Bir süre translate Spanish
26,055 parallel translation
Marley'İ gördüm kısa bir süre için, yalnız değildi.
Vi a Marley... brevemente, y no estaba a solas.
- Kısa bir süre için.
- Brevemente.
Kısa bir süre önce ben bunu kafama doğrulttum. O zamandan beri tekrar yapıp yapmamaya karar vermeye çalışıyorum.
Hace unos momentos, me apuntaba con esto a la cabeza y desde entonces, estoy intentando decidir si hacerlo otra vez.
Sanırım bu mevzu hakkında bir süre daha konuşacak.
Supongo que voy a escuchar sobre esto por un tiempo.
Ariel Peterson'ın kayboluşu bir süre için gündemdeydi ama yeni ipucu olmayınca haber yavaş yavaş ilgi kaybetmeye başladı.
La desaparición de Ariel Peterson fue una gran noticia, pero, sin nuevas pistas la historia comenzó a morir lentamente. ERES TAN HERMOSA
Celladın hikâyesini bir süre takip ettim.
Yo, yo... He estado siguiendo la historia de El Verdugo por un tiempo.
Onu bir süre yüzeyde tutmaya çalışırsın ama bir de bakmışsın ki ikiniz de çamura batıyorsunuz.
Tratas de mantenerlo a flote durante un tiempo, pero antes de que lo sepas, los dos están... Hundiéndose en el barro.
Bu Carl için hala çok uzun bir süre.
Aún es demasiada cárcel para Carl.
Bir süre önce sana o tetiği çektiğinde sınırı aştın diye söylemiştim.
Te dije hace tiempo cuando apretaste ese gatillo, que habías cruzado el umbral.
Aslında, kısa bir süre önce CIA Gizli Servisler Yöneticisi Bay Peter Kotsiopulos'unda bu komploların içinde yer aldığını öğrendim. Görünüşe göre ülkeden kaçmış durumda.
De hecho, hace poco tiempo me he enterado de que el Director de Servicios Clandestinos de la CIA, el Sr. Peter Kotsiopulos, también forma parte de esta conspiración y que según parece ha abandonado el país.
- Bir süre uzakta tutmalıydık, ama.. şimdi alabilirsiniz.
Tuvimos que llevarlos lejos en la noche, Pero tenemos, uh... Ya los hemos liberado.
Zannedersem siz kızlar beni bir süre önce, ormanda gördünüz,...
También creo que son las chicas que me vieron... en el bosque hace unas horas, así que...
Malesef siz ikiniz... bir süre daha ailemiz için burda kalmak zorundasınız.
Desgraciadamente para ambos... mi familia aquí va a tener que requerir su presencia... por un poco más de tiempo.
Çocuklarla bir süre daha yalnız takılmalıyım sanırım.
Tal vez deba pasar tiempo con los niños a solas.
Bir süre beraberdiler, çok da mutluyduşar.
Estuvieron juntos durante un tiempo y fueron muy felices.
Çok cesur ve aptaldır ve bence bir süre çok üzgün olacak.
Es muy valiente y es muy absurdo y creo que, durante un tiempo, va a estar muy triste.
Görünüşe göre bu nehirler bir süre önce burada birleşmeyi bırakmış gibi.
Bueno, luce como si los ríos dejaron de cruzarse hace tiempo.
Bir süre için erkekleri hayatımdan çıkarmaya karar verdim.
Es que... he tipo de renunciado a los hombres en mi vida Por el momento.
Seni ayağa kaldıracağız ama uzun bir süre boyunca çiftlik işi yapamayacaksın.
Sí, estamos te va a levantarse y moverse obtenemos, Pero hay no va ser cualquier trabajo agrícola para usted En el futuro previsible.
Bir süre önce biriyle tanıştım.
Así que, eh... Así que conocí a alguien.
Sadece bir süre bekleme odasına gitmeni istiyoruz.
Acabamos de que necesitamos dar un paso a cabo en la sala de espera.
Bir süre için yolumu kaybetmiş olabilirim ama yolumu tekrar bulmaya çalışıyorum.
Pude haber perdido mi camino para un pequeño mientras allí, pero... Estoy tratando de encontrar mi camino de regreso.
Eğer bir süre sonra tekrar gelirseniz, uygun olur mu?
¿ Puede venir más tarde?
Tahminimce bayağı uzun bir süre. Kaç saattir buradayız.
- Llevamos aquí una eternidad.
Aslında Carlos, bir süre konuşmasan daha iyi.
Sabes que, Carlos, te quedas en silencio durante un tiempo.
Havanın durgun olması bunun bir süre süreceğini gösteriyor.
Debido a la ausencia de viento, se espera que esto dure varios días.
Bir süre Jefferson'a.
En Jefferson, por un tiempo.
Uzunca bir süre iyi olacağımdan emin olmak için.
Para... estar segura de que estaré a salvo por más tiempo.
Mutlu geçmişimde bir süre daha yaşayacağım.
Viviré en el pasado feliz solo un poco más.
Bir saatten az bir süre içerisinde FBI yöneticisi Janet Macnamara kaçırılmış olacak. Tabii ki Shell Island müdavimi arkadaşım...
En menos de una hora, un ejecutivo del FBI, Janet Macnamara, será secuestrado por mi amigo y habitual en la isla de Shell,
MR sonuçlarınıza dönelim.. ... ve... Görünüşe bir süre üç kırık kaburganız olacak.
Bueno, nosotros, uh, nos dieron vuelta sus resonancias magnéticas y, uh, parece que usted sufrió tres costillas rotas.
Tahliye etmek için 2 dakika pek de yeterli bir süre değil.
Dos minutos no es ni remotamente tiempo suficiente para evacuar.
Merkez'in bir süre sessiz kalması konusunda anlaştığımızı sanıyordum.
Creía que habíamos acordado que la Central estaría tranquila un tiempo.
Orada epey bir süre oyalanırız zaten.
Podríamos tardar allí un tiempo.
Bu bir süre Jane'e karşı olan duygularımı yutmak anlamına gelse de.
Si eso significa que tengo que tragarme mis sentimientos sobre Jane por un tiempo... ¡ Qué así sea!
Kısa bir süre izin yapacak ve soruşturma devam ederken görevinin başına geri dönecektir.
Se tomará una licencia, pero volverá a su puesto después de la investigación.
Bir süre önce, Mayfair bana Carter'ın kayboluşunu araştırttı.
Hace un tiempo, Mayfair me hizo investigar la desaparición de Carter.
- Bir süre istirahat edeceğini sanıyordum.
Pensaba que te ibas a tomar un tiempo. - Y lo he hecho.
Uzun bir süre buhrandaydım.
Estuve deprimido durante mucho tiempo.
Gözlüklü bir beyefendi bir süre önce bunu bize vermişti.
Un caballero con gafas la dejo hace algún tiempo. Disfrútelo.
Ama bu işte uzun bir süre kalınca çok düşman ediniyorsun.
Pero mientras más te quedas en este trabajo, más enemigos haces.
Üzgünüm bir süre müsait olmayacak.
Lo siento, tardaré un rato.
Söylediğim gibi onu bir süre göremeyeceğiz.
Te lo dije, no vamos a verlo por un tiempo.
Bir süre beklediler ve 6.'yı denediler.
Espera un poco y ellos probaran la sexta.
Bir süre kutusuna geri koyun.
Ponlo de vuelta en la caja por un rato.
Bana bir şey için söz ver. Bu güçlere sahip olduğun süre boyunca, asla onları kullanmayacaksın.
Solo prométeme una cosa... mientras tengas esos poderes jamás de los jamases los usarás.
Ama o uzun süre önce bir kütüphanede öldü.
Y entonces murió hace mucho tiempo - en una biblioteca.
Bu, tipik bir işverenin bir CV'den diğerine geçerken beklediği süre.
Eso es lo que suele tardar un empleador con un currículum.
Majesteleri bunun farkında mıydı bilmiyorum ama babanız ölmeden kısa süre önce Dışişleri Bakanı Bay Eden gelip müdahale etmesi için Majestelerine yalvardı. Resmi bir seviyede olmasa da kişisel bir seviyede.
No sé si Su Majestad lo sabe, pero poco antes de la muerte de su padre el Ministro de Asuntos Exteriores, el señor Eden, acudió a Su Majestad suplicándole que interviniese, no a nivel oficial, sino a nivel personal,
Kısa süre önce çok zor bir ayrılık yaşadım. Uzun zamandır bekliyordum.
Hace poco pasé por una dura separación.
Kullandığın numara kullan at bir telefona ait. Baz istasyonları üzerinden yerini belirlemem için onu uzun süre hatta tutmak zorundasın.
Bien, ahora, ese número que estás utilizando es un quemador, también, por lo que vas a tener que mantenerlo en línea el tiempo suficiente para que pueda triangular su ubicación basándome en las torres de telefonía celular.
bir süre sonra 89
bir süredir 49
bir süre önce 40
bir süreliğine 93
bir süre için 43
süre 34
sürekli 106
süre doldu 60
süren doldu 18
bir şey değil 1063
bir süredir 49
bir süre önce 40
bir süreliğine 93
bir süre için 43
süre 34
sürekli 106
süre doldu 60
süren doldu 18
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir sabah 32
bir şeyler içelim 56
bir şey söyle 257
bir şeyler var 19
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir sabah 32
bir şeyler içelim 56
bir şey söyle 257
bir şeyler var 19
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir sorun mu var 1028
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey olmadı 105
bir şey oldu 106
bir saat sonra 47
bir şey söylemeyecek misin 21
bir saniye 1866
bir şey yok mu 17
bir şeyler yapın 69
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey olmadı 105
bir şey oldu 106
bir saat sonra 47
bir şey söylemeyecek misin 21
bir saniye 1866
bir şey yok mu 17
bir şeyler yapın 69