English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ Ö ] / Öyle ya

Öyle ya translate French

5,217 parallel translation
Öyle ya, sonra da kasadan çıktın ama yine de buradasın.
Oui, et ensuite tu en es sorti, et d'ailleurs, tu es toujours là.
- Evet, öyle ya da öldü.
Oui, ou alors il est mort.
İkisinden biri. Öyle ya da böyle.
L'un ou l'autre.
Ya da öyle yapmayın.
Ou pas.
Öyle ya da böyle, o dilekleri dileyeceksin.
D'une manière ou d'une autre, tu feras ces vœux.
Ali öyle ya da böyle, yine birlikte olacağız.
Dans tous les cas, on sera ensemble.
Öyle ya.
D'accord.
Öyle ya da böyle.
D'une façon ou d'une autre.
Ama öyle ya da böyle, sen hala tanıştığım en cesur ve en çekici erkeksin.
Mais de toute façon, tu restes l'homme le plus brave, et sexy que je n'ai jamais rencontré.
Öyle ya da böyle, sonumuz onlar gibi olacak.
D'une manière ou d'une autre, c'est là que nous allons.
Öyle ya da böyle işe dönmem gerek.
Je dois retourner travailler de toute façon.
Böylece birçok doktorun yolundan gidersiniz. Öyle ya da böyle paramızı alacağımızı biliyoruz.
Je parle de votre maison, vos voitures, vos différents comptes, vos investissements, dans le cas où vous soyiez comme les autres médecins... nous saurons que nous récupérerons notre argent d'une manière ou d'une autre.
Öyle ya da böyle, hep beni suçluyorsun...
Quoi qu'il en soit, tu rejetteras toujours la faute sur moi.
O olmadan başaramayacağını söyledin. Yani öyle ya da böyle onunla çalışmamız gerekecek öyle değil mi?
Vous avez dit ne pas pouvoir le faire sans lui, donc d'une façon ou d'une autre, il va falloir qu'il nous aide.
Öyle ya da böyle, hepimiz kaçmak istiyoruz.
D'une façon ou d'une autre, on veut tous s'échapper.
Öyle mi, ya diğer korsanlara ve bilgi sızdıranlara uyarı olsun diyeyse?
Ouais, comme un avertissement à d'autres pirates et aux fuites?
- Yok öyle bir şey. İster Cody'yi sev ya da sevme veya orada bulunmamın yanlış olduğunu düşün oradaydım ve onun Cody'yi incitmesine göz yumamazdım.
Que tu aimes Cody ou pas, je n'aurais pas du être là, j'étais là, et je ne pouvais pas le laisser lui faire du mal.
- Maritza'ya ne yaptın öyle?
Qu'as-tu fait à ma copine Maritza?
Bir tartışma ya da kavga, veya öyle bir şey olmadı mı?
Pas une dispute ou autre chose?
Sonlar hep trajik bir aldanma ya da aldatmayla biter, öyle değil mi?
Elles semblent toujours finir tragiquement par tromperie et trahison, pas vrai?
Cullen adındaki çok ölümcül bir virüse maruz Öyle tehlikeli ki, dünyanın önde gelen iki düzine virologu tüm araştırmaları askıya aldığını duyurdu.
Il a été infecté par un virus que nous appelons Cullen, une souche de virus tellement létale qu'une vingtaine des meilleurs virologistes au monde ont décrété un moratoire sur son étude.
- Vardı ya zaten? - Öyle mi?
On en avait un?
Dans müziğine ilgisi olan biriyle tanışınca,... iki köpeği odaya bırakırsın da, gidip birbirlerinin kıçlarını koklarlar,... etraflarında dönerler falan ya, işte öyle oluyor.
Il faisait aussi de la dance music, donc c'était comme réunir deux chiens. On s'est reniflés et on s'est tournés autour.
Ya da öyle olmalıydı.
Ou il aurait du.
Bay Monroe'ya gidip, kasanın boş olduğunu söylememi istiyorsun, öyle mi?
- Donc, vous voulez que je retourne dire à M. Monroe que le coffre était vide? - C'est ça.
Nüfuzlu biri ya da kendi öyle söylüyor.
- Il est le pilier de la - communauté... comme il dit. - C'est pourquoi j'ai besoin d'un
Bana öyle bakıyorsun ya bana bir iltifat mı borçlusun acaba.
Oh! Tu a ce regard dans tes yeux, comme quand tu vas me faire un compliment.
O ne isim ya öyle?
C'est quoi ce nom?
Benim Kira'ya bakmam her zaman çok güvenli oldu, öyle değil mi?
Et ma façon de m'occuper de Kira n'a-t - elle pas toujours été à toute épreuve?
Bebeğim markette yaptığımız şey var ya zorunda olmadıkça öyle şeyler yapmayacağız, tamam mı?
Ce qu'on a fait au magasin? On ne le fait pas, sauf si on le doit.
Bu tür olaylarla, ya da "ola" yla ki biz birlikteyken öyle derdik, iki seçeneğin var.
Fac à une situation, à un phénomène, comme on l'appelait dans l'armée, tu as 2 options
Sanırım eğer bu gene sahipsem onlara aktarmış olma olasılığım yarı yarıya, öyle mi?
Je suppose que si j'ai le gène, j'ai une chance sur deux de le transmettre?
Öyle mi, peki ya Dyson ve Lauren?
A propos de Dyson et Lauren?
Adı Kurt ya da öyle bir şeydi.
Il s'appelle Kurt quelque chose.
Bu arada Diego'ya öyle davranmana gerek yok.
Pour info, tu n'avais pas à travailler Diego comme ça.
Ya, öyle mi?
Sans blague.
Öyle mi? Peki ya adamlar ateş açarsa?
Et si ce gars se met à tirer?
- Of, var ya seni öyle kıskanıyorum ki.
Oh, mec! Je t'envie!
Şu an ayaktayım ve sen de öyle, anlarsın ya!
Je suis bien réveillée et tu ferais mieux de l'être aussi!
Ya öyle mi?
Vraiment?
Brandon'ın odasına mı? Olmaz öyle şey. Ya ben de istiyorsam?
Dans la chambre de Brandon?
Ya öyle mi?
Ah ouais?
Ya öyle olması gerekmiyorsa?
Et si ça ne se passait pas comme ça?
Öyle mi? Seni Amerika'ya hangi rüzgâr attı?
Qu'est ce qui vous a fait venir en Amérique?
Öyle rahatlamıştım ki kendime ve Tanrı'ya ona yardım etmek etmek için ne gerekirse yapacağıma yemin ettim.
J'étais si soulagé que je me suis promis à moi-même et à Dieu que je ferais tout ce que je pourrais pour l'aider.
Öyle mi? Emma'ya olduğun gibi mi?
Comme tu l'as été avec Emma?
Yani beni bu toplantıya sürüklemendeki amaç gerçekte irfana erdiğini paylaşman değildi yani, öyle mi?
Donc le but de m'amener à ce rendez-vous n'était pas vraiment de partager tes sentiments, n'est ce pas?
Ya da öyle görünüyordu...
Enfin, c'est ce qu'on pensait.
Yoriko'ya öyle diyor.
Elle parle de Yoriko.
Bu çitleri geçecek bile olsak ki öyle bir şey yapamayız ya da bu tellerden atlasak onu da yapamayız çünkü orada bizi öldürmek için silahlarını hazırlamış altı tane dallama var.
Même si on pouvait franchir cette barrière, ce qu'on ne peut pas, ou ce câble, ce qu'on ne peut pas, on a six gardiens avec des fusils prêts à nous tuer.
- Öyle. - Peki ya biz?
- Et pour nous?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]