Her translate French
437,096 parallel translation
Kan, çiğnenmiş yemekler, her şey!
Du sang, des aliments mâchés, la totale!
Kadınlar her şeyi yapabilir.
Les femmes peuvent tout faire.
Clara her şeyi bozamaz.
Clara ne gâchera pas tout!
Her şeyini biliyorum.
Je sais tout de vous.
Her zaman derim ki dünyaya sevgi verirsen iki katını alırsın.
Je dis toujours que si on donne de l'amour autour de nous, on en recevra le double.
Ama daha iyi biri olmak için her gün dua ediyorum.
Mais je prie chaque jour de trouver la force de m'améliorer.
Yani, her zamanki gibi. Evet- -
Donc, comme d'habitude.
Her sabah uyanıp halen burda olup olmadığına bakmam gerekecek.
Je vais pouvoir me réveiller tous les matins et voir s'il est toujours là.
Bu alet her şeyi yakalıyor.
Ce truc fait un malheur.
Her ay sonunda fatura gönderdin.
Tu m'envoies la facture à chaque fin de mois.
Bu arada, her ikinizin adı da Emily olduğu için, seni, "kızıl saçlı Emily" olarak çağıracağız, seni de, küçük "kızıl saçlı Emily"
Juste pour info, vous vous appelez toutes les deux Emily, alors on va t'appeler "Emily la rousse" et toi,
Kendisi bana destek olmak için burada. Yani, bana söylemek isteyeceğin her şeyi onun önünde söyleyebilirsin.
Il est là pour me soutenir, donc tout ce que tu as à dire tu peux le dire devant lui.
Seninle her yattığımızda...
À chaque fois que toi et moi étions au lit...
Ve her zaman şöyle derim : iyilik ruhun gıdasıdır.
Je dis toujours, les bonnes actions nourrissent l'âme.
Ve bu her zaman moda.
Puis c'est toujours à la mode.
İyi iyi. Bu sabah seviştik. Hem de gereken her şekilde.
Bien, on a fait l'amour ce matin, en ajoutant un peu de piment.
Her şeyden bulaşmış olabilir. - Seni bırakmayacağım.
Ce qui m'a contaminé pourrait être ici.
Dinle, her şeyin gaddar olduğunu biliyorum, ama en azından burada güvendeyiz.
Je sais que c'est pas la joie, mais on est en sécurité.
Bunun bir çaresini bulduklarında her şey temiz diye işaret verecekler ve biz de eve gidebileceğiz.
Quand ils auront réussi, ils nous préviendront et on retournera chez nous.
Bu yüzden biraz daha dayan. Her şeyin temizlenmesine kadar bekleyeceğiz.
Donc sois patient, on attend leur feu vert.
Her yeri görebiliyorum.
Je peux tout voir!
Her proje tam olarak bu şekilde başlar.
Pour chaque projet, je procède de la même manière.
Londra'daki National Theatre'da oynanacak büyük bir piyesti, ben de her şeyimi ona adadım.
Elle se jouait au National Theatre de Londres, donc j'ai tout donné.
Ama biz elimizdeki malzemelerle çok ucuza mal ediyorduk ve başından sonuna kadar her adımda sorunları Es çözüyordu.
Nous, on faisait ça avec trois fois rien. Es trouvait toujours des solutions, elle était là du début à la fin.
Es her çalışmamızda beni aşırı derecede etkileyen biri.
À chacune de nos collaborations, Es m'éblouit complètement.
Toplantılarımızdan heyecanlı dönerim çünkü her zaman karşıma, hiçbir şekilde bilemeyeceğim veya keşfedemeyeceğim bilgilerle geliyor.
Je suis toujours ravi de nos réunions, parce qu'elle m'apprend toujours des choses que je n'aurais jamais sues ou découvertes autrement.
Her toplantıda yeni bir uyarıcı, hatta birden çok.
Elle a toujours une nouvelle idée, elle en a même des tas.
Yani her açıdan bakmalısınız.
Il faut tout apporter.
Her tarafında açıklıklar olan ve 20 yıl içerisinde yaptığım şovların bir kısmını yansıtan ve kendi etrafında dönebilen bir küp yapmak istemiştim.
J'ai tout de suite voulu faire un cube qui tourne sur lui-même, avec plusieurs ouvertures sur les différentes faces, sur lesquelles on projetterait des images des projets que j'ai réalisés.
Çıkan o kadar ışık, fotoğraf çeken insanlar sağır edici müzik ve her şey... Aslında bayağı hoşlanmaya başladım.
Toutes ces lumières, ces gens qui prennent des photos, le bruit assourdissant, j'ai fini par y prendre goût.
Ama gruplarda gördüğüm her şey hemen hemen bu kadardı.
Mais c'était à peu près tout ce qui se passait lors des concerts.
Her şey böyle başladı işte.
Voilà comment tout a commencé.
Her şey "neden" sorusuna bağlanır.
Et on ne cesse de se demander : "pourquoi?"
Çift taraflı aynanın bir tarafına L.E.D. ekran koyup aynanın arkasındaki karanlık kısımdan ekrana yüz yansıtırsanız ayna, yüzün olduğu yer dışında her yeri yansıtır.
Si vous placez un écran LED derrière un miroir transparent, et que vous faites apparaître un visage sur un fond noir, le miroir réfléchit toute la salle sauf à l'endroit où se trouve le visage.
Bu şekilde benim yaptığım iş de her açıdan görünüyordu ve farklı bir şekilde anlaşılıyordu.
Et mon travail est examiné sous tous les angles aussi et compris d'une façon différente.
Bu bebek için blok, boşluğun içinden geçsin ya da geçmesin, her iki durum da yeni bir his ve küçük bir şeyle ödüllendiriliyor.
Et un bébé, qu'il arrive à mettre la forme dans le trou ou non, c'est à chaque fois une nouvelle sensation qui s'accompagne d'une récompense.
Her tarafı kapatılabilir veya küçük bir kısmı aralık bırakılabilir.
Et toutes ces parties peuvent s'ouvrir ou se fermer.
Her zaman beni nesneler hakkında tekrar düşündüren şeyler tasarlamıştır.
Elle inventait des trucs qui me faisaient voir les choses différemment.
Yaptığımız şey, kalenin eser boyunca dönmesi ve onu her açıdan görebilmeniz.
Elle tourne pendant toute la durée de la pièce. On la voit sous toutes les coutures.
Seyirci her detayı bilmek zorunda değil.
Le public n'a pas à connaître tous les détails.
Senaryonun tamamını okuduk, ve her sayfa, her saniye için ne olduğunu, kimin ne söylediğini gösteren gerçek bir çizelge hazırladık.
On a lu le script, et on a élaboré une chronologie, seconde par seconde, page par page, selon ce qui se passe et qui dit quoi.
Nesneleri gölgelendirdiğimde her zaman seyircinin ne hissedeceğini düşünürüm.
Pendant la mise en œuvre, je pense toujours à ce que va ressentir le public,
Sonunda her şey, sadece insanların anısında var olacak.
Au bout du compte, mon œuvre n'existera que dans vos souvenirs.
Ana gemiyi ele geçirip her şeyi mahvetmek istediklerini de biliyoruz.
On sait qu'ils veulent prendre le Vaisseau Mère pour tout détruire.
Lindbergh her an iniş yapabilir.
Lindbergh devrait atterrir dans quelques minutes.
Her şey kontrol altında Ajan Christopher. Öyle mi?
Tout est sous contrôle, Agent Christopher.
Bu kadınla her birlikte olduğumda beş cent almış olsaydım, - yaklaşık param...
Si j'avais eu un centime à chaque fois que j'ai dragué cette femme,
Özel hayatın karmaşık olabilir, ama her zaman gerçeklerin vardır.
On peut les croire. Sa vie personnelle peut être en désordre, mais on a toujours les faits.
Şu anda... tam da Wyatt'ın bizi gıcık edecek bir şeyler söylediği ama haklı çıkıp her şeyi toparladığı an.
C'est dans ces moments là que Wyatt sort quelque chose d'agaçant, mais qui est vrai... et qui nous rassemble.
O her zaman... annemin karşısında durmam için beni cesaretlendirirdi.
Elle était toujours... à m'encourager à tenir tête à ma mère.
Devralmanın her zaman düşmanca olması gerekmez.
Les prises de contrôle ne sont pas forcément hostiles.
her şey yolunda 1390
hercule 42
herod 36
hercule poirot 79
herkes 808
herhalde 425
herhâlde 21
herif 38
her şey yolunda mı 840
herkese merhaba 146
hercule 42
herod 36
hercule poirot 79
herkes 808
herhalde 425
herhâlde 21
herif 38
her şey yolunda mı 840
herkese merhaba 146