Işte o zaman translate Portuguese
2,387 parallel translation
Çoğunlukla, kendi etrafımızı kontrol ederiz. Nereye gideceğimize biz karar verebiliriz. Ancak kendimizi bir kez tanımladığımızda bence işte o zaman çevremiz kişiliğimizi, alışkanlıklarımızı her günkü düşünce biçimimizi olumsuz etkilemeye başlar.
Na maior parte do tempo, nós controlamos o nosso ambiente, decidimos ir aqui ou ali, mas quando nos estabelecemos, acho que nosso ambiente começa a tomar controle da nossa personalidade, nossos hábitos e nosso jeito de pensar todos os dias.
"Ama işte o zaman kızın hâlâ en yakın arkadaşına aşık olduğu ortaya çıkmış."
"Acontece que ela ainda está apaixonada pelo seu melhor amigo."
Tavuk ve keçilerle kalmaya devam etseydi, bir sorun olmazdı. Ama işte o zaman kasaba halkı kanunu kendi ellerine aldı.
Talvez ficasse tudo bem se fossem apenas galinhas e cabras, mas depois foi quando o pessoal da cidade decidiu fazer justiça com as suas próprias mãos.
Hayır, işte o zaman ona söylemezdim.
Não, então, não lhe diria.
ama kocam beni arayıp diğer bir toplantısının geç saatlere kadar süreceğini söylediğinde, işte o zaman birşeyler uçup gidiyor.
Mas quando o meu marido me liga, para explicar que afinal tem outra reunião, parece que voa pela janela.
Derse iştirak etmezseniz ve haftada üç kez sabahın köründe gelmek zorunda olduğum 55 dakikalık derse uykunuzu almadan katılırsanız işte o zaman bu dersi yani Hitabet 217, Konuşma Sanatı dersine önemsemiyorsunuz demektir.
Se não participarem, nem aparecerem com o sono em dia, para aguentarem os 55 minutos das três madrugadas por semana em que tenho de cá estar, então, não se interessam pela aula de oratória, a arte do discurso informal.
Eğer Finn hayatımdan çıkıp gideceğini sanıyorsa, çok yanılıyor çünkü yarın 100 dolarla öpücük standına gideceğim ve paranın üstünü veremeyecek işte o zaman beni 100 defa öpmek zorunda kalacak ve...
Quero dizer, se o Finn pensa que ele vai sair da minha vida sem mais nem menos, engana-se muito, porque eu vou até àquela banca dos beijos amanhã, com uma nota de 100 dólares e ele não vai ter troco da nota,
Buradan çıkmak nasip olursa, işte o zaman değecek, Fakat ben silahlı bir salak, senin ve lambanın canı cehenneme.
Quer dizer, se conseguires sair daqui com vida,... isso talvez possa valer alguma coisa,... mas agora tu só tens essa arma estúpida e a tua lâmpada.
Daha fazla araştırmaya başlayınca, özellikle de oraya varınca işte o zaman her şey altüst olmuştu.
E depois, quanto mais pensamos nisso, sobretudo agora que estamos aqui, é quando tudo se inverte.
Eğer bu soruşturmaya dâhil olmaya yeltendiğini görürsen işte o zaman izin veriyorum, onu vurabilirsin.
A menos que o vejas a tentar participar na investigação. Nesse caso, estás autorizado a dar-lhe um tiro.
Ona, işte o zaman vurmalıyım.
- É quando tenho que acertar-lhe.
Evet, herkesin kötü şeyler yapmak için sebepleri var sebebin ne olduğunu öğrendiğimizde işte o zaman durdurmayı deneyebiliriz.
Sim, todos têm uma razão para as coisas feias que fazem, e assim que descobrimos o porquê, então podemos tentar impedi-los.
Ve işte o zaman ben Kuzey Yoluna inip Hobeika'yı alacağım.
Então, eu vou descer pela Estrada do Norte e tomar Hobeika.
Beni dinle, Mitchell, seni göt herif... 1.3'lük bir alfa performansı gösterdiğin zaman, bana geri dön, ve işte o zaman sana garanti veriyorum, gidip kendini düzmeni söyleyeceğim.
Escute, Mitchell, seu parvalhão... Quando encontrar um Alpha de 1.3, lige-me. Aí sim posso garantir que o mando ir-se foder.
Bazen de o kadar adaletsiz hissettirir ki işte o zaman kim olduğunu hatırlaman gerekir.
E às vezes, as coisas parecem tão injustas... Mas é nessas alturas que tens de lembrar-te de quem és.
Biz toplum olarak, ne zaman şiddeti çözümleme konusunu ahlaki bir "günah" gibi değil de kamu sağlığını veya önleyici tıp alanını tehdit eden bir sorun gibi görmeye başlarsak ne zaman kendi bakış açılarımızı ve değerlerimizi değiştirirsek işte o zaman, şu anda yaptığımızın aksine şiddet seviyesini arttırmak yerine azaltma konusunda başarılı oluruz.
Só quando nós, enquanto sociedade, reconhecermos a violência como um problema de saúde pública e a tratarmos com medicina preventiva e não como um "mal" moral... só quando efectuarmos essa mudança nas nossas próprias atitudes, pressupostos e valores, é que conseguiremos reduzir o nível de violência em vez de o estimularmos, que é o que fazemos agora.
Böylece top fitilin sana kaçmak izin zaman veriyordu ama bu kez alarm erken çaldı işte o zaman Jenna seni gördü.
O rastilho do seu canhão normalmente dá-lhe tempo para fugir só que desta vez o alarme disparou mais cedo e foi quando a Jenna Applebee o viu.
Bu sene taze sebze zamanı, işte orada, tamamen çıplak, ofisin dışında!
Foi o primeiro ano, lá estava ele, completamente nu, à porta do escritório!
Eğer bu işte birçok kadınla tanışmadığını düşünüyorsanız, o zaman evden fazla çıkmıyorsunuz demektir.
E não pensem que encontram, um monte de raparigas naquele negócio, se pensam, é porque não saiem de casa.
İşte o zaman lanet el bombalarını fırlatın.
Quando atirar a granada.
Kendinizi her şeyden soyutlayıp inancıma yönelin. İşte o zaman gücü, cenneti ve Tanrı'nın bereketini size verebilirim.
Convertei-vos a mim, e eu dar-vos-ei a minha glória e a minha graça e o paraíso.
O zaman iste!
- Então pede algo!
İşte böyle, her zaman önce kötü haber, sonra iyi haber.
- para combinar com o do pai. - Viste? Começa com as más notícias e, depois, as boas.
O zaman işte Nell, yapma ama...
Aquela em que... Nell vamos lá, aquela vez...
İşte o zaman harika olurdu.
Sabe, isso seria porreiro.
İlk birkaç ay, ne zaman sutyenimi çıkarsam kıkırdayıp, "Amanın, işte göğüs arkadaşlarım!" derdi.
Sabem, nos primeiros meses, sempre que tirava o meu soutien, ele ria-se e dizia "Ena, os meus amigos seios!" ( breast - best )
Öyle dediğin zaman tüyleri ürperiyor işte insanın.
Quando o dizes dessa forma, parece assustador.
İşte o zaman bize hangisinin senin için olduğunu söyleyebilirler.
Assim, deverão ser capazes de nos dizer qual foi feito para ti.
İşte o zaman geldi.
E foi então que ele veio.
İşte o zaman oldu.
E foi aí que aconteceu.
Bu yerlerin sırrı şudur, her zaman en iyi şeylerini arkada tutarlar ; işte bu yüzden önceden söyledim.
O segredo destes lugares é que eles guardam o melhor nas traseiras, foi por isso que liguei antes.
İşte o zaman bir tüfek almalısınız!
É aí que temos que arranjar uma caçadeira!
Güldü. İşte o zaman başladı.
Ele riu-se, mais nada.
- hemen kayıt yaptırın - lütfen sanki o iğnenin bana batırılmasına izin verecekmişim gibi biliyorum ve söylediklerimi takma hey.. otobüse nereden binebilirim biliyormusun sanırım az önce gitti her zaman ki gibi. bugün motorumu tamir ettirmemin sebebi işte motorcu dükkanı biliyormusun buralarda?
- por isso, inscrevam-se já. - Por favor. Como se eu fosse deixar aquela clínica espetar-me com uma agulha.
Gözleri ve pantalonlarındaki hareketlenmeleriyle, beni takip etmeye başladıklarında işte zamanı durdurmak istediğim an, o andır! Sonra artık kendim olabilirim.
Quando os olhos e os genitais deles estão ligados a cada ínfimo movimento meu, é quando eu paro o tempo... e me torno eu mesma, a verdadeira eu.
İşte o zaman, seninle arkadaş olmak istediğimi biliyordum.
Foi aí que percebi que queria ser tua amiga.
İşte o zaman "boyun eğmez" Bolphunga nihayet boyun eğer olmuştu.
Foi então que Bolphunga, o Incansável, finalmente se cansou.
İşte o zaman küçük kasabanızın cadı istilasının ne kadar sikimde olmadığını görürdünüz.
Só assim teriam uma ideia de como me estou a marimbar para a infestaçãozinha de bruxas da vossa cidadezeca.
- İşte o zaman ondan intikamımı aldım.
- Conta.
İşte o zaman evsahibi olmadığını öğrendim.
Foi quando descobri que ele nem era dono da casa onde morava.
İşte o zaman, belgeleri götürüp ona imzalattı.
E então levou os documentos para dentro e ela assinou-os.
İşte o zaman gizli bir mezarlığa sahip olma fikri aklımıza geldi. Bunu tüm dünyaya gösterebiliriz.
Então foi aí que tivemos a ideia de fazê-lo num cemitério secreto.
İşte o zaman da yanımıza gelecekler.
E é quando virão até nós.
Burada kalır ve dronları yenmeyi başaramazsak hepimiz ölürüz. Bu gemi de yok edilir. İşte o zaman her şey boşa yaşanmış olur.
Se ficarmos, e não encontrarmos forma de derrotar os robôs, morreremos todos, e esta nave será destruída, e aí sim, tudo isto terá sido em vão.
İşte o zaman saldırı başladığında onunla olduğunu anladım.
É assim que sei que estavas com ela quando o ataque começou.
İşte o zaman sürünün, yeterince yiyecek ve gün ışığı bulmak için güneye doğru uzun bir yürüyüşe çıkması gerekiyor.
Então a manada deve partir numa grande marcha para sul para encontrar luz e comida suficiente para sobreviver ao Inverno.
Peki ormanda bir kapana kısılsan ve ne biliyim işte bir puma seni yemeye çalışıyor olsaydı, o zaman çıkar mıydın?
Se estivesses presa numa armadilha na floresta e um puma tentasse devorar-te, saías com alguém?
İşte Klaus beni o zaman buldu.
Foi quando o Klaus me encontrou.
İşte o zaman hapları içmeye başladın.
Foi quando começou a tomar os comprimidos.
İşte o zaman fark ettim ki ekonomi oyununun kuralları doğası gereği hükümsüzdü.
Foi então que percebi que as regras do jogo económico eram inerentemente inválidas.
İşte o zaman söyledim.
Foi então que disse.
işte orada 1649
iste orada 22
işte o kadar 74
işte öyle 69
işte o 399
işte oradalar 267
işte oldu 947
işte oradasın 41
işte oluyor 47
işte onlar 41
iste orada 22
işte o kadar 74
işte öyle 69
işte o 399
işte oradalar 267
işte oldu 947
işte oradasın 41
işte oluyor 47
işte onlar 41
işte orda 110
işte ordalar 22
işte orası 73
işte olan bu 31
o zaman 2152
o zaman sen 17
o zaman görüşürüz 43
o zaman ben 17
o zaman git 34
o zaman bile 16
işte ordalar 22
işte orası 73
işte olan bu 31
o zaman 2152
o zaman sen 17
o zaman görüşürüz 43
o zaman ben 17
o zaman git 34
o zaman bile 16