English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ B ] / Başaramadı

Başaramadı translate French

2,465 parallel translation
Hayatımda hiçbir şey başaramadığımı düşünsün istemedim.
Je voulais pas qu'il pense que j'ai rien fait de ma vie.
- Ve ben başaramadım.
- Et j'ai échoué. - Olivia.
Aslında biz hiçbir şeyi basit tutmayı başaramadık.
On n'est jamais arrivés à rester simples...
Demek içki ısmarlamayı başaramadın?
- T'as pas pu lui offrir un verre?
Daha önce başaramadıysan, şimdi bilmiyorum ne yapacaksın.
Si tu n'as pas pu arranger ça plus tôt, Je ne sais pas ce que tu peux faire maintenant.
Ailesine başaramadığını söylemek zorunda değil miyiz?
Robbins, on ne doit pas dire aux parents, { \ pos ( 192,210 ) } leur dire qu'il n'a pas survécu?
Tamam, denedim, başaramadım.
O.K., j'ai essayé, j'ai pas pu.
Mısır çölünde 3000 yıl bozulmadan kalabildi, ama Washington'da iki hafta bunu başaramadı.
Il a survécu 3 000 ans dans le désert égyptien... mais il n'a pas tenu deux semaines à D.C.
Benim haricimde kimsenin başaramadığı işten.
Personne n'a fait ce boulot avant moi.
Bunu kimse daha önce başaramadı.
- Personne n'a jamais fait ça.
Denedin ama başaramadın.
T'as essayé, mais t'y es pas arrivé.
Ama başaramadım. Adaya!
À l'île!
Başaramadın!
Fausse couche!
Beni atlatmayı kimse başaramadı.
Mais personne ne s'évade.
Buch terör paketi hakkında geniş bir uzlaşmaya varmayı başaramadı.
La Justice a échoué sur un accord antiterroriste.
Daha önce kimse Antarktika Yarımadası'ndaki katil balinaların avlanmalarını filme çekmeyi başaramadı.
Personne n'a encore réussi à filmer des orques chassant au large de la péninsule Antarctique.
Bu çok kereler çözmeye çalışıp başaramadığım bir sorundu.
J'ai essayé de résoudre ce problème en vain.
Asıl idealim, işte böyle bir adam olmaktı iyi bir adam fakat başaramadım.
Et celui qui était à ma portée, celui-là, j'ai pas réussi.
Kargo gemisi vaktinde gelmeyi başaramadı.
Le vaisseau cargo ne s'est pas signalé à l'heure prévue.
Kraliçe Deli Mart'ı diriltmeyi başarıp başaramadığınızı bilmek istiyor?
La Reine aimerait savoir si vous avez ressuscité le lièvre de Mars.
Baban başaramadı mı?
Papa a mouru?
Deşifre etmeyi başaramadık.
- On était incapable de la déchiffrer.
Tabi insan olarak başaramadın.
Bien sûr, vous ne pourriez pas fabriquer cela en être humain.
Speckles başaramadı.
Speckles ne s'en est pas sorti.
- Başaramadı da ne demek?
Comment ça, il ne s'en est pas sorti?
En iyi makinelerimiz, sayısız kez görevi başaramadı.
Nos meilleures machines ont échoué... dans cette mission.
Denedim, başaramadım. Biliyor musunuz...
J'ai essayé, j'ai foiré, et savez-vous pourquoi?
Ayrıca İki'yi kurtarmayı başarıp başaramadığınızı sorabilir miyim?
Et puis-je vous demander si vous avez réussi à secourir Numéro 2?
Başbakanımız bu anlaşmaya uymayı başaramadı.
Cet accord, le chancelier ne l'a pas honorer.
Senin yüzünden başaramadım, beceriksiz zek!
Tu me déçois, incompétent, morceau de dek!
Evet ama kötü haber şu, bu sırada sizi almaya gönüllü bir koruyucu aile bulmayı hala başaramadım.
Oui, mais la mauvaise nouvelle dans tout ça, c'est que je n'ai pas trouvé de famille prête à vous accueillir tous les deux.
Kate, başaramadılar.
Kate, ce fut un échec.
Dünyayı iyileştirmeye çalıştım ama başaramadım.
" J'ai voulu améliorer le monde, mais j'ai échoué.
Hepimiz çıkmayı başaramadı. Şimdi, hiçbir yere gitmiyoruz. Kardeşlerimizi orada bırakmayacağız.
Nous ne nous en sommes pas tout de suite rendu compte Mais nous ne laisserons pas nos frères, là-bas...
Özür dilerim. Alabildiğine özgür göklerde... Hiçbirşey başaramadım.
Je suis désolé, je n'ai rien pu faire.
Meclis'i bir konuda bilgilendirmek isterim. Üzülerek söylüyorum ki Kraliçe'yi ikna etmeyi başaramadım. Nedimelerinin hepsinin benim siyasi muhaliflerimin ailesinden olmamaları gerektiğini kabul etmedi.
Je suis au regret de vous informer que je n'ai pu convaincre la reine que les dames d'honneur ne devaient pas seulement représenter mon adversaire.
En sonunda sıktı ama ancak asla tutmayı başaramadığım onu çok yakın zamanda tekrar göreceğim sözünü verdikten sonra.
Finalement elle l'a fait mais seulement après une promesse, que je n'ai pas été capable de tenir : que, de nouveau, je lui rendrai visite très bientôt.
- Evet, başaramadık. Ama şimdi ikinci bir fırsatımız var.
Oui, nous avons échoué, mais nous avons une seconde chance aujourd'hui.
Saisyu'nun başaramadığını benim başarabileceğimi sana düşündüren nedir?
Pourquoi je réussirais là où Saisyu a échoué?
# Kısacası başaramadı
Mais il ne l'a pas retrouvé
# Ve başaramadım diye bağırdı
Comme il pleurait!
Onu koruma yalıştım ama başaramadım
J'ai tenté de le protéger mais ils m'ont assommé.
Dünya talihsizliklerle damgalanmıştır. Uzak durmaya çalıştım ama başaramadım.
Pour fuir les turpitudes de ce monde, mais certaines sont bien trop visibles.
Kızdı çünkü Danielle Marcetti'nin ölümünü Tobinlere bağlamayı başaramadım.
Il est énervé, car j'ai pas pu relier les Tobin à la mort de Marchetti.
Kimse Mumya Kaçışı'nı üç dakikanın altında yapmayı başaramadı.
Personne n'a réussi l'Évasion de la Momie en moins de trois minutes.
Ben bunu başaramadım.
Mais je ne sais pas ressentir les émotions cachées.
Khan, nefretimin asla başaramadığını sevgisi ve insanlığıyla başarmıştı.
Notre Khan a atteint son but, par son amour et son humanité,... ce que mon ressentiment n'aurait jamais réussi à faire.
Başaramadım.
J'ai échoué.
Yeni atanan Adalet Bakanı Thomas Buch terör paketi hakkında geniş bir uzlaşmaya varmayı başaramadı.
Comme vous verrez, elle m'a été directement adressée.
Beni arayıp bir açıklamada bulunacaktı ama başaramadı.
- Quelles infos? - Je l'ignore.
Hayır, onu bulmayı başaramadım.
Non, je ne l'ai pas trouvée.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]