Oraya gidip translate French
2,132 parallel translation
- Pekala, oraya gidip...
- D'accord, très bien. - Dégueulasse.
Oraya gidip ilk gördüğün zenciyi alıp getirdin mi, Bill?
Quoi, tu es allé là-bas, Bill, et tu as ramassé le premier black que tu as vu?
Ne? Oraya gidip, biraz daha hava atasın diye mi?
Pour que tu recommences à frimer?
Oraya gidip yanlış yola saptığımızı söyleyecek ve Amerika'ya geri dönme izni isteyeceğim. - Olur.
On va leur dire qu'on s'est trompé et qu'on veut revenir aux USA.
Mektubu kurtarın, hemen oraya gidip mektubu kurtarın.
Sauvez cette lettre. Allez-y. Sauvez cette lettre!
Bize oraya gidip, temizleyin dediler.
Ils nous ont dit : " Allez. Faites le ménage.
Burada çalışıp oraya gidip geliyor musun? Evet.
Vous travaillez ici et vous faites des allers-retours?
Sorun ne? Oraya gidip botumu geri alacağız.
On doit récupérer mon bateau.
Geçen gece, botlarımdan birini bataklıkta kaybettim, bu yüzden oraya gidip botumu geri almak ve gece avı yapmak için bir grup oluşturuyorum.
Cette nuit, j'ai perdu un bateau dans le marais. D'où votre présence ici. On retrouve mon bateau et en plus, on chasse de nuit.
Size küçük bir ava çıkmayı, oraya gidip korkulacak bir şey olmadığını kanıtlamayı teklif ediyorum.
Je propose donc qu'on aille y chasser pour prouver qu'il n'y a rien à craindre.
Orada manyağın birinin yaşadığı doğruysa, sadece oraya gidip onu alt edip alanı tekrar güvenli hale getireceğiz.
Si un dingue vit là-bas, on le descend et le coin est à nouveau sûr.
Pekâlâ, şimdi, bunun masal olduğunu biliyorsunuz, bu yüzden oraya gidip bataklık suyu aptallığına bir son vereceğiz.
On sait tous que c'est une légende. Allons-y et mettons enfin un terme à ces idioties.
Oraya gidip, bottaki insanları alacağız ve onları evlerine götüreceğiz.
On va aller là-bas, trouver les gens du bateau, et les ramener chez eux.
Oraya gidip ikizleri sallamanı istiyorum.
Je veux que tu montes sur scène et que tu te trémousses la chatte.
Sadece oraya gidip DJ bakmanız gerekiyordu.
Vous étiez juste censés aller voir le D.J.
Oraya gidip Dört Atlı ile kavgaya tutuşursan...
Tu vas là bas pour affronter les quatres et
Parker, oraya gidip hoş görünüp gülümseyebilir misin?
Parker, tu pourrais le faire. Va là-bas, fais la belle, souris.
Tek yapman gereken oraya gidip...
Il suffit que tu y ailles et que tu dises :
Mısır'a mal satmak istiyorsan oraya gidip bir ofis tutarsın.
Si tu veux vendre en Égypte, tu y vas, tu loues un bureau...
Oraya gidip bir Mısırlıya rüşvet verirsin.
Tu y vas et tu graisses la patte d'un Égyptien.
Tek yapman gereken oraya gidip kutuyu teslim etmek ve onu konuşturmak.
Contente-toi de lui donner la boîte et de le faire parler.
Oraya gidip mekanı kontrol etmene ihtiyacım var.
Je veux que tu roules jusque là et vérifies l'endroit.
Yapacağımız şey şu :.. ... hemen oraya gidip denize atlayanları toplayacağız.
Alors, allez-y et faites-les remonter.
Oraya gidip görelim, bakalım kimi seçiyor? !
Je te défie d'aller là-bas et de voir qui elle choisira.
Belkide oraya gidip insanların hayatlarını kurtarmanın seni daha az suçlu göstereceğini sandın.
Vous espériez peut-être avoir l'air innocent en sauvant la vie de deux personnes.
Oraya gidip onları kurtarırsan senden şüphelenilmeyeceğini düşündün, değil mi?
Vous vous êtes dit que comme ça, personne ne vous soupçonnerait.
- Aynen öyle. Ama bence oraya gidip... Hardwick'e bir daha Manchester'da görünürse başına neler geleceğini hatırlatmalıyız.
Exactement, mais on devrait y aller, et rappeler à Hardwick ce qui lui arrivera s'il repointe son nez à Manchester.
sehirde oradan oraya gidip kurulum yapmandan bahsediyorum.s
Autour de la ville avec toutes ces installations.
Evet, kesinlikle bu işte iyiler çünkü eğer öyle olmasa, oraya gidip onlara günlerini gösterirdim.
J'espère bien. Sinon, j'y vais et je leur fais sauter la cervelle.
Neyse, değerlendirilme vakti gelmiş, oraya gidip Jimmy için doğru olanı yaptığından emin olmalıyım.
Bref, elle a une inspection et je dois y passer, vérifier qu'elle est prête et qu'elle fait au mieux pour Jimmy.
Oraya gidip aralarına karışın.
Bon, voilà... Passez-moi le lieu au peigne fin et trouvez-le.
Ve yarın oraya gidip cevizli ekmek alacak,... atlıkarıncaya binecek ve çocuklar gibi eğleneceğim.
Demain, je vais y aller, je m'achèterai un pain aux noix, je ferai du manège et je serai très heureuse.
Gerçekten, oraya gidip sadece göğüslerini dikizliyorum.
Je vous assure, j'y allais et je ne buvais même pas un café, j'avais les yeux rivés sur ses doudounes.
Oraya gidip, o kahrolası düşmanı haklamak zorundaydık.
Vous devez aller là bas, et tuer ces putains d'ennemis.
Oraya gidip onları haklamak zorundaydık.
Allez là bas et les trouver.
Oraya gidip düşmanı geri püskürtün böylece rahat bir alan kazanabiliriz. Siz de kıçınızı serip yatarsınız. Kum torbalarını doldurun da ateş ettiklerinde arkasına saklanacak bir şeyleriniz olsun.
J'ai besoin que vous alliez là bas et repoussiez l'ennemi alors nous pourrons avoir un peu d'espace, et vous pourrez y retourner et protéger vos culs remplissez ces sacs de sables, comme ça les gars, quand vous vous fairez tirer dessus,
Böyle bir boktan kurtulmanın tek yolu oraya gidip bize bunu yapanlara bedelini ödetmek.
La seule putain de façon de se remettre d'une merde comme ça est d'aller là bas et de faire payer à tous les individus qui nous ont fait ça.
Çoğu zaman oraya gidip düşünmek hoşuma gidiyor.
J'aime surtout y aller pour réfléchir.
Oraya gidip parayı alacağım ama kızımın gitmesine izin verene kadar size vermeyeceğim.
J'irai chercher l'argent, mais tu ne l'auras que si tu laisses ma fille partir.
Oraya gidip o Allah'ın belası saha golünü atacaksın, duydun mu?
Tu vas y aller, et marquer ces points, compris?
Oraya gidip ; " Numara yapmayı kes, fıstık.
Je vais lui dire : " Cesse ton numéro, bébé.
Oraya gidip anne olduğunu öğrenince ne olacak?
Et quand elle apprendra qu'elle est la mère?
Ama oraya gidip geçmişi unutmaya can atıyorum.
Mais j'ai hâte de m'éclater et d'oublier le passé.
Lütfen oraya gidip, beni orada bekleyebilir misin?
Tu peux juste allez là-bas et m'attendre?
Oraya gidip onla tanışmıştım. - Invader?
Donc ce que j'ai fait, c'est que j'y suis allé seul.
Oraya gidip onu uyardım korudum.
J'y suis allée pour la prévenir, la protéger.
Oraya gidip neler yapabileceğime bakmalıyım.
Merci, Joe. Au revoir.
Sen, Evan ve ben bir vakıf kursak, Afrika'ya gidip oraya temiz su götürsek,
Si Evan, toi et moi créions une fondation.
Kendim gidip savaşmak yerine, başka gençler bulup oraya göndermek.
Recruter des gosses et les envoyer là-bas, au lieu de me battre moi-même,
Arabayla oraya buraya gidip, rap dinleyip, etrafa ateş ediyorlar.
C'est ce qu'ils font. Ils se promènent en voiture, écoutent du rap et tirent sur tout.
Oraya gidip iki Japon tokatlamak istiyorum.
Je veux juste y aller et baffer un Jap'.
gidip 203
gidip getireyim 38
gidip bir bakacağım 19
gidip alayım 26
gidip bakalım 79
gidip alalım 19
gidip onunla konuşacağım 19
gidip bir bakayım 39
gidip bakacağım 35
gidip bakayım 56
gidip getireyim 38
gidip bir bakacağım 19
gidip alayım 26
gidip bakalım 79
gidip alalım 19
gidip onunla konuşacağım 19
gidip bir bakayım 39
gidip bakacağım 35
gidip bakayım 56
gidip bir bakalım 39
oraya 298
oraya git 101
oraya gidiyorum 49
oraya geliyorum 69
oraya gidelim 54
oraya koy 38
oraya gidemezsin 37
oraya gitmek istemiyorum 20
oraya bak 56
oraya 298
oraya git 101
oraya gidiyorum 49
oraya geliyorum 69
oraya gidelim 54
oraya koy 38
oraya gidemezsin 37
oraya gitmek istemiyorum 20
oraya bak 56
oraya gitmeliyiz 19
oraya gidin 38
oraya hiç gitmedim 28
oraya geç 17
oraya gitme 62
oraya gittim 26
oraya otur 27
oraya giremezsin 27
oraya gitmeyin 17
oraya gidemem 20
oraya gidin 38
oraya hiç gitmedim 28
oraya geç 17
oraya gitme 62
oraya gittim 26
oraya otur 27
oraya giremezsin 27
oraya gitmeyin 17
oraya gidemem 20