermiştin.
You promised Rachel that you'd pull the plug if things got too risky.
Merak etme hepsinin işini bitireceğim senin için söz.
Yeah, I'll break them into little pieces for you, you have my word on it.
Sana söz verdiği parayı ödemesini ve çeyrek sonunda seni işe almasını sağladık.
We had him guarantee to pay you what he promised and to hire you over there at the end of the quarter. -'Cause I don't just want you to set that hearing, - Why would you do that?
Oliver'a, Nathan'a her şeyi anlatacağıma dair söz vermiştim.
I promised Oliver that I would tell Nathan about the whole thing.
Milyonlar söz konusu değilse büyük şirketler için bu para hiçbir şey değil biliyorum ama burada 50 bin gibi bir para her şeyi değiştirebilir.
I'm telling you that I know in corporate law, money doesn't matter unless it's in the millions, but... here, $ 50,000 makes all the difference in the world.
Söz veriyorum şirketinize zarar verebilecek bir şey yapmayacağım.
I swear that I won't do anything to harm your company.
Ama sonrasında aynı teklif tekrar söz konusu oldu.
But then my deal got put back on the table.
Mülakat biter bitmez Nathan'a her şeyi anlatacağım söz.
Look, I am gonna tell Nathan everything as soon as my hearing is over.
Saçmalama, söz konusu blöf oldu mu senden iyisi mi var, tabii ki yapabilirsin.
How can you say that? You are the best poker player I have ever seen. You can do it.
- Donna çok büyük bir para söz konusu.
Donna, we're talking about a lot of money. I don't care about the money, Stu.
Anlaşmada bir sıkıntı mı var? Hayır Oliver'a sana doğruyu söyleyeceğime dair söz verdim. - Doğruyu söylemeye geldim.
I'm here to tell you the truth.
Seni bir daha hayal kırıklığına uğratmayacağıma söz veriyorum.
I promise you that I will never let you down again.
Az önce Tara'ya onu bir daha hayal kırıklığına uğratmayacağına söz verdin.
You just promised to never let Tara down again.
Özür dileyip bir daha yapmayacağına söz vereceğim.
I'll apologize and promise I'll never do it again.
Hayır Harry sana söz veriyorum bu davayı kaybetmene neden olmayacağım.
No, Harry. I am promising you that I will not cost you this case.
O benimle ilgileniyordu, evime asla geri dönmeyeceğim için ona söz vermiştim, Babam ve bana kürtaj yaptıran kız arkadaşı, bir bebeğim olmasının nedenini dikkat çekmek için olduğunu düşünüyordu.
He took care of me, promised that I'd never have to go back to my home or my dad or his girlfriend, who made me have an abortion'cause she thought the only reason I was having a baby
Billy beni caddelerden uzak tutacağına söz verdi ve bunu yaptı.
Billy promised he would keep me off the street, and he did.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]