English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ B ] / Bir kız

Bir kız translate French

70,808 parallel translation
Orada bir kız vardı ve dün de ofisimin dışındaydı.
Il y avait une fille là-bas. Elle était devant mon bureau hier.
O harika bir kız.
Elle est fantastique.
Ve bence bir kızın ihtiyacı olan en son şey farklı olduğunun ona dayatılması.
Et je crois que cette petite fille n'a pas besoin de se faire dire qu'elle est différente.
Ben bir kızın babası olsam ve onu hiç görmemiş olsam bir de aynı kasabadaysam onu ziyaret ederdim.
Si j'étais le père d'une petite fille que je ne voyais jamais et que je me trouvais dans la même ville qu'elle, je lui rendrais visite.
O zaman ölü bir kızın elinden alırım.
Je vais la prendre sur une fille morte.
Dün gece bir kız körfezin güney kısmında vurulmuş.
Une fille s'est fait tirer hier soir, à South Bay.
Ama bildiğim bir şey var o da şuan dışarda güvende olan bir kız var.
Mais je sais une chose : il y a une jeune fille qui est maintenant saine et sauve.
Bir kız yüzünden.
C'est au sujet d'une fille.
Tatlı bir kız. Dersleri iyi, akıllı, mutlu, komik bir kız.
Elle est travailleuse, intelligente, épanouie, marrante.
La Patronca barında Consuela adında bir kızı arıyoruz.
Au bar La Potranca. On cherche une dénommée Consuela.
Oscar dün bir kızı yollamıştı.
Mais Oscar a envoyé une fille hier.
Sana bir kız verirsem onu bir daha görmem.
Si je te donne une fille, je ne la reverrai plus jamais.
- O isimde bir kızım yok.
Je n'ai personne de ce nom.
Uyduruk hayâlleri olan küçük bir kız görüyorum.
Je vois une petite fille avec des rêves futiles d'intégration.
Amabella, tatlım bir oğlan mı yoksa bir kız mı yaptı söyler misin?
Tu peux me dire si c'était une fille ou un garçon?
Mevzu boğazı sıkılmış, haklı bir kız olması değil mevzu, boğazını sıkmak için yanlış kızı seçmiş olması.
Étrangler quelqu'un, c'est toujours mal, mais il a mal choisi sa victime.
Çocuklar bir kızın yaralandığından bahsetti.
Les garçons disent qu'une fillette a été attaquée.
Alt tarafı iyi bir kız.
C'est une fille sympa.
Tamam, burada güzel bir kısırımız var.
Nous avons ici un superbe hongre.
Şimdi iki numaradayız, bir haftalık tatil.
Article numéro deux.
Yaşadığımız sürece seni koruyacağıma ve sadık bir şekilde seveceğime yemin ederim.
Je jure solennellement de t'aimer, de t'être fidèle et de te protéger jusqu'à ce que la mort nous sépare.
Bak, sen iyi bir çocuğa benziyorsun. Ama küçük bir sıkıntımız var.
Vous ne semblez pas bien méchants tous les deux.
Bir randevuma çok acayip geç kalmıştım kız kardeşim birden Mary ile çıkageldi.
J'étais en retard à un rendez-vous avec une fille, et ma sœur est arrivée avec Mary.
Fark ettim, o kızı böyle bir ortama sokmak 100'ün 99'undan farklı kılıyor, sizin yaptığınız gibi.
Je comprends qu'inscrire la petite à cette école, c'est le choix logique dans la majorité des cas.
Bay Edgar, kızınız bir oğlanın burnunu kırdı!
M. Adler, votre fille a frappé un garçon. Je sais.
Kızının normal bir hayat sürmesi mi?
Qu'elle a une vie normale?
Sen o kızı alırsan eğitmenlere boğarsın beyin takımının ortasına atarsın, orada tüm hayatı boyu bir avuç Rus herifle "zoraki sıfır" lardan başka konuşacak şeyi olmaz.
Elle vivra sous ton toit, entourée de tuteurs, puis, tu la prêteras à une société savante où elle parlera de zéros avec de vieux Russes pour le reste de sa vie.
Kızı - çocuğun annesi, sıkıntıları olan bir kadındı, yedi yıl önce intihar etti.
Sa fille, la mère de l'enfant, était une femme troublée qui s'est enlevé la vie il y a sept ans.
Yani, oğlunuz bir başarısızlık örneği, kızınız intihar etti.
Votre fils ne s'est pas accompli, votre fille s'est suicidée.
Benim anne-kız ilişkisinin ötesinde bir sorumluluğum vardı.
J'avais des responsabilités qui dépassaient la relation mère-fille.
Ve bence bugün burada olsaydı avukat bey asılsız imâlarınızı reddederdi ; sırf annesi kırmızı bir vagona binmesine izin vermedi diye parlak geleceğinden vazgeçip hayatına kıymış olamaz!
Je crois que si elle était ici, Maître, elle rejetterait vos insinuations sans fondement. Comme si elle avait renoncé à sa carrière et s'était suicidée juste parce que maman ne lui avait pas donné son joujou!
Siz o kızı yerinden edip buraya tek bir sebepten getirdiniz.
Vous avez exilé cette petite fille pour une seule et unique raison.
Dehâ bir çocuğun can sıkıntısının belirtilerinden haberdar mısınız, Bay Adler?
Saisissez-vous les conséquences de l'ennui chez les surdoués, M. Adler?
Yani 20 ağlayan kız olacak demektir ki bu da iyi bir şey değil.
Ce qui veut dire que j'ai 20 petites filles qui pleurent... Et ce n'est pas une bonne chose.
Ayrıca bu kız hakkında bir şeyler biliyorsundur diye umuyorum.
Par ailleurs, j'aimerais en savoir plus sur cette fille.
- Bay Delaney majestelerine ve İngiltere'nin adil kraliyetine sadık bir vatandaş gibi davranmanız için size son bir şans vereceğim.
Je vais vous laisser une dernière chance de vous comporter comme un sujet loyal de Sa Majesté et de la couronne d'Angleterre.
Burnumun bu kadar yakınında gemi dolaştıran bir sürü soysuz asi varken tutmuş bana kırmızı haçları gösteriyorsun.
Ils naviguent sous mon nez, ces rebelles sans aucune classe, et vous, vous me montrez des croix rouges.
Anlayacağınız üzere elimde ulusunuz için çok kıymetli bir şey var.
J'ai quelque chose de grande valeur pour votre nation, voyez-vous.
- Kız bir fırsat.
Eh bien? La fille représente une opportunité.
Hâl böyleyken basit bir rızık olarak patates münasiptir, ne dersin?
Dans ce cas, ce sera des pommes de terre, n'est-ce pas? Nourriture simple.
Bulundukları yeri sadece birkaç güvenilir müdür biliyor. Dolayısıyla güvenle gönderildiklerine emin olmak için Nootka ve Çin arasında çaya karşılık su samuru ticaretinde kullanılacak bir tekeli imzalamanızı tevazu ile rica ediyoruz.
L'endroit exact est... uniquement connu d'une poignée de directeurs de confiance donc, pour assurer leur bonne livraison, nous suggérons humblement que vous offriez un monopole.
Ayrıca elimde babanızın bir sandık dolusu eşyası size, babanıza, annenize yazılan ve annenizden gelen mektuplar var.
J'ai aussi une malle, remplie d'effets de votre père, de ses lettres adressées à vous, et de votre père à votre mère.
Artık FBI'ın bir parçası olmasan da seni vekâleten göreve almak istiyoruz. Geçici olarak. Çünkü gerçekten yardımına ihtiyacımız var.
Même si tu ne fait pas parti du bureau, nous aimerions te faire adjoint, sur une base temporaire, parce que nous avons vraiment besoin de ton aide.
Annesinin, kızı kayıp olan bir arkadaşını ziyarete gelmiş.
Elle est venu rendre une visite à une amie de sa mère à qui la fille a disparu.
Bana göre sebebi çok açık. İstila ederek bir ülkenin güvenini kazanamazsınız.
On ne gagne pas la confiance d'un pays en l'envahissant.
Bu sözüm ona sızdırmayla baş etmeye çalışırken bir de bakmışız televizyonda başkanı köşeye sıkıştırıyorsun.
Alors qu'on gère la soi-disant fuite, vous allez à la télé et vous mettez le président en porte-à-faux avec vos gros sabots.
Kısa bir süreliğine, kendi süper yıldızımız vardı.
Pendant un court instant, nous avions notre propre superstar.
Eğer bir kez daha kızıma dokunmaya kalkarsan başın çok büyük belaya girer.
Si jamais tu refais mal à ma fille, tu auras de gros ennuis.
Bir sabah olsun ofise gitmeyip kızımın oryantasyonuna katılmaya karar veriyorum. - Evet, evet, evet.
Pour une fois que je décide de ne pas aller au bureau pour accompagner ma fille à l'école...
Senin evde olduğun her dakika Dylan'ın kızına karşı bir yalanla yaşaması demek.
Votre présence pousse Dylan à mentir à Katie dès que vous êtes entre ces murs.
Ziggy'nin, kızı için tehdit oluşturduğunu düşünüyorsa bundan doğal bir şey yok.
Si elle pense que Ziggy est un danger pour sa fille, elle ne va pas l'inviter.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]