English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ B ] / Bir anda

Bir anda translate French

16,682 parallel translation
- Bomba gibi fırladın bir anda.
Vous avez tiré sur là comme une chauve-souris hors d'Enfer.
Ve Damien, bir anda çıkıp geldi.
Puis Damien est apparu de nulle part.
Merkezime giriyor ve park cezası için bekleyen bir adam var bir anda adam kendini kısırlaştırmaya karar veriyor.
Il se ballade dans mon commissariat, et il y a un type qui est là, pour des contraventions et soudain il décide de se castrer lui-même.
Bu noktada dikkatli olman gerek çünkü merdivenlerden inerken bir anda alev aldım.
C'est là qu'il faut que tu sois prudent, car à un moment, je descendais simplement les escaliers, et l'instant d'après, j'étais en feu.
Tuco sesini bile yükseltmedi ama bir anda tabancasını çekti Dawg'un suratını patlattı.
Tuco n'élève même pas la voix, il sort son fusil à canon scié, et d'un seul coup, en pleine face.
Sana mümkün olan en iyi şeyleri teklif ediyorum İngilizleri yenmek, Rackham'a karşı sözünü tutmak ve bir anda bu yerin sorumluluğundan kurtulmak.
Mais je t'offrirais le meilleur des mondes possibles... battre les Anglais, garder ta parole faite à Rackham, et être libre du fardeau de cet endroit tout à la fois.
Hayatta kalmak için mücadele etmeleri gerektiğini biliyorlar. Lakin bir anda karşılarına dikilip bu savaşa katılmalarını isteyemem. Ve her şeyi bir anda kaybetmeyi göze alamam.
Ils savent qu'ils vont devoir se battre pour survivre, mais je ne vais pas aller les voir et prétendre combattre et risquer de tout perdre à moins d'être certain que ce combat peut être gagné.
Ama sonra bir anda büyüdüm.
J'ai fait une poussée de croissance.
Montreal'e giden ve bir anda her şeyleri Montreal olan o kadınlar gibisin.
Tu es comme ces femmes qui vont à Montréal, et tout à coup, on n'entend parler que de Montréal.
Bir anda, eve döndü bir yıldan... fazladır çıktığı bu at kestanesiyle.
Puis, soudainement, il ramène à la maison une diplômée qu'il fréquente depuis plus d'un an.
Hiç beklemediğin bir anda iyi şeyler olabilir.
De bonnes choses peuvent arriver par surprise.
Bir anda değişir.
- Il attaque très vite.
O sözlerin konuşmanın heyecanıyla bir anda ağzımdan çıktığını söyleyip zekâna hakaret etmeyeceğim.
- Je n'insulterai pas votre intelligence en prétendant que c'est sorti sous le coup de l'émotion.
Bu sabah bir anda ortadan kayboldun.
Tu t'es volatilisé ce matin.
Bu sabah bir anda ortadan kayboldun.
Tu es parti tôt, ce matin.
Sanki her sey bir anda olmus gibi...
Tout semble si soudain,
Clarence Thomas geve evime geldi... - Bayan Wright... - davet edilmeden, genel anlamda konuşurken, konuyu bir anda, onunla çıkmaya getirirdi.
Clarence Thomas est venu chez moi un soir, à l'improviste, a parlé de tout et de rien, pour dévier sur l'éventualité que je sorte avec lui.
Seanstan sonra bir anda hazır olduğumuzu, hazır olduğumu anladım.
Après notre séance, j'ai eu la nette perception que nous étions prêts, que j'étais prêt.
Bir anda, "Bak, yetkili benim." demek zorunda kalıyorum ve sonra devam ediyoruz.
Parfois, je dois dire que c'est moi qui commande et on continue.
Bir gün Marky Mark bir Calvin Klein iç çamaşırı giydi. Ve bir anda Wahlberg süper starı o oldu.
Mais un jour, Marky Mark a enfilé un caleçon Calvin Klein et tout à coup, il est devenu la superstar de la famille.
Kool Herc adında bir çocuk, iki plağı aynı anda çalıyor.
C'est un jeune, Kool Herc, qui mêle deux disques.
Şu anda yabancı bir ülkede son derece farklı iki ekip arasında müşterek bir harekat gerçekleştiriyoruz.
On a une opération coordonnée à l'étranger par deux équipes très dissidentes.
Hiç beklemediğin anda bir bakarsın her şey yoluna girmiş.
Les choses ont une façon de tourner au moment où vous vous y attendez le moins.
Bitirdiğinde sana şu anda en çok istediğin bir şeyi vereceğim.
Quand vous aurez terminé, je vous donnerai ce que vous désirez par-dessus tout.
Acaba şu anda bir Sandpiper tesisinde kalıp kalmadığınızı sorabilir miyim?
Puis-je savoir si vous êtes résidente chez Sandpiper Crossing?
Sonra bir anda hakim davayı açtığını duyurdu.
Et d'un coup, la séance est ouverte.
Hem şu anda aleni bir skandal prensin seninle arasına mesafe koymasına sebep olabilir.
Et en ce moment, un scandale public pourrait éloigner le prince de toi.
Ne olacaksa şu anda durdurmanın bir yolu yok.
Qu'importe ce qu'il arrive il n'y aura aucun arrêt maintenant.
Ama o anda, kıç toplarından biri imkansız bir açıyla ateş etti.
Il s'est rendu peu après, mais sur l'instant... il a tiré d'un canon de poupe dans un angle improbable.
Buluncaya kadar çoğu yok edilmişti. Lakin kalıntılar arasında bir parça istihbarat o anda onlara kıymetli gelmediği için yok etmeden bıraktıkları bir şey.
La plupart était détruit au moment de notre découverte, mais parmi les débris il y avait une information, quelque chose que tout le monde a vite révoqué puisqu'à ce moment elle n'avait aucune valeur.
Çünkü şu anda birlikte çalışmanın bir yolunu bulamazsak her şey yitirilebilir.
Parce que si toi et moi n'arrivons pas à trouver un moyen de travailler ensemble maintenant, tout pourrait être perdu.
Bana karşı bir takdirin varsa biraz bile saygın varsa şu anda neler yapabileceğin konusunda bana karşı açık olmanı istiyorum.
Si tu as ne serait-ce qu'un peu d'estime de moi, une once de respect, alors je te prie de me dire la vérité sur ce dont tu es capable à présent.
O anda yalnızca bir düşünce tarafından ele geçirilmiştim. Bunun babamın katilinden intikam alabileceğim bir fırsat olduğu ve Charles Vane'in idamında rol oynayabileceğim düşüncesi.
A ce moment précis, j'étais consumée par une pensée, une seule... l'idée que cela pourrait être mon opportunité d'obtenir une quelconque vengeance pour le meurtre de mon père, que je pourrais peut-être jouer un rôle dans l'exécution de Charles Vane.
Ve o anda sana pişmanlıktan kaynaklanmayan bir bakış attı.
Alors, il vous a lancé un regard où ne transpirait aucun remords.
Sandım ki bir anda dönünce...
Je...
Şu anda 5 kiloluk bir yığın var karşımda ve hepsi son bir saat içinde yazılanlar.
En une demi-heure, je croule sous les coupures de presse.
Bu adam şu anda 2002'de işlenen bir cinayet yüzünden müebbet hapis yatıyor- -
Cet homme est en prison à perpétuité pour meurtre, un meurtre commis en 2002.
Eşi ile tutuklunun bir çeşit cinsel ilişki yaşadığına dair bir takıntısı olmuştu. Şu anda bunun doğru olmadığına inanıyoruz.
Il était obsédé, semble-t-il, par l'idée que le détenu et sa femme avaient des relations sexuelles, ce que nous croyons faux.
- Aynı anda tek bir faciayla ilgilenelim.
Un désastre à la fois.
Şu anda bBoston Maraton bombalaması yeni bir gelişme yok...
Aucun nouveau développement autour de l'attentat.
Dzhokhar Tsarnev 30 farklı suçtan hüküm gıydı ve ölüm cezası aldı... Şu anda federal bir cezaevinde temyizin sonuçlanmasını bekliyor.
Dzhokhar Tsarnaev a été déclaré coupable et condamné à mort... par injection létale.
Bir mini bar için neler vermezdim şu anda.
Qu'est-ce que je ne donnerai pas pour un minibar là.
Şu anda hapiste olan seksen bir mâli suç mahkumuna git bir sor.
Demandez aux 81 condamnés pour crimes financiers purgeant leur peine.
Adam sıçan gibi büyük bir müşteri aldığın anda, o da gelecek.
C'est un mouton. Dès que tu attrapes un investisseur important, il en fera partie.
Bir adamı bıçaklayıp aynı anda eline dokuz kere verebilir.
Elle pourrait poignarder un gars et faire neuf branlettes en même temps.
Sonra kardeşim tasmasını çıkardı ve o anda köpek bir kediyi fark etti.
Mon frère lui a enlevé sa laisse. À cet instant, le chien a repéré un chat.
Aynı anda Ford da birden bire yeni bir hikâye döngüsü kurgulamak için parkın kaynaklarının yarısını mı kullanıyor?
Ford utilise la moitié des ressources du parc pour construire un nouveau scénario.
Bunun şu anda olması hiç ideal bir durum değil.
La situation n'est pas idéale.
Pekala, Amy. Şu anda ofiste, herkesin önünde sanki bir pislikmişim gibi gösteriyorsun.
Amy, tu me fais passer pour un gros con devant tout le monde au bureau.
Amy'nin kocası onu daha yeni terk etti yani şu anda sinirsel bir çöküntü yaşıyor.
Le mari d'Amy vient de la quitter, et elle est en pleine crise de nerfs.
Şu anda tek bir şeyden eminim o da yardıma ihtiyacım olduğu.
Je suis sûre que d'une chose, c'est que j'ai besoin d'aide.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]