English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ Y ] / Yukarıda mısın

Yukarıda mısın translate English

181 parallel translation
Stroud, yukarıda mısın?
Stroud, are you up here?
Bayan Gervaise, Hâlâ yukarıda mısınız?
Already up, Gervaise?
Yukarıda mısın, Les?
You upstairs, Les?
Yukarıda mısınız Bay Humbert?
Are you upstairs, Mr. Humbert?
Shizuo, yukarıda mısın?
You're here, Shizuo?
Anne, yukarıda mısın?
Hey mom, are you up there?
Çocuklar, yukarıda mısınız?
Anybody up there, kids?
Yukarıda mısınız?
You guys up there?
Yukarıda mısınız?
You guys up here?
Jenny Fields, yukarıda mısın?
Jenny Fields, are you up there?
Lorraine, yukarıda mısın?
Lorraine, are you up there?
- Hala yukarıda mısın?
- You all right up there?
Norman, yukarıda mısın?
Norman! Are you up there? - Bring it to me.
- Martin, yukarıda mısın?
- Martin, you up there?
Yukarıda mısın?
Are you up there?
Spenser, yukarıda mısın?
Spenser, are you up here?
Yukarıda mısın, Alice?
You upstairs, Alice?
Ellen, yukarıda mısın?
Ellen! Ellen! Are you upstairs?
Yukarıda mısın?
You up there?
Sizler yukarıda mısınız?
You guys up there?
- Casey, yukarıda mısın?
Oh, my God.
Joey yukarıda mısın?
Hey, Joey, you up there?
Yukarıda mısın?
Are you up here?
Yukarıda mısınız?
Hey, Ray? - Oh, no. You upstairs?
Aşağıda mısın? Niçin yukarı gelmiyorsun?
Oh, Yoonah, You're here?
Beni duymadınız mı? Size yukarıda yer olduğunu söyledim.
I think I told you, there's more room upstairs!
Şimdi, sen yukarıda yaptığın aptallıkları sonlandıracak mısın?
Now, you going to stop fooling around up there?
Ama herkesin bildiği bir şeydir, aşağıda olanların yükseklerdedir gözü. Merdiven çıkanın yukarıya çevriktir yüzü ama son basamağa ulaştı mı bir kez merdiven çevirir sırtını bulutlara bakar hor görüp birer birer basıp çıktığı basamakları.
But'tis a common proof that lowliness is young ambition's ladder, whereto the climber upward turns his face, but when he once attains the upmost round, he then unto the ladder turns his back, looks in the clouds,
Yukarıda yatağımın yanında Jane Austen'ın bir kitabı var ve de sıcak bir bardak süt. Soğumasını istemem.
There's a volume ofJane Austen upstairs by my bed... and a glass of hot milk that's getting cold.
Sir Anthony, makinistim olmadığına göre önce kapıyı kapatıp, sonra da yukarıya gidip iniş takımlarını kaldırır mısınız?
Sir Anthony, since I no longer have a mechanic... may I suggest that you first make fast the door... then go aloft and take in the landing lines.
Yukarı çıkıp bizimkileri uyarmalısın ayrıca bavulumu ve yatağın altındaki saksafonumu da getirmelisin çünkü ses sınavım var.
You have to go up there now and warn them, and you have to get my suitcase and get my sax under the bed, because I have an audition now.
Yukarıda, asansörle çıkılan birkaç berbat oda için... millet kaç para ödüyor farkında mısın?
Do you realize what people are shelling out up there for a few miserable rooms off a common elevator.
Taşınabilir ve taşınamaz şirket mallarının yukarıda belirtilen kısıtlamalar dışında kullanımı ve mülkiyeti ve tüm kişisel mal varlığım yukarıda belirtilen kısıtlamalar dışında tek bir hissede bana dünyadaki her insandan daha çok neşe veren Maria Braun'a geçecektir.
The right of ownership and use of all movable and immovable company assets, with the exception of the above limitations, and of my entire personal estate, with the exception of the above limitations, shall pass in one moiety to Maria Braun, who gave me more joy than any other person in the world.
Gündüzleri laboratuvarda Davy'ye yardım ediyor, gün sonunda da yukarıya sevgili eşi Sarah'nın kendisini beklediği küçük daireye çıkıyordu.
By day, he assisted Davy in the lab, at day's end, he climbed the stairs to the little apartment where his beloved bride Sarah was waiting.
Yukarıda Phillips adına ayrılan masanın hazır olup olmadığına bakar mısınız?
Can you see if the table's ready for Phillips?
Adamlarımın yarısı hala yukarıda.
Half of my men are still up there.
Onlara çöplükte olduğumuzu ve zamanın varsa yukarıda bir katil olduğunu söylersin!
I'm just tell them that we're in this dump and if you have the time why don't you tell them there's a killer upstairs!
Dalgalarmış kıçımın kenarı.Biliyormusun şimdi yukarıda olsaydın,
Waves my ass. Do you know what you'd be doing if you were up top right now?
- Yukarıda rahat mısınız peki?
- You are comfortable upstairs?
Başını yukarı ve aşağı da oynat ve ne olacağına bakalım başını yukarı kaldırır ve aşağı indirirse.
Move your head up and down as well, and see - let's see what happens. If she moves her head up, and moves her head down.
Eckert'ın yönteminin dehası Hedda'ya bu sosyal etkinlikler için yeni bir elbise götürmek ve yukarıda çalışma odasında giyinmesine yardım etmekti. Bu şekilde parti başladığında orada kalıp bir kadeh Porto şarabı içmesine izin veriliyordu.
The simple genius of Eckert's method was to bring Hedda a new gown for each of these social occasions and help her get dressed in the study, where he was allowed to linger for a glass of port when the party began.
Alfred, alyan anahtarını yukarıda bırakmışım.
Alfred, I left the hex key upstairs in the den.
Yukarıda bırakmamış mıydın?
Didn't you leave it upstairs?
Sizce, yukarıda olanların "ahlaki" yanı var mı?
And in your opinion, what's going on up there has "moral stature"?
Orada alavere dalavere yok. Ne yaptıysan tıpa tıp aynısını bulursun yukarıda. Orada tepeden tırnağa, bütün suçlarımızı ortaya dökmek zorundayız.
There is no shuffling there the action lies in his true nature and we ourselves compelled even to the teeth and forehead of our faults to give in evidence.
Tanrım, kızın elbisesi daha yukarıda olsaymış bari!
God, could her dress get any higher?
Babanın yukarıda olduğunu bilmiyor, o bizim gizli silahımız.
She doesn't know that Daddy's upstairs. He's our secret weapon.
Billy Bob adamın parmakları yukarıda mı?
Billy Bob, he's holding up some fingers, true or false?
Bu çok garip, çünkü... yakışıklı bir genç adamın yukarıda ön kapıda... şuan seni beklediğinden eminim.
See, now, that's weird, because... I'm pretty sure there's a handsome young man actually upstairs... at the front door waiting for you now.
Sabah saat 3'te, karın ve çocukların yukarıda uyurken siberuzayda bir fıstıkla düzüşüyorsun.
It's 3 a.m., your wife and kids are sleeping upstairs... ... and you're downstairs fucking some bimbo in cyberspace.
Yarın gidip babanın damlasını alacağım ve bundan sonra ne zaman kulak, burun ya da belden yukarı bir deliği için damla gerekse ben gideceğim.
Tomorrow, I'll go pick up your father's ear drops, and any time after this he needs ear drops or nose drops or drops for any orifice above the waist, I'm your guy.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]