Gördüğün üzere translate French
254 parallel translation
- Gördüğün üzere.
- On part ensemble?
Gördüğün üzere açım... ama bir sabah aç kalmak hayatım boyunca aç kalmaktan iyidir.
J'ai faim. Mais je préfère avoir faim une fois que pour le reste de ma vie.
- Gördüğün üzere çalışıyorum.
Je travaille, comme tu vois.
Gördüğün üzere, kanserim.
J'ai un cancer.
Gördüğün üzere aynı adamım.
Je suis toujours le même homme. J'étais un lâche alors.
Patron, gördüğün üzere ben körüm.
Patron, comme vous pouvez le voir, je suis aveugle.
Gördüğün üzere, 3 savaşçı bu bildirgeyi sunmayı hayatlarıyla ödediğinden tapınağını aramak için resmi yetkimi kullanmalıyım.
Peut-être est-ce pure calomnie. Mais s'ils sont morts pour cela, je dois vérifier leurs dires en inspectant ta chapelle.
Gördüğün üzere,... dostlar birbirinden sır saklamaz.
Tu vois, entre amis, il n'y a pas de secret!
Gördüğün üzere ben psişiğim.
Je suis clairvoyant, tu as remarqué.
Gördüğün üzere ben de aynı üniformayı giyiyorum.
Comme tu le vois, je porte moi aussi l'uniforme.
Gördüğün üzere askerlerim bu tesisin her yerini ele geçirmiş bulunuyorlar.
Mes troupes se sont emparées de tous les réservoirs de stockage.
Gördüğün üzere, bu dört çekerli bir Land Rover.
Une Land Rover, à 4 roues motrices.
Gördüğün üzere, hepsi birbirlerinden farklı.
Ils sont tous très différents.
Gördüğün üzere Fay bana güvenmiyor. Ben de ona. İkimiz de sana güvenmiyoruz.
Fay n'a pas confiance en moi, et je ne lui fais pas confiance, tous les deux nous ne te faisons pas confiance, mais je peux m'occupper d'une chose... toi.
Jadzia, gördüğün üzere planlanacak pek çok işimiz var.
Jadzia, nous avons beaucoup de choses à préparer.
Rahatsız etmek istememiştim. Ama gördüğün üzere sağlığım pek iyi değil.
Je ne voulais pas vous déranger, mais comme vous le voyez, ma santé n'est pas bonne.
Gördüğün üzere, ben ölüyorum.
Je suis mourant.
Fakat gördüğün üzere, bu insanlarla zaten bir bağım var.
Mais voyez-vous, je suis déjà lié à ces gens.
Tenis raketleri yakalayamasa da havuz tırmıkları yakalar. Kaçmayı hiç amaçlamadım ki. Gördüğün üzere bu bir kamikaze görevi.
Toi et moi, nous allons tuer Krusty le Clown!
Gördüğün üzere
Alors, vous voyez...
Gördüğün üzere anlaşılmaz konuşmamın tecrit edilmiş kulesinde yapayalnızım.
Voyez-vous, je me sens très seul dans ma tour de langage indéchiffrable.
Gördüğün üzere sen, ahlaksız davranışları onu taşraya sürgün etmiş hassas zamanında seni geçerli kılması için, lekesiz küçük bir kasabanın saf kalbinin şefkatine ihtiyacı olan bir kız gibisin, değil mi?
Tes moeurs légères ont provoqué ton exil dans ce bled. Tu as besoin de l'affection d'un homme pur qui te conforte dans ta vulnérabilité.
Hayır, zaten oradayım Jen. Gördüğün üzere Dawson'ın filmi genel olarak otobiyografik olduğundan beri yeni sahnelerimden bazıları, yazılmadan önce yaşandı mı diye merak ediyordum.
- Justement, Jen... comme le film de Dawson est autobiographique... je me demandais si mes nouvelles scènes... s'étaient réalisées avant d'être écrites.
Bak... senin de gördüğün üzere bizim seni incitmemiz pek olası değil o yüzden ne istiyorsan al, ama eğer bu iki kanat birbirine değerse...
Ecoute. comme tu vois, on ne risque pas de te faire du mal, alors prends ce qui t'intéresse, mais si ces deux trucs se touchent.
Yani, gördüğün üzere herşey bu yemeğe bağlı.
Donc tu vois, ce dîner, c'est pas rien.
Ama gördüğün üzere küçük bir sorunum var.
- Je sais. À l'évidence, j'ai un petit problème.
Gördüğün üzere, fazla zamanım kalmadı.
Comme vous voyez, il me reste plus guère de temps.
Ama gördüğün üzere bir kalbim de var.
Si seulement vous saviez... j'ai un cœur aussi.
Kocamdan da gördüğün üzere, şekilsiz, sarkık adamlara bayılıyorum.
Mon mari est la preuve que les hommes informes m'attirent.
Bak Jackie Stan'le ben gelecek hafta için tropik bir kaçamak plânladık ama gördüğün üzere şu an hapiste 200 kiloluk dostu Tiny'nin Fransız öpücüklerinden kaçmaya çalışıyor. - Fazladan biletim var!
Ecoute, j'avais une escapade tropicale de prévue avec Stan, la semaine prochaine, mais vu qu'il est occupé à résister aux avances d'un codétenu de 200 kilos, j'ai un billet en trop!
- Gördüğün üzere- - - 4.000 dolara kadar çıkabilirim.
- Et comme vous le voyez... - Je peux aller jusqu'à 4 000 dollars.
Gördüğün üzere, bu süren soruşturmanın bir parçası.
Ça fait partie d'une enquête fédérale.
Gördüğün üzere Gordanyalılar yeni bir karşı saldırıya geçtiler.
Comme vous le voyez, les Gordaniens ont lancé une nouvelle contre-offensive.
Gördüğün üzere, burada, uh, iyi denilebilecek standartlarda bir yaşamım var.
Comme tu peux voir, je me suis habitué à un certain... niveau de vie ici.
Şu anda gördüğün üzere, paramı geri aldım ve mahalle hakkında toplamayı başardığın bir kaç bilgiyi de.
Comme tu l'as remarqué, j'ai repris mon argent et les informations que tu as récupéré sur les voisins.
Gördüğün üzere, oldukça başarılı bir şirketiz.
Comme tu vois, nous sommes une société qui réussi plutôt bien.
Gördüğün üzere mesele şu : Güçsüz görünmeye başladık.
Vous voyez, le truc est que l'on commence à paraître faible.
Gördüğün üzere Stan, Sientoloji büyük bir kişilik L. Ron Hubbard tarafından kuruldu.
Tu vois Stan, la Scientologie a été fondée par un grand homme appelé L. Ron Hubbard.
Dâhi çocuk, gördüğün üzere orta sahada açık vermişsin.
Hé, petit génie, tu as laissé un grand trou dans Ie champ intérieur.
Gördüğün üzere, filmin sonundaki yaşlı adamın babam olduğunu anlayıverdi.
T'as vu, il a deviné que le vieux c'était mon père.
Gördüğün üzere, tankın sağ tarafında fikir topları var.
Le côté droit du bassin est rempli avec des boules d'idées.
Ama gördüğün üzere...
Comme tu peux le voir...
Şu anda gördüğün üzere evdeyiz.
On est déjà dans la maison.
Bu arada gördüğün üzere "Merhaba benim adım Lance değil ve ben bir bağımlı değilim."
Comme tu le vois... Salut, je ne m'appelle pas Lance et je suis pas drogué.
Gördüğün üzere Harper'ın kaburgaları ve göğüs kemiği göğsüne gelen iki kurşunla parçalanmış.
Les côtes et le sternum de Harper ont virtuellement été oblitérés... par les deux balles à la poitrine.
Ve sana yardım etmek üzere olanı gördüğün zaman mutluluktan ağlayacaksın. "
"et quand tu verras celui qui doit t'aider, " tu pleureras de joie. "
Gördüğün üzere, poker oynuyorum.
Je joue au poker.
Gördüğün üzere, tam bir Amerikan vatandaşı olduğum ortaya çıktı.
Alors, tu...
Gördüğün üzere bio-giriş kurulumu yaptırmamaya karar verdim.
Comme vous voyez, j'ai décidé de ne pas me faire poser de Bio-port.
- Şey, evet ama gördüğün gibi, fikirlerim bitmek üzere.
- Oui... mais comme vous voyez, mon stock d'idées s'épuise.
- Çık dışarı. - Gördüğün üzere bunu yapabilirim.
- Sortez d'ici.
gördüm 831
gördün 90
gördünüz 57
gördük 25
gördü 16
gördüm seni 25
gördün mü 3514
gördüğüme sevindim 20
gördün mü bak 45
gördünmü 25
gördün 90
gördünüz 57
gördük 25
gördü 16
gördüm seni 25
gördün mü 3514
gördüğüme sevindim 20
gördün mü bak 45
gördünmü 25
gördünüz mü 803
gördüm onu 79
gördüğüm kadarıyla 80
gördüğünüz üzere 29
gördüm onları 17
gördüğün gibi 275
gördün mü onu 18
gördüğünüz gibi 306
gördün işte 29
gördüm onu 79
gördüğüm kadarıyla 80
gördüğünüz üzere 29
gördüm onları 17
gördüğün gibi 275
gördün mü onu 18
gördüğünüz gibi 306
gördün işte 29