Onu da bilmiyorum translate Spanish
375 parallel translation
O çılgınca barış hareketiniz hakkında pek bir şey bilmiyorum. Avrupa'nın derdi ne, onu da bilmiyorum. Ama hikayeyi nerede görsem anlarım.
No sé mucho de su alocado movimiento pacífico y no sé qué le pasa a Europa, pero sé lo que es noticia cuando lo veo.
Benim için doğru yer neresi onu da bilmiyorum ama burada, benden çok daha güçlü insanlar lâzım sana.
No sé donde está el lugar adecuado para mí pero aquí necesita a gente más dura que yo, más fuerte que yo.
- onu da bilmiyorum. Ama meşhur bir kadından bahsediyordu.
Eso tampoco lo sé, pero ya hablaba de una esposa famosa.
- Onu da bilmiyorum.
- Eso tampoco lo supe nunca.
Bunu nasıI söyleyeceğimi bilmiyorum, buna hakkım var mı onu da bilmiyorum... seni her zaman kendi çocuğum gibi gördüm.
No sé cómo decir esto, y no sé si tengo el derecho, pero siempre te he considerado como si fueras un hijo mío.
Önceleri bir adım var mıydı, onu da bilmiyorum.
Lo peor de mi caso es que ni siquiera sé si tenía uno.
Daha önce hiç boşaltmadım, tam olarak boşaltıldı mı onu da bilmiyorum.
Nunca lo he vaciado antes y no sé si se puede vaciar del todo.
Ne zaman olur onu da bilmiyorum.
No sé cuándo lo tendré.
Bu daha ne kadar devam edecek onu da bilmiyorum.
No sé cómo ésta gente escucha ésta mierda.
Daha ne istiyorsun ki? - Onu da bilmiyorum.
- ¿ Qué más quieres ahora?
Beni duyabiliyor musun, bilmiyorum, yaşlı Jacob Marley, gördüklerim hayalimin bir ürünü müydü, onu da bilmiyorum, ama aramızda kalsın, sonunda mutlu bir Noel'imiz oldu, değil mi?
no sé si puedes oírme, Jacob Marley. tampoco sé si lo que vi es fruto de mi imaginación, pero entre los dos terminamos consiguiendo una feliz Navidad, ¿ o no?
- Onu da bilmiyorum.
- Tampoco sé.
Onu da bilmiyorum.
Tampoco lo sé.
Aslında özgürlüğüm nedir onu da bilmiyorum.
De hecho, todavía no sé qué es mi libertad.
Niye aldın, onu da bilmiyorum.
¿ Por qué la compraste?
Bizimle olan bağlantını biliyorlar mı, onu da bilmiyorum.
Si saben que tenemos conexión.
Sana nasıl yardımcı olurum onu da bilmiyorum Reinhold.
Yo tampoco sé cómo ayudarte, Reinhold.
Rastlar mıyım, onu da bilmiyorum. Moritz, seni salak!
No sé si podré divisar alguno en todo este...
Bu yaratıcılığı ne sağlıyor emin değilim, bunu gerçekten bilmek istiyor muyum onu da bilmiyorum bunu keşfedersem, bir daha çalışmayacağımdan korkuyorum. hendekte yuvarlanmak gibi.. Sen böyle düşünüyorsun.
No estoy seguro de cuál es mi mecanismo de creación y creo que no quiero saberlo porque temo que si lo descubro, sería como el ciempiés al que le preguntaron cómo andaba y acabó cayéndose en una zanja por distracción.
Ne yapman gerektiğini soruyorsan, onu da bilmiyorum.
Y si me pregunta lo que hay que hacer, tampoco lo sé.
Benim var mı, onu da bilmiyorum.
No sé si yo la tengo.
Bu fiyatlarla hasadı ne yapacağız onu da bilmiyorum ya.
Para qué, no sé, con los precios del mercado.
Evet, bir ayak numarası da olması gerekiyor ama onu da bilmiyorum!
Sí. Y un no de zapato, pero tampoco sé cual era.
Onu da bilmiyorum.
Gira a tu derecha. Tampoco lo sé.
Bu durumda neden Buddy'ye güvendim bilmiyorum. O bana niye güvendi onu da bilmiyorum.
No sé por qué confié en Buddy ni por qué él confió en mí.
- Onu da bilmiyorum.
- Tampoco lo sé.
- Hücresel bölünme kapasitesi var mı? Onu da bilmiyorum.
- ¿ Es capaz de división celular?
Hangi birimiz kim onu da bilmiyorum.
Ni ninguno de nosotros.
Hiç hazır olur musun, onu da bilmiyorum.
No sé si algún día llegues a estar listo.
Yani seni severken onu da sevmeyi nasıl becerebilirim bilmiyorum.
Después, por supuesto, todo terminó.
Kişisel olarak söyleyecek hiçbir şeyim yok çünkü bir şey bilmiyorum, Çok ufak bir şey biliyorum, onu da bir günah çıkarmadan duydum... Ve o sırlar da benimle birlikte ölmeli.
Yo no tengo nada que decir, porque no sé nada, y lo poco que sé lo he oído en confesión y esos secretos deben morir conmigo, es nuestra disciplina.
Onu nerede arayacağımı da bilmiyorum.
¡ No sé dónde buscarlo!
Poker partiniz bitene kadar onu dışarıda tutacağım. Çünkü nasıl karşılayacağını bilmiyorum.
Volveremos después de que terminen de jugar, no sé cómo lo va a tomar.
Onu bilmiyorum. Ben buraya geldim, O da Napoli'ye gitmiştir. Ne yapıyorsun burada?
Claro que soy un idiota, desde el día en que nací.
Bu konuyla neden sizi rahatsız ediyorum onu da bilmiyorum.
Ni siquiera sé por qué estoy molestandolo con esto.
Onu ne için sakladığımı da bilmiyorum, herneyse.
De hecho no se ni para que la guardo.
Nihayet onu evinin önüne getirdim. O da bana şöyle dedi : "Sana nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum".
Al final, le llevo a casa y dice, lo juro por Dios, dice "Agente, no sé cómo agradecérselo".
Onu da bilmiyorum.
No lo entiendo
Bilmiyorum. Sanırım babam da onu seviyordu.
No lo sé, supongo que él también la quería.
O kadar önemli mi bilmiyorum, ama kulak misafiri oldum da bu zavallı adamın sarhoş omasının nedeni... kız arkadaşının onu terketmesidir.
No sé si será importante, pero antes he oído a este pobre chico decir que se emborrachaba porque... su novia le ha dejado.
Onu Dingo'ya Kola içmeye götürmeyi teklif ettim, o da cehenneme gitmemi söyledi, bilmiyorum.
La invité a Dingo a tomar un refresco, y me mandó al diablo.
Hayır aslında o kadar da iyi değildi. Neden öyle söyledim, onu bile bilmiyorum.
No estaba tan bueno, ni siquiera sé por qué lo dije.
Az önce bir şey gördüm ama gerçek miydi ya da içinizden biri onu gördü mü bilmiyorum.
Acabo de ver algo y no sé si era real o no. Ni si ustedes también lo habrían visto.
Ne kadar uyudum bilmiyorum. Ne anlatıyor onu da bilmiyordum. O sadece...
No sé cuánto tiempo había estado durmiendo... pero ni siquiera recordaba nada.
Onu gerçekten görmek istiyorum. Burada ne kadar kalacağını da bilmiyorum.
Quiero verla.
Bilmiyorum. Onu Allentown'da bıraktıktan sonra hiç görüşmedim.
No he hablado con ella desde que nos separamos, en Allentown.
Neden onu senin getirmeni istedi ben de bilmiyorum, umurumda da değil!
¡ No sé porqué quiere que tú lo lleves prisionero, ni me importa!
Nasıl olduğunu bilmiyorum... ama dışarıda bir Voyager daha var ve onu bulmak niyetindeyim.
No sé cómo, pero hay otra Voyager ahí fuera y quiero encontrarla.
Bak, Scully, ne olduğunu bilmiyorum ama orada hala bir şey var ve şimdi Fransızlar da onu arıyorlar.
No sé qué es, pero ahí hay algo. Los franceses también lo están buscando.
Onu da başkasına verdim ve nerede olduğunu bilmiyorum.
Lo regalé a él también y no sé dónde está.
Bu güne kadar, onu neden bu kadar çok istediğimi bilmiyorum, vücudumun yandığını hissedebiliyordum. Ya da neden parasını ödeyemediğimi.
Sigo sin saber por qué lo deseaba tanto como para que me doliera el estómago, y por qué no podía soportar la idea de pagarlo.
onu da 41
onu da getir 24
onu daha önce hiç görmedim 66
bilmiyorum 18446
bilmiyorum ki 83
bilmiyorum tatlım 28
bilmiyorum ama 31
bilmiyorum dostum 22
bilmiyorum dedim 18
bilmiyorum işte 23
onu da getir 24
onu daha önce hiç görmedim 66
bilmiyorum 18446
bilmiyorum ki 83
bilmiyorum tatlım 28
bilmiyorum ama 31
bilmiyorum dostum 22
bilmiyorum dedim 18
bilmiyorum işte 23
bilmiyorum efendim 100
onu duydum 61
onu demek istemedim 83
onu durdur 23
onu dinle 40
onu demiyorum 23
onu duyuyorum 23
onu durdurun 30
onu duydun 126
onu dinleme 106
onu duydum 61
onu demek istemedim 83
onu durdur 23
onu dinle 40
onu demiyorum 23
onu duyuyorum 23
onu durdurun 30
onu duydun 126
onu dinleme 106