Bir şey olmadı translate Spanish
6,966 parallel translation
- Öyle bir şey olmadığını söyledi.
- Él dijo que no.
Olabilir ama telefonunu hacklediğimde gözüme çarpan bir şey olmadı.
Es posible, pero no vi nada sospechoso cuando cloné su teléfono.
Bir şey olmadı, hiçbir şey yok.
¡ Está bien! ¡ Está bien!
Önemli bir şey olmadığına eminim.
De seguro no es nada.
Değişen bir şey olmadı.
No hizo nada.
Bu suratı unutun. Böyle bir şey olmadı.
Olviden esta cara.
Yapabileceğin bir şey olmadığını düşündüm.
- Yo sólo... Yo no... No creí que hubiera algo que pudieras hacer.
Uğursuzluk diye bir şey olmadığını biliyorum ama kötü enerji diye bir şey var.
Sé que no existe la mala suerte.
Elindeki bu haberin dedikodudan başka bir şey olmadığının umarım farkındasındır.
¿ No teméis que esta trama vuestra acabe nada más que en rumores y suposiciones?
Belki de hayatımda ilk kez şükredeceğim bir şey olmadığını düşünmüyordum.
Por primera vez en mi vida, pensaba que tal vez no tenía nada qué agradecer.
Endişe edecek bir şey olmadığına eminim.
Estoy seguro de que no hay nada de qué preocuparse.
Ne zaman tuhaf bir şey olmadığı oldu ki?
¿ Y cuándo no pasaba algo inusual?
Güney Kaliforniya'daki Neo-Nazi'ler genel olarak gevşek bir biçimde düzenlenmiş olan dazlak gruplarının saldırıların, nefret suçlarının, kanun yaptırımını hedef almanın organize suçlardan tut politikal organizasyonlara kadar hiçbirinin şiddet yanlısı bir şey olmadığını söylüyorlar.
Los neonazis de Southern California dirigen todos los grupos de cabezas rapadas organizados... asaltos, crímenes de odio, teniendo como objetivos a cuerpos de seguridad... crimen organizado con organizaciones políticas que dicen no ser violentas.
Dr. McAndrew endişelenecek bir şey olmadığını söyledi, biliyorum ama...
Sé que el Dr. McAndrew dijo que no había nada de que preocuparse, pero...
Bütün bunlar bittiğinde, elimde bir şey olmadığına ikna olduğunda ne olacak?
Cuando todo esto termine, cuando estés convencida de que no tengo nada más que ofrecer, ¿ qué pasará entonces?
- Başka bir şey olmadı mı?
¿ Nada más?
- Don, içinde bir şey olmadığı anlaşılıyor mu?
Don, ¿ puedes darte cuenta de que aquí no hay nada?
Hiçbir şey söylememem gerekiyor. Ama çılgınca bir şey olmadığı sürece onay alacaksınız.
Se supone que no debo decir nada pero a menos que pase algo loco, ustedes van a ser aprobados.
Bak sen bana çirkef de oldum. Bir şey olmadı.
Mírenme siendo una perra.
Nolan, öyle bir şey olmadı.
Nolan, eso nunca sucedió.
- Bir şey olmadı!
¡ Nada!
Henüz böyle bir şey olmadığı için görüntü bulmak çok zor olacak...
No siquiera ha sucedido así que no estoy segura de cómo llegar a una visual.
İstediklerini söylemenin kötü bir şey olmadığını insanlara gösterdik.
Le hacemos ver a la gente que esta bien decir lo que quieres.
Hayır, yani sorunlarımız vardı ama öyle bir şey olmadı.
No. Quiero decir, situaciones sí, pero no... No como eso.
Önemli bir şey olmadığını söylemiştim.
Le dije que no era nadie importante.
Alışıldık bir şey olmadığını biliyoruz.
Sabemos que no es tradicional.
Bir şey olmadı.
¿ Ves? Nada, no pasa nada.
Çok da harika bir şey olmadı, bir tepki olmadı belli ki.
Obviamente, eso no era una gran cosa, una gran reacción.
Sadece başka bir şey olmadığını kontrol ediyorum.
Sólo estoy chequeando de que no sea algo mas importante.
Conway yanlış bir şey olmadığını söyledi. Rock'N'Roll'u çok tehlikeli bir deney olarak hedef gösterdi.
Conway negó el mal proceder y culpó al rock roll y a experimentos ocultos como la causa.
Beni düşünmen çok güzel bir şey ama içimde elinde böyle bir şeyin olmadığını söyleyen bir his var, aksi takdirde burada olmazdın.
Es muy amable por tu parte pensar en mí, pero tengo la sensación de que no tenéis nada, o no estaríais aquí.
Önemli olan tek şey ellerimi ait olmadıkları bir yere uzatmış olmam. ve şimdide zincirlendim.
Lo unico que importa es que puse mis manos donde crees que no corresponden, y ahora estoy encadenado.
Bir şey bana bunun sıradan bir Rönesans sergisi olmadığını söylüyor.
Algo me dice que esto no es una simple feria del renacimiento.
Bu duygusal bir durum ki bu da hiçbirinizin sahip olmadığı bir şey.
Es emocional, lo que significa que no están capacitados.
Bijuu'lar seni sevmeyip çakralarını vermeselerdi böyle bir şey mümkün olmayacaktı. Sana beni nasıl durdurabileceğini anlattım. Kurtarmanı isteyen olmadı.
Esto no hubiera sido posible si en aquel entonces no le hubiese agradado a los Bijuu... no cómo salvarme.
Abby, dinle, daha haberinin olmadığı bir şey yüzünden... -... Burt'ü başından savamazsın.
Abby, mira, no puedes cortar con Burt por hacer algo... que ni siquiera sabe.
Elimden bir şey gelmeyeceğinin ya da tüm hatalarımı silip atacak bir jest olmadığının farkındayım ama bu kendimi affettirmek için, çaba sarf etmeyi bırakacağım anlamına gelmez. Çünkü seni seviyorum.
Sé que no hay nada que pueda hacer para compensar todos mis errores, pero eso no significa que dejaré de intentar recuperarte porque te amo.
Belki ben hiç yetim olmadım, ama inan bana korkmuş olmanın nasıl bir şey olduğunu iyi bilirim.
Quizá no fui una huérfana, pero créeme, entiendo lo que es tener miedo.
Yani iletişim zorluğunun ilişkiyi bozan bir şey olup olmadığını merak etmen doğal.
Así que es natural si la dificultad en la comunicación es un síntoma de estar separados o si es la enfermedad en sí misma.
Yapacak başka bir şey de olmadığından kilise sadece ruhani bir yer değil aynı zamanda bir vakit geçirme yeriydi.
No había mucho para hacer, entonces la Iglesia no era solo la piedra fundacional, sino también recreación.
O günden sonra, bir tek gün bile bundan başka bir şey düşündüğüm olmadı.
y después de eso Yo nunca di otro pensamiento sobre nada.
Bu, sizin meşhur olmanızı sağlayan beyin uyarım tekniği değil çünkü fonksiyonel MRI talebiniz olmadı ya da bu hususta nöral aktiviteyi değerlendirecek herhangi bir şey.
Quiero decir, no es la técnica de estimulación del cerebro por la que eres conocido porque no has solicitado una resonancia magnética funcional, o algo que evalúe actividad neuronal, de hecho.
Yapabileceğiniz en basit şey : Evreni her yerde aynı farz etmek özel bir yer olmadığını düşünmek.
Lo más sencillo que pueden hacer es asumir que el universo es el mismo en todas partes, no hay lugares especiales.
Kırtasiyecide tuhaf bir şey olup olmadığından emin değilim.
No estoy seguro si había algo extraño... acerca del dueño de la papelería.
Ama ben bir şeyleri bilmekle hissetmenin aynı şey olmadığını öğrenmiştim.
Pero yo había descubierto que saber qué es algo no es lo mismo que saber qué se siente.
Öz güveninin olması iyi bir şey fakat bu güvene layık olup olmadığını görmem gerek.
Es bueno tener confianza... pero debo ver si esa confianza es merecida o no.
Rance'in söylemeye çalıştığı şey, Noel Baba diye bir şeyin olmadığı mıydı?
¿ Estaba Rance a punto de decir que no hay tal cosa como un Santa?
Sana bir şey diyen olmadı, Jinx.
Nadie te esta mintiendo, Jinx.
Senin gibi uzun ve dolu bir hayatım olmadı ama eminim Ayışığı Sonatı'nın hoş tınısına ilerleyen hostes geçidinden daha fazla şey vardır bu hayatta.
Sé que mi vida no ha sido tan larga y rica como la tuya... pero sí sé que hay algo más que un desfile de sobrecargos... marchando al dulce compás de "Claro de Luna".
Çoğumuz olmadığımız bir şey gibi davranıyor.
Muchos de nosotros fingimos ser algo que no somos.
Yapabileceğimiz bir şey olmadığına inanamıyorum.
No puedo creer que no podamos hacer nada.
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şey söyle 257
bir şeyler var 19
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şey söyle 257
bir şeyler var 19
bir şey söyleyebilir miyim 105