Diyeceğim ki translate French
527 parallel translation
Her baş düşerken yere, diyeceğim ki...
Et à chaque tête qui tombera, Je ferai :
Gidip onu göreceğim ve ona diyeceğim ki...
Je vais tout leur raconter...
Sonra ağlayıp diyeceğim ki, "Benim için gerçekten üzgün müsün?"
Puis en pleurant je dirai : "N'as-tu donc aucune pitié en ton coeur?"
- Ne diyeceğim ki?
Ahhhh
Öyleyse, kendi kendime diyeceğim ki, "Motosiklet kiralayarak buraları gezmeleri güzel olamaz mıydı?"
Puis je me suis dit que ce serait bien qu'ils louent des scooters et aillent faire un tour dans la campagne.
Ve diyeceğim ki Seni ölene kadar seveceğim!
Et lui dirai que je l'aime Et l'aimerai jusqu'à la mort
Dobé'ye gidip ona diyeceğim ki Yukinojo...
Je vais en faire à ma tête. J'irai voir Dobé et je lui dirai que Yukinojo...
Belli ki bir iç rahatsızlığın kurbanı olmuşsunuz... Buna göre, daha iyi bir sözcük bulamadığım için diyeceğim ki suçluluk duygunuz sizi bir fantezinin içine itmiş... Buna göre kendinizi, A muhteşem bir servetle cezalandırılmış buluyorsunuz ve B, kendinizi ondan kurtarmaya çalışıyorsunuz...
Vous êtes victime d'une espèce de dérèglement interne, et vos... inquiétudes vous ont conduite à un état visionnaire qui fait que vous ployez sous le faix d'une fortune fantastique.
Sana kendi adımı söyleyip diyeceğim ki hava ne hoş... - Rahat bırak beni.
Je dirai : " Beau temps, n'est-il pas?
Sana kendi adımı söyleyip, diyeceğim ki hava ne hoş
Je dirai : " Beau temps, n'est-il pas?
Diyeceğim ki... Gittiler.
Je dirai qu'ils... qu'ils sont partis.
Şimdi onu görünce diyeceğim ki : Bay Weinstein, işte bu yüzden vergilerinizi arttırmalısınız...
J'irai lui dire qu'il vaut mieux aider Madame Lautmann.
Ayağa kalkıp diyeceğim ki...
Je vais me lever et dire que...
Le Chiffre'nin karşısına oturacağım, gözlerine bakıp diyeceğim ki... kart istemem.
Je m'assoirai en face du Chiffre, je le regarderai dans les yeux et je dirai... Pas de carte.
- Konuşsam ne diyeceğim ki?
- Que devrais-je lui dire?
Onlara diyeceğim ki... "Dostum olmadan hiçbir yere gitmem ben..."
Je dirai que s'ils veulent de moi, tu viens avec moi.
Ona diyeceğim ki : "Bu evliliğin evlatlarımıza yararı olacak".
"Je lui dirai :" "Ce mariage" "sera utile à nos enfants" " "
# Etrafımda parladığını görüp diyeceğim ki
Je regarderai, les yeux brillants, tout autour de moi et dirai
Jeanne'e diyeceğim ki...
J'ai vu la voiture...
Eğer bir gün baba olursam, ufaklığa diyeceğim ki...
Si jamais j'ai un fils un jour, je lui dirai...
- Ona diyeceğim ki : " Bir salak ve keçi çobanı olarak nasıl hissediyorsun? - Acayip şekilde canımı sıkıyorsunuz.
Je lui dirais : " Comment ça va M. Chama, pour un faible d'esprit et un sauteur de biques vous m'emmerdez drôlement.
Bowie, o eski toprak Mattie'ye diyeceğim ki burayı terk et.
Je dirai à ce vieux crétin de... partir d'ici.
Ben de ona diyeceğim ki, "Sana ahududu reçeli getirdim."
Je lui dirai : "Je t'ai apporté de la confiture de framboise."
Ben de ona diyeceğim ki... Ben de ona diyeceğim ki...
Et moi, je lui dirai... je lui dirai...
Onu gördüğüm zaman diyeceğim ki...
Lorsqueje le verrai, je lui dirai...
Sen cehennemin tüm azabını çekerken, sana tepeden bakacağım. Ve diyeceğim ki...
Et je te regarderai subir tous les supplices de l'enfer, et je dirai :
- Ne? Diyeceğim ki : Yaşasın devrim!
De crier "Vive la révolution!" Hourra!
Diyeceğim ki, " Kanada'dan yeni geldim.
" Je reviens du Canada.
# Yine de diyeceğim şu ki...
Ne m'énerverait pas
Diyeceğim o ki, ellerimi bununla kirletmeyeceğim ki bunlar bir hırsızın ve bir korsanın elleri dahi olsa.
Je vous tairai donc ce que je pense de votre offre! Je ne me salirai pas les mains avec ça. Même si ce sont des mains de voleur et de pirate.
Yeni bir oyun başladığında kendi kendime şöyle diyeceğim "İyi ki o buralarda değil."
Chaque fois qu'une pièce sera créée, je me dirai : "Veinarde, elle y échappe!"
Yine diyeceğim şu ki burnumu sokmak istemem, ama...
- Ça ne me regarde pas, mais...
Diyeceğim şu ki ; o kesinlikle Tracy değildi, Bay Kittredge.
Ce n ´ était pas Tracy qui agissait...
Lakin sizi tanıma şerefine nail olamadığıma göre bütün diyeceğim şu ki :... Hadi onu paylaşalım. Bu kadarcık miktarın bir yararı olacaksa onu size veriyorum.
Moi, quand parfois, mon coeur se met à battre, il bat tellement fort que j'éprouve une volupté toute particulière à être le seul à l'entendre.
Diyeceğim şu ki, daha önce hiç kahve yapmadın, değil mi?
Ce que je veux dire, c'est que tu n'avais jamais fait de café, hein?
- Edemem ki. Ne diyeceğim?
- Que pourrais-je te dire?
İyi yolculuklar, mutluluklar diyeceğim ama ihtiyacı yok ki.
Alors bon voyage! Et surtout, de la jugeote! C'est vrai, il n'en a pas besoin.
Ne diyeceğim bilemiyorum ki.
Je ne sais pas trop quoi dire.
- Diyeceğim o ki biz... - Dante Crucianiiii!
Dante Cruciani!
Sadece diyeceğim şu ki, kocası asla karısını geri alamadı.
J'allais juste dire que le mari n'a jamais revu sa femme.
Diyeceğim o ki, ikimizde aynı gemideyiz.
Nous sommes donc dans le même bateau.
Ama önce son oylama yapılacak. Bir şey söylemek istiyorum Diyeceğim şu ki :
Mais avant de passer au vote... je voudrais dire... je voudrais juste dire... laissez-vous guider par vos consciences.
Diyeceğim, mecbur olana dek neden bırakasınız ki?
Quand ça peut servir!
Diyeceğim şu ki problem ne olursa olsun...
Je voulais vous dire que quelque soit le problème...
Ancak diyeceğim şu ki bana çok keyif verdin.
Tu m'as donné beaucoup de plaisir.
Diyeceğim o ki...
je vais vous le dire, moi, ce qu'ils en font!
Bak ne diyeceğim Jim, iyi ki patates işinde değilim. - Zaten, yeterince derdim var.
Je suis content de ne pas vendre de pommes de terre.
Diyeceğim şu ki, ihtiyacımız olan şey artık elimizde :
Nous avons désormais ce dont nous avons toujours eu besoin :
Diyeceğim o ki, şikayet etmeyi bırakın da evlenin!
Voulez-vous ma réponse? Arrêtez de vous lamenter et mariez-vous!
Sana diyeceğim şu ki ; şu an orta yol diye bir şey yok!
Mais pas là, crois-moi.
Diyeceğim şu ki...
HOMME : Je devrais dire...