Oraya translate French
52,659 parallel translation
Oraya gidip, onunla konuşacağım.
Je vais y aller, je lui parlerai.
Yarın oraya birlikte bir kutu çikolata ile gideceğiz ve onun kıçını biraz daha öpeceğim ve bunu çözeceğim.
Je vais y aller demain avec toi et avec une boîte de chocolats, et je vais... encore lui lécher les bottes, et je vais arranger ça.
Oraya varamazsak kimseye yardım da edemeyiz.
On ne va aider personne si on arrive pas à destination. Bon sang, papa!
Oraya girer girmez bir şeyin arkasına siper al, tamam mı?
Aussitôt que tu es rentrée, tu te planques, compris?
Oraya gidip notumuzu yazalım.
Vas-y et écris le mot.
Marconi, bizimkiler oraya varınca ikinci yarısını isteyecektir ama yok. O yüzden sağlam destek lazım.
Marconi s'attend à recevoir le reste dès qu'ils arrivent ici, et s'ils ne l'ont pas, ils vont avoir besoin d'un coup de main.
- Raimy, sana söz veriyorum eğer bu işi halledip onu yakalayamazsak ikinizi de nereye gitmek isterseniz oraya götürürüm.
- Raimy, je te promets, que si on n'en finit pas avec tout ça, et qu'on ne l'attrape pas, je vous emmène toutes les deux où vous voulez partir.
Açıkçası oraya dönüp Amanda'yı, Nightingale'in yapacağı deliliklerden kurtarman var ya.
Franchement, d'être allé là-bas, d'avoir sauvé Amanda de ce que le Rossignol fait subir à ces femmes.
Şimdi kontrol etmek için oraya gidiyoruz.
On s'y rend pour vérifier.
Oraya git ve ne yaptığını bir düşün küçük hanım.
Redescends, et pense à ce que tu as fait, jeune fille.
Oraya nasıl ulaşacaklarını da gayet iyi biliyorlar.
Et ils savent exactement comment s'y rendre.
Gazeteciler bizim üstümüze yıkmıştı ama... oraya hiç gitmemiştik.
Les journalistes nous ont accusé pour ces cas mais... Nous n'y avons jamais été.
Ne yazıyorsun oraya?
Vous écrivez quoi là?
Flynn oraya geçmişi değiştirmek için gitmemiş mi yani? Hayır.
Alors Flynn n'était pas là pour changer l'histoire?
Tek istediğim buradan huzurla ayrılmama izin vermen bırak tanrılar nereye karar verirse oraya gideyim.
Tout ce que je demande, c'est qu'on me laisse partir sans encombre, et j'irai où les dieux voudront.
Bilmiyorum, ama oraya geliyorum.
Je ne sais pas, mais je suis en chemin.
Oraya firar edeceğiz.
On y va en déserteur.
Büyük ihtimalle eve geri dönecektir, neden oraya gidip beklemiyoruz?
Il se peut qu'elle finisse par rentrer d'elle-même, on devrait l'attendre ici.
- Shawshank'in sonunda Andy ve Red oraya gidiyordu.
Oui, c'est où vont Andy et Red à la fin de Les Évadés.
Oraya ulaşmak için kılıçla başlayacağız.
Tu vas d'abord apprendre à manier l'épée.
O hâlde bıçağı oraya sokacağız.
C'est donc là qu'il faut frapper.
Genel merkezden arayıp seni oraya transfer etmem söylendi.
Oui, le siège vient d'annoncer votre transfert à l'instant.
Şirketin güvenlik ekibi duruma el koymak için oraya gidiyor.
L'équipe du plan catastrophe est déjà sur place. Ils vont s'en charger.
Oppa, oraya gitme!
Jae-hyeok.
- Oraya değil, daha aşağı!
Ce n'est pas là! - Vous arrosez à côté!
Bu yüzden oraya gideceğim.
C'est la raison pour laquelle je le fais.
Olmaz. İzin vermiyorum. - Oraya gidemezsin!
Non, n'y va pas.
Oraya girersen senden ayrılacağım.
- Si tu y vas, c'est fini entre nous.
Gir oraya.
Va là-dedans.
Ama ben oraya hiç gitmedim.
Je n'y suis jamais allé.
- Oraya sığamadığımı biliyorsun!
- Je passe pas!
Tamam ama elimi oraya sokmam.
D'accord, mais je ne mets pas ma main là-dedans.
Beni oraya tırmandırma pis yaratık!
Ne m'oblige pas à monter te chercher!
Oraya gelmiş bir kişi bile bulamadım.
Et personne n'est venu chez moi.
Biz oraya nasıl çakacağız?
Comment on fait?
Oraya gitmemiz ne kadar sürecek?
On y sera dans combien de temps?
- Oraya nasıl çıktın?
- Comment t'es arrivé là?
Oraya gidin!
Venez ici!
Ben de oraya gidiyorum.
C'est là que je vais.
Ancak demiryolunu oraya yapıyorlar.
Mais ils y construisent le chemin de fer.
Oraya hızla gidip onu yok etmelisiniz.
Vous devez y aller rapidement et l'arrêter.
Kullanabileceğim bir cep telefonun var mı? Böylece oraya gidip seninle de bağlantıda kalabilirim.
Vous avez un portable afin que je reste en contact avec vous?
Oraya sığamazsın.
T'arriveras pas à passer.
Oraya da gidebilirsiniz, şuraya da gidebilirsiniz. Yeter ki buradan siktir olup gidin!
Vous pouvez aller là-bas, merde, partez là-bas, allez-vous-en d'ici!
Oraya bakmana gerek yok.
Pas besoin de regarder dessous.
Görünüşe göre etini ve bisküvilerini oraya sıkıştırmışsın.
Il semble que tu aies le paquet de biscuits coincé là-dessous.
Şimdi oraya çıkıp bizi gururlandırın!
Allez botter des derrières et rendez-nous fiers.
- Oraya gidiyorum.
Je suis en chemin.
Oraya gidin!
Faites-les taire!
Oraya girme.
N'y va pas.
Oraya mı?
Là-bas?
oraya git 101
oraya gidiyorum 49
oraya geliyorum 69
oraya gitmek istemiyorum 20
oraya gidelim 54
oraya koy 38
oraya gidemezsin 37
oraya bak 56
oraya gidin 38
oraya gitmeliyiz 19
oraya gidiyorum 49
oraya geliyorum 69
oraya gitmek istemiyorum 20
oraya gidelim 54
oraya koy 38
oraya gidemezsin 37
oraya bak 56
oraya gidin 38
oraya gitmeliyiz 19