English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ B ] / Bunu yapmak zorundaydım

Bunu yapmak zorundaydım translate Portuguese

129 parallel translation
Bunu yapmak zorundaydım.
Tinha de o fazer.
Bunu yapmak zorundaydım.
Eu tive que fazer isso.
Bunu yapmak zorundaydım.
Tive de fazer aquilo.
Bunu yapmak zorundaydım...
Tinha que fazer...
Bunu yapmak zorundaydım!
Tinha que fazer!
Bunu yapmak zorundaydım.
Tive que fazer isso.
Bunu yapmak zorundaydım.
Era o que eu tinha de fazer.
Cochran ölmeseydi iyi olurdu, ama bunu yapmak zorundaydım.
Tudo estaria esclarecido se não fosse aquele Cochran. Mas você tinha que o matar.
Ordu'nun altınını kurtarmak için bunu yapmak zorundaydım.
Fui forçado a fazê-lo para poder salvar o ouro do Exército.
Bunu yapmak zorundaydım.
É claro. Tinha que fazer.
Üzgünüm ama bunu yapmak zorundaydım.
Lamento, mas tinha de o fazer.
Bunu yapmak zorundaydım.
Ela disse que tinha o envelope na mala, quando chegou a casa.
Bunu yapmak zorundaydım.
Tenho que fazê-lo.
Daha önce kalmanı istedim çünkü kurallar gereği bunu yapmak zorundaydım.
O que te disse faz parte do regulamento. Foi uma obrigação.
- Bunu yapmak zorundaydım.
- Tinha de fazer isto.
Demek... bana Ellen demen için bunu yapmak zorundaydım ha?
Então, foi preciso isto para me chamares Ellen?
Peki, daha sonra ne yaptınız? - Bunu yapmak zorundaydım.
Eu tinha de lhe tocar...
Bunu yapmak zorundaydım.
Tive de o fazer.
Tanrım! Cevap verme, lütfen. Bunu yapmak zorundaydım.
Expliquei que sentia não ter ainda atingido muitos dos objectivos que me propusera atingir ao tornar-me Governador...
Ama bunu yapmak zorundaydım. Güvende olmanı istiyorum.
Mas tinha que fazê-lo porque não quero que sofra.
Bunu yapmak zorundaydım, biliyorsunuz, anlamadınız mı?
Eu tinha de fazer isso, não percebe?
Bunu yapmak zorundaydım yoksa ölmüştük.
Eu tive de fazer isto ou eramos todos mortos.
Krallığımı savunmak için bunu yapmak zorundaydım. Bugünle gurur duy.
Jurei honrar e defender o meu Rei, como deveria ser...
- Carson, bunu yapmak zorundaydım. - Beni duyuyor musun?
- Carson, preciso de fazer isto.
Bunu yapmak zorundaydım.
Foi o tive que fazer.
Senin gibiler yüzünden bunu yapmak zorundaydım.
Foi por causa de pessoas como você que tive de fazer isto.
Bunu yapmak zorundaydım.
Era algo que eu tinha que fazer.
Ama Horris beni yakaladı.Bunu yapmak zorundaydım çünkü sizin umrunuzda değil!
Mas Horace me seguiu. Tive de fazê-lo, pois vocês não se importam!
Üzgünüm, bunu yapmak zorundaydım.
Lamento. Tinha de o fazer.
- Bunu yapmak zorundaydım.
- Era uma coisa que tinha que fazer.
- Bunu yapmak zorundaydım
Sabe, é que eu vi-me numa aflição, e...
Bunu yapmak zorundaydım. Lütfen beni anla.
Por favor, compreenda que eu tenha de fazer isto.
Ancak durum böyle gerektiriyordu ve bunu yapmak zorundaydım.
Mas devido a esta situação... e à nossa época, o que podíamos fazer? Tínhamos que fazer isso.
Ve bunu yapmak zorundaydım ; çünkü insanlardan bu kadar nefret etmekten ve herkese karşı bu kadar kibar olmaktan sıkıImıştım.
E eu precisava de fazer isso porque estava cansado de odiar tanto as pessoas e de as julgar tanto.
Üzgünüm ama bunu yapmak zorundaydım
Desculpe mas tenho mesmo que fazer isto.
Kariyerini dizginleyemiyordun. Bunu yapmak zorundaydım.
Não assumiste as rédeas da tua carreira, tive eu de o fazer.
Hayat dolu biri... Bütün o karakterler ölüydü. Bunu yapmak zorundaydım.
E ele está vivo e esses personagens estão mortos.
Anlamıyorsun Aurelius, bunu yapmak zorundaydım.
Não estás a perceber, Aurélio, eu tinha de me aliar a ele.
Üzgünüm, bunu yapmak zorundaydım.
Lamento ter de fazer isto.
Bunu yapmak zorundaydım.
É isto que tenho de fazer.
Bunu yapmak zorundaydım.
Tive de fazê-lo.
Bunu sana yapmak zorundaydım.
Tinha que fazê-lo.
Don Juan balkonlara tırmanmak ve düello yapmak zorundaydı ve sanırım, bunu kadınlarını ayrı tutmak için yapardı.
O Don Juan tinha de subir às varandas e bater-se em duelo, e, parece-me, de manter as mulheres dele separadas.
Dominic, bunu yapmak zorundaydım. Bunu yapmak istemiyordum.
Tive de o fazer, Dominic!
Bunu yapmak zorunda kaldığım için üzgünüm... ama bununla yüzleşmek zorundaydın, ve... şey, bu olmadan oraya gidemezdin, değil mi?
Desculpa ter feito isto. Mas tinhas de o enfrentar e... bem, não ias chegar lá sem isto, pois não?
Bak, biz seni orada bıraktığımız için üzgünüm. Fakat bunu yapmak zorundaydık.
Lamento tê-lo deixado para trás, mas tivemos de fazer isso.
Bunu neden yaptın? Yapmak zorundaydım.
Porque fizeste isso?
Bunu yapmak zorundaydım
Teve de ser.
Adamlarım onun elini çekmesi için bunu yapmak zorundaydı, evlat.
O meu homem só tem de tirar a mão.
Bir de bunu zorlukla nefes alırken yapmak zorundaydım.
Tinha de o fazer enquanto mal conseguia respirar.
Bunu yapmak zorundaydım.
É sexta-feira à noite! Tem que se dar tudo.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]