English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ D ] / Devamlı

Devamlı translate Spanish

4,429 parallel translation
Devamlı değişiyor.
Siempre cambia de lugar.
Bilirsin günümüzde İsveç kadınları olmadıkları bir şeye bürünebilmek için devamlı çabalıyorlar.
Sabes, las mujeres Suecas de hoy en día, Siempren intentan muy duramente ser algo que no son.
Devamlı o çocuğa ne olduğunu merak edeceksin.
Siempre vas a preguntarte qué le pasó a ese niño.
Devamlı başının ağrımasından şikayetçi ve zavallı ailesi de onun devamlı video oyunu oynamasından şikayetçi.
Sufre de frecuentes dolores de cabeza... y sus pobres padres están sufriendo... por ese maldito video juego.
Hepimiz devamlı anlaşmazlık içindeyiz.
Nunca nos ponemos de acuerdo.
Ama bütün dünyada, garip şekilli dinozorlar uzun saltanatları boyunca devamlı olarak gelişiyorlardı.
Pero en todo el mundo, los dinosaurios de formas extrañas, continuamente evolucionaron a lo largo de su extenso reinado.
Hem yumurtalar hem de kuluçkaya yatmış ebeveyn devamlı olarak risk altındaydı.
Un tiempo que ambos huevos y el progenitor que cría, estén en riesgo permanente.
Yoksa yönetmen Resnais, bunu mahsus, sinemada öykü anlatımının öğelerini sorgulamamız için mi koymuştur? Yani devamlılık, anılar ve gerçek.
¿ O Resnais lo hizo aposta para que cuestionáramos las bases de las historias la continuidad, la memoria y la verdad?
Devamlı şehir değiştiren bir sirkte büyüdüm.
Fui criada en un circo ambulante.
Tim, 36 aylık olduğumdan beri devamlı "A" alıyorum.
Tim, llevo sacando matrículas desde los 36 meses.
Onunla evde devamlı zaman geçirmek harika bir şey olsa gerek.
Debe de ser maravilloso tenerle en casa todo el tiempo.
O devamlı problem soruyor çözmem için, ve sonra da doğru cevabı almak için bekliyor.
Siempre me pide que haga los problemas, y luego ve las respuestas correctas.
Yoksa devamlı hızlı mı kullanırsın?
¿ O siempre conduces así de rápido?
Her sorunu devamlı şikayet etsem bile birileri çözüm bulur mu sanıyorsun?
¿ Piensas que yo denuncio un agravio cada vez que alguien hace una broma?
Dışarıda devamlı bir şeyler oluyor.
Siempre está pasando algo allá afuera.
Devamlı birinin sırtını hedef aldığını veya her cam yansımasını keskin nişancı dürbünü olduğunu düşünmek mi?
¿ Cuál es la alternativa? ¿ Ir por ahí sintiendo que tiene una mira dibujada en la espalda? ¿ Que cada reflejo en las ventanas es un rifle?
Devamlı gelir miydi?
¿ Iba seguido por ahí?
Devamlı arkasına bakıyormuş.
Se giraba para ver hacia atrás.
Siz de devamlı aptal hareketler yapıyorsunuz, şey gibi...
Ustedes siempre están haciendo cosas estúpidas como...
Ailen de onları birbirine bağlayan bir bebek olmadığı için devamlı tartıştılar ve senin bu zavallı durumun için birbirlerini suçladılar.
En vez de tener una linda bebé a la cual cuidar, tus padres discuten todo el tiempo, culpándose el uno al otro por el desastre en el que te convertiste.
Devamlı, yenilenebilir enerji üzerine kurulmuş bir gelecek mücadeleniz takdire değer bir şey ve arkasında durmaktan gurur duyduğum bir amaç.
Su cruzada por un futuro construido sobre energía sostenible y renovable es admirable, y una de las causas que están detrás de orgullo.
Mesela denizdeki dalgaları izlediğini düşün. Dalgalar devamlı gelir gider.
Como cuando miras las olas romper contra la escollera...
Beni seven herkes devamlı ağlardı.
Todos los que me aman siempre llorando.
Beynim devamlı çalışıyor.
Es como si mi mente estuviera girando.
Park'ın devamlı Kim Jin-hwan'a para gönderdiğini gösteren makbuzlar.
Son los recibos del dinero que Park le enviaba regularmente a Kim Jin Hwan.
Bugünün toplumunda, halk devamlı bilgisiz ve olabildiğince cahil tutuluyor.
se mantiene al publico lo mas ignorante y atontado posible.
Parasal sistem aile bütünlüğünü ve çocuk bakımını yerle bir eder. Tıbbi faturalar, sigortalar, eğitim masrafları iş güvensizliği ve hayat pahalılığından dolayı devamlı bir stres vardır.
La economia monetaria socava la cohesion familiar y el cuidado de los ninios. inseguridad laboral y costos de vida.
devamlı olarak dünyayı dolaşabilir.
uno podria viajar por el mundo constantemente.
Sonuç olarak ; Antik çağlardan beri, dindar veya laik büyük filozoflar benzer şekilde, devamlı olarak barışçıl ve birleştirici fikirleri savundular.
En conclusion ; han defendido constantemente ideas pacifistas y unificadoras para la humanidad.
Günümüzün çıkarcı, paraya yönelmiş toplumu, bir başkasının çıkarı için evrensel sevgiyi reddediyor. Bu sistem, başkaları yerine kendine harcamayı devamlı kılıyor ve bundan dolayı, hiçbir zaman bir dünya dengesine ve uyumuna izin vermeyecek.
crea un ambiente que rechaza la preocupacion universal tomando en cuenta al otro. nunca permitira un mundo de balance y armonia.
Sana nadiren engel oluyorum. Sanki devamlı işine mani oluyormuşum gibi konuşuyorsun.
Sus pensamientos, su terquedad, su orgullo, veracidad, transparencia...
Çünkü devamlı evet, evet, evet, evet, evet diyormuşum ne desen tamam diyormuşum.
Ji Hyung. Mamá, te dijo de su enfermedad, para que me alejara.
O zaman Ji Hyun'un seni devamlı rahatsız etmesini mi istiyorsun?
- ¿ Estás loco? ¿ Entonces quieres que ella te persiga para siempre?
Kıpırdama. Böylece devamlı havalı olabilirim.
- Quédate quieta... y así permaneceré luciendo genial.
Devamlı olarak bu yolu izlerseniz hem denizi, hem dağları, hem de bahçeleri bir arada görebilirsiniz.
Continuando por este camino... puede ver el océano, las montañas, y las granjas de una vez.
devamlı ertelendi yazıp duruyorlar.
Siguen retrasando el vuelo.
Deliliklerime her zaman anlayış gösterirdiniz devamlı göstermiyor olabilirim fakat size gerçekten teşekkür borçluyum.
Siempre has sido muy comprensivo con mi locura y no lo demuestro todo el tiempo, pero te lo agradezco mucho.
Devamlı yenisini yapıyorlar.
Esos los hacen nuevos a cada rato.
- Devamlı senden bahsederdi.
Sí, siempre buscaba mencionarte en cualquier conversación.
Devamlı olarak içimde bir öfke hissederdim.
Siempre he tenido esta ira en mi interior y ahora siento que tengo un lugar dónde colocarla. Creo que extrañaría esto si tuviera que dejarlo de hacer ahora.
Devamlı buralardamı koşturur.
- Casi lo atropellamos.
Üç hafta boyunca John'un evinin önünden ayrılmadı Gözleri devamlı yolun üzerindeydi.
Por 3 semanas, se sentó al frente de la casa de John y casi no se movía, sus ojos siempre en el camino.
Oscar bir süre daha annesinin sütüne ihtiyaç duyacak, ve sütün devamlılığı için de Isha, Freddy'nin krallığındaki zengin cevizlere ihtiyaç duyacak.
Óscar dependerá de la leche de su madre un buen rato y para que fluya la leche Isha depende de las nueces del reino de Freddy.
Oscar'ın gelişen vücudu devamlı yiyeceğe muhtaç.
Óscar está creciendo y necesita mucha comida.
Devamlı müşterilerimiz de gitsin.
Así todos los clientes habituales se mantendrán alejados.
Eminim o devamlı beni düşünüp azıyordur.
Apuesto a que él está siempre cachondo por mí.
Devamlı kontrol olmazsa, gökyüzünden düşer.
Sin una vigilancia constante, se trata básicamente de la caída del cielo.
Raporunda "yakın ve devamlı bir bağlantıları" olduğunu bildirdi.
Él reportó que tenían "contacto continuo y cercano".
Kas spazmları, rahatsızlık hissi, çene ve dilin devamlı hareketi.
Espasmos musculares, desasosiego, movimiento de mandíbula y lengua,
- Devamlı gülüp durma, Beni rahatsız ediyorsun.
Deja de reirte todo el tiempo, me está irritando.
Çünkü biz çocukken, devamlı benim eşyalarımı aşırırdı.
De niños, George me gorreonaba.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]