English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ B ] / Bir kızımız

Bir kızımız translate French

20,335 parallel translation
Bir kızımız vardı.
On avait une fille.
- Leonard... - Bir sürü harika kadınla çıktım ama kızını gözüme kestirdiğim zaman, Evely'nin doğru kişi olduğunu biliyordum.
J'ai connu bien des femmes merveilleuses, mais à l'instant où j'ai vu votre fille, j'ai su qu'elle était faite pour moi.
Kızımız doğduğundan beri epey evcil bir insan hâline geldi.
Elle est casanière, depuis notre fille.
Yani evet, ama bir kız arkadaşım olduğu için mutluyum.
Mais je suis content d'avoir une petite amie.
Daha küçücük bir kızdım. Artık küçük bir kız değilsin.
Et bien, tu n'es plus une petite fille désormais.
Ben falan filan bir kızım.
Je suis une fille du genre ceci-cela.
Bir kızım var.
Une fille.
Ne uğruna? Haddini bilmeyen bir kız uğruna mı?
Et pourquoi... une idiote qui ne connait pas sa place?
Daha önce pek çok kez reçeteyle benzodiazepin kullanmışsınız ama tanıklarımızdan birinin ifadesine göre uyanık kalma sürenizi biraz daha uzatmak amacıyla reçetesiz olarak bir takım psiko-uyarıcılar da alıyormuşsunuz.
- On vous a prescrit à plusieurs reprises des... benzodiazépines. Mais d'après la déposition de l'un de nos témoins, vous vous êtes procuré, sans ordonnance, certains psychostimulants dans le but de rester éveillée et fonctionnelle durant de longues heures.
Bir kızın kötü alışkanlık olarak borsa hobisi olamaz mı?
Une fille ne peut pas se passionner pour la finance?
Aşıyı burada yapabilirim ama kızın beynine ihtiyacım var bir de omurgasına.
Je peux synthétiser le vaccin, mais j'ai besoin de son cerveau et de sa moelle.
Sen ve Kardeşlik'in benim harekatlarımı yönetecektiniz ben de kârınızın bir kısmı karşılığında sizinkileri sağlamanıza izin verecektim.
Avec votre Fraternité, vous gérez mon activité, et je vous autorise à maintenir la vôtre, en échange d'une part de vos profits.
Kızımız... Öleli bir hafta oldu.
Cela fait une semaine que notre fille est décédée.
Umarım olası bir seri katil kurbanı olan bir kızın otopsisini aceleye getirmemi istemiyorsundur.
Vous me demandez pas de bâcler l'autopsie d'une victime d'un tueur en série?
Bir sıkıntımız mı var, Şerif Yardımcısı Cruz? Yok.
- Avons-nous un problème, adjoint Cruz?
Anne babası olarak onu güvende tutmak için zor bir fedakârlık yaptığımızı biliyorum.
Je sais qu'en tant que parents, on a fait un sacrifice difficile pour le garder en sécurité.
- Ne gerçeği? Müdürün canavara dönüştüğünü gördüğü bu adam kurbanlardan birinin kıyafetlerini giyiyordu. O zaman fark etmedik çünkü bir hayvanı aradığımızı sanıyorduk.
Ce type... que le manager a vu se changer en monstre... portait les vêtements d'une des victimes, ce que nous n'avions pas vu, car nous cherchions un animal.
Lütfen açıklar mısınız Ajan Mulder? Dokuz yıllık üniversite eğitimi, üç diploma ve iki yıl Quantico'dan sonra nasıl böyle bir ahmağa düştüm?
S'il vous plaît éclairez moi, Agent Mulder, comment neuf ans d'université, trois diplôme, et deux ans à Quantico m'ont laissé si simple d'esprit.
Bu özel bir dava. Buraya gelerek işlerimizi alan, sağlık kurumlarımızı ve okullarımızı dolduran dilimizi bile bilmeyen tüm göçmenler gibi.
- Tout comme les autres groupes d'immigrants venants ici, prenant nos boulots, obstruant le système des soins de santé et nos écoles, et ils ne parlent même pas anglais.
Corpus'ta yaşayan bir kızım var.
J'ai une fille à Corpus.
Bir kız arkadaşım var...
J'ai une copine.
Bir kız arkadaşım var.
Moi aussi j'ai quelqu'un.
Kızımı satmak her zaman planının bir parçasıydı.
Vendre ma fille a toujours fait partie de votre plan.
Rica ederim. Keşke tanıdığım ateşli bir kız olsaydı.
Si seulement je connaissais une fille canon.
Bir sürü hayran mektubu almaya başladık, sırf hayran mektubu olsa iyi, bir de hayranlar evimize gelip kapımızı çalmaya başladılar.
Je m'en fichais. On recevait beaucoup de courrier, mais pas seulement, des fans venaient frapper à notre porte.
Benim kim olduğumu ve neler yapabileceğimi anlamanız için büyük bir yatırım yaptık.
On s'est beaucoup investis pour que vous appreniez qui je suis et ce dont je suis capable.
Bu gece burada kalır. - Eve bir kız mı...
- Tu laisses une fille...
Evime geliyorsunuz oğlumun bir kızı sakladığını söylüyor tehlikede diyorsunuz ama sebebini açıklamıyorsunuz. Ve sakin olmamı mı bekliyorsunuz?
Vous venez chez moi me dire que mon fils cache une fille, qu'il est en danger, sans fournir aucune explication, et je devrais rester calme?
" Bayan Spencer'a bu kırmızılığı ne yapıyor diye sordum bilmiyorum, bir daha sorma dedi.
" J'ai demandé pourquoi cette couleur, et elle m'a dit l'ignorer et d'arrêter de poser des questions.
Morris Gold ile bir zamanlar ortaklık yaptınız sanırım.
Vous avez été l'associé de Morris Gold?
komite Başkanı Biden'ın isteği üzerine, sınırlı bir zamanımızın da olmasından dolayı, bu yönteme başvurmak zorundaydık.
Le président souhaitait entendre votre témoignage, mais par manque de temps, c'est impossible.
Bak, o noktaya geldiğimizden değil ama bir uyuşmazlık çıkması hâlinde ne yapacağımızı konuşmuştuk.
Non pas qu'on en soit là, mais on a toujours dit qu'un jour viendrait où il y aurait un conflit.
Geçen hafta bir kızın belinin serçe parmağım kadar fotoşop ile küçültüldüğünü göğüsünün Barbie boyutunda büyütüldüğünü ve kırışıklıklarının adeta silindiğini gördüm.
La semaine dernière j'ai vu la taille d'une fille être photoshoppée de la taille de mon petit doigt, sa poitrine être gonflée avec des proportions de Barbie Alien et ses rides effacées.
Küçükken tanıdığım bir kız vardı.
Il y a eu cette fille que j'ai connue.
Sanırım bir kız arkadaşın olduğu aklından uçup gitmiş.
Je suppose que tu as juste oublié que tu as une petite amie.
Artık kızı kurtardın. Şimdi bana küçük bir şey ver.
Tu as sauvé ta dulcinée, à mon tour de m'amuser.
Sadece yetenek ve parlak koçluğumuzla iş yapmadığımız için büyük bir iş başardık. Bizi bunların önüne koyan karaktere ve kaliteye sahibiz.
On a réussi à prouver qu'on n'était pas juste doué et brillant dans le coaching, mais qu'on avait des qualités qui nous placent au-dessus de la mêlée.
Kızım evsiz bir kadının parasını çaldı.
Ma fille a volé une mendiante.
Bana bulaşabilirsin ama kızıma bir şey yaparsan işte o zaman seninle kavga etmek zorundayım. "
"mais tu as fait des saloperies à ma fille," "et je vais m'en prendre à toi."
"Ama kızım için adaleti sağlarım çünkü ben bir anneyim."
"J'obtiendrai justice pour ma petite fille," "parce que je suis une mère, merde."
- Şuan bir kız grubuyla ilgileniyor. - Ne diyorsun sen amına koyayım?
- Il monte un groupe de filles.
Kız kardeşimi bana sağlıklı ve umut dolu bir insan olarak geri verdin.
Tu m'as redonné ma sœur en bonne santé et pleine d'espoir.
Hepimizin bir sürü fedakarlık yaptığını biliyorum ve bizi buraya getirmek için yaptığınız sıkı çalışma için minnettarım.
Je sais qu'on a tous fait des sacrifices et j'apprécie a quel point vous avez travaillé vous avez toutes les deux travaillé pour nous permettre d'arriver jusqu'ici.
Bir tane kırmızı eksik.
Il m'en manque un!
Aslında az önce Jackson'la bir konuşma yaptım. Abla, yani ağabeyin kız yani erkek kardeşinden faydalanmaması gerektiği konusunda.
D'ailleurs, je viens d'expliquer à Jackson que les grandes sœurs, je veux dire, les grands frères ne devraient pas profiter de leur petite sœur, je veux dire, de leur petit frère.
Kızım da gitti bir öğretmeni buldu
Il n'y a que ma fille pour choisir un enseignant.
"Mashiro artık bir prono yıldızı" dedi
Il m'a dit : "Mashiro est devenue une star du x".
Ve şimdi 17 yaşında bir kızım var, annesini nasıl düşünüyorsa.
Et maintenant j'ai une fille de 17 ans qui pense que sa mère est je sais pas quoi.
Bay Kroll kamuya açık bir alandayız. Sizin de dediğiniz gibi çocuklarımızlayız.
M. Kroll, on est dans un lieu public... avec, comme vous dites, nos enfants.
Henüz tam bir zaman çizelgesi oluşturmadık fakat planımız kasabada bir konsorsiyum kurup toprakları satın almak ve daha sonra Çinlilerle pazarlıkları yürütmek şeklinde.
- Je crois que... - Pardon! Nous n'avons pas encore décidé d'une date définitive.
Babam beni seviyor ve bana her türlü oyuncak alıyor. Sadece aptal bir kırmızı itfaiye kamyonu değil.
Moi, mon papa m'aime très fort et m'offre plein de cadeaux, tout le temps.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]