Diyecektim ki translate French
209 parallel translation
Sana diyecektim ki...
Je vais vous le dire...
Tam da diyecektim ki o kıza arkadaşını gördüğümü söyledim.
Je te signale que j'ai dit avoir vu l'Anglaise disparue.
Ben de diyecektim ki, Holmes...
J'allais vous dire que...
Diyecektim ki, uğradığınıza sevindim.
Je suis content que vous soyez là.
Diyecektim ki... Bir isteğin var mı? Göndermemi istediğin bir şey?
Je voulais vous dire... vous n'avez besoin de rien?
Yani diyecektim ki, çok güzelleşmişsin.
Ce que je voulais vous dire, c'est que ça s'est drôlement arrangé depuis.
Tam da daha kötüsü olamaz diyecektim ki... Oldu.
Je croyais qu'on avait touché le fond... mais le pire est devant nous!
Ben diyecektim ki... Bay Quill'in ondan hoşlanmadığım hissine kapılarak kırılmasını istemedim.
Ce que je voulais dire, c'est seulement que je ne voulais pas offenser M. Quill en lui laissant croire qu'il me déplaisait.
Diyecektim ki, umarım gitmeme birşey demezsin.
Je voulais vous dire, j'espère que ça vous ne fait rien si je file.
Diyecektim ki....
J'allais dire...
Ona iyi akşamlar, diyecektim ki, adam beni yakaladı.
Alors, je me suis approchée, il a continué à avancer... et il s'est accroché à moi...
Ben... Ben diyecektim ki... belki de bütün bunlar... sana yardım edemediğim bir şey nedeniyle idi...
- J'allais... j'allais te dire que peut-être je ne pouvais pas t'aider là-dessus,
Hayır, diyecektim ki : "Neden ara sıra Mantovani çalmıyorsunuz?"
J'allais dire : "Pourquoi ne passez-vous jamais Mantovani?"
Aslında ben diyecektim ki eğer kız ölmemiş olsaydı bu iş çok kolay olacaktı.
En fait je voulais dire... que si elle était encore vivante, les choses auraient été plus simples.
Hayır, sadece diyecektim ki, ah... gazeteye göre, dün gece Londra'da biraz serpiştirmiş.
D'après le journal, il est tombé quelques gouttes à Londres, hier soir.
Ama aslında sayın bayanlar ve kurtçuklar diyecektim ki şu veba gerçekten kıyak birşey ne dersiniz?
Sérieusement, mesdames et mes nœuds... cette peste, c'est vraiment quelque chose, hein?
Şef, diyecektim ki...
Marshal, je voulais...
Ama şef, diyecektim ki...
Mais, Marshal, je voulais...
Yani diyecektim ki ;
Err... J'étais en train de dire...
Anladım, ama ben doktorla ilgili diyecektim ki...
Je voulais juste demander pour le docteur...
- Sonra diyecektim ki...
- Ensuite, j'allais dire...
Diyecektim ki, dikkat et!
Attention!
Diyecektim ki, yapacağımız en iyi iş kontrol odasındaki manuel kumanda.
Je dirais que le mieux est d'aller au terminal central, aux commandes.
Şunu diyecektim ki onu telefona bağlamamamın sebebi ismini vermek istemiyor olması.
Je ne vous l'ai pas passée parce qu'elle refusait de dire son nom.
Yani, ne diyecektim ki?
Qu'est-ce que je pouvais bien dire?
Ben diyecektim ki...
Je voulais juste dire...
Ben diyecektim ki...
Je voulais dire...
"Siz bizi aramayın, biz sizi ararız" diyecektim ki bir şey duydum.
"On vous rappellera", quand...
Diyecektim ki Noel'den beri... benden uzaklaşmış gibiydin.
Je voulais juste te dire que depuis Noël, je t'ai trouvée... Différente, un peu troublée. Distante.
Her neyse, dinle, diyecektim ki... apartman yöneticisiyle aram iyi... yani herhangi bir şeye ihtiyacın olursa... beni aramaktan çekinme.
J'appelais juste pour vous dire que si vous... avez besoin d'aide, je suis bien avec la direction. Alors n'hésitez pas à m'appeler.
Sadece diyecektim ki...
Je voulais juste...
Diyecektim ki... Siz... herhalde buna inanamayacaksınız. Özellikle sen... herhalde buna... çok içerleyeceksin.
J'allais dire... vous allez trouver ça difficile à croire, surtout toi, tu vas être sidérée.
Diyecektim ki...
Je veux vous dire...
Diyecektim ki, ona, parayı paylaşmayı kabul ettiğimi söyle.
Laisse-moi finir. Tu dis que je suis d'accord pour le partage.
Sadece diyecektim ki, umarım... dün gecenin hakkında sanma ki...
Je voulais dire que j'espère que... tu ne crois pas que j'ai fait ça pour...
Meşgul olduğunu biliyorum - Yalnızca diyecektim ki..
Je te dérange pas plus longtemps.
- Diyecektim ki...
- Je voulais...
Bayan, ben diyecektim ki, zeki olduğunuz kadar çok güzel yün saçları olan bir bayansınız.
M'dame, je... Vous êtes une jeune femme brillante avec de magnifiques cotons... cheveux en coton.
Diyecektim ki...
Je veux juste te dire...
- Sadece diyecektim ki- -
- J'allais dire...
Neredeyse diyecektim ki :
J'ai failli dire :
Sana yazacak ve diyecektim ki...
J'étais sur le point de t'écrire pour dire...
Nasıl söyleyebilirdim ki? "Oğlun bir hırsız" mı diyecektim?
Je ne pouvais pas vous dire que votre fils était un voleur.
Yalnızca diyecektim ki...
Ce que je voulais dire, c'est que...
Az kalsın "Ama aramızda hiçbir şey geçmedi." diyecektim ki birden Françoise'nın hakkımda öğreneceği şeylerden hiç korkmadığını fark ettim.
J'allais dire : "Il ne s'est rien passé."
Söylerim diyecektim ama söylemem. Gerçek şu ki...
J'ai failli dire que je le ferais, mais non.
Diyecektim ki evde tam anlamıyla mutlu değildi.
Je crois qu'il n'était pas heureux chez lui.
Sadece diyecektim ki... Ben gideyim, diyordum.
Je vais peut être dire bonjour aux copains.
- Ben diyecektim ki- -
J'allais dire...
Şunu diyecektim ; saat 11 : 30 gibi "İyi ki doğdun" şarkısını yüksek sesle söyle.
Est-ce que vers 23h30... tu pourrais te mettre à chanter "Joyeux anniversaire"?
Diyecektim ki...
Je venais juste- -