O zaman bile translate Portuguese
1,398 parallel translation
O zaman bile, sadece bir tahmin olur. Elbette.
Mesmo assim, seria só uma estimativa.
Bazen bütün kitabı okumanız gerekiyor. Hatta o zaman bile öykünün tamamını öğrenemeyebilirsiniz.
Às vezes, temos de o ler todo... e, mesmo assim, ainda podemos ficar sem saber a história toda.
Kalbimde korku yoktur... Savaşların bana karşı devam etmesine rağmen O zaman bile güvenebilir miyim?
O meu coração não teme, apesar de me declararem guerra.
O uzlaşılmaz birisiydi, o zaman bile.
Ele tem sido linha dura desde então.
Seni ormanda sezmiştim, bizi izlerken. O zaman bile farklı olduğunu biliyordum.
Eu sentia-a na floresta, quando você nos observava, e eu soube então que era diferente.
O zaman bile gelecekteki insanlar çocuklarımızın çocukları yaşadığımız bu çirkin çağı ve verdiğimiz kayıpları tam olarak bilmeyecek.
E, mesmo nessa altura, as pessoas do futuro, os filhos dos nossos filhos nunca saberão realmente desta época horrível que atravessámos e das perdas que sofremos.
Sorunları bir kenara yazmanın çoğu zaman işe yaradığını söylerdi. Belki de karaladıklarımı ona gösterebilirdim okumayacak olsa bile!
Ele disse-me que frequentemente ajudava escrever sobre os nossos problemas, e ainda que nunca lhe tenha mostrado os meus escritos, o mais certo era nem os ler.
- Onunla veya herhangi bir adamla beraber olma fikri aklından geçse bile o zaman benim gözümde ölü sayılırsın!
Que quer dizer com isso? Só a ideia de te saber com ele, com qualquer homem para mim, era como se tivesses morrido!
Ne kadar büyük şeyler olursa olsun, sonunda Maya'yla evlensem ve ünlü bir antropolog olsam bile insanlar her zaman şöyle diyecek "Hiç kuşku yok, Finn onu kıçına yedikten sonra boku yemiş sayılır."
E não interessará o quão bem me corra a vida, mesmo se casar com a Maya e me tornar num grande antropólogo, as pessoas dirão que depois de ter levado no cu é que endireitei a minha vida.
Ama dedikleri gibi, zaman en katı ruhları bile yumuşatır.
Mas, é como dizem, o tempo amolece até a alma mais dura.
Eğleniyorsan zamanın nasıl geçtiğini fark etmiyorsun bile, değil mi?
O tempo voa quando estamos entretidos, não é?
O zaman kaybettin bile.
Então já perdeste.
Eğer aşağıda 125 kilometre küpten daha büyük erimiş magma rezervuar varsa o zaman bu model şunu söylüyor ki Norris yakınındaki ortalama bir patlama bile geri kalan bölümün dengesini bozabilir ve tetikler
Se tivéssemos um reservatório de fundição seria maior que 125 quilómetros cúbicos então este modelo está a dizer-nos que mesmo que aconteça uma erupção moderada perto do Norris pode destabilizar o resto da câmara e.
Sen zamanı bile söyleyemezsin ki.
Você nem sabe contar o tempo.
O kadar derin uyuyorsun ki çoğu zaman yataktan kalktığımı bile hissetmiyorsun.
Você dorme tão profundamente que nem sente quando saio da cama.
O kadar derin uyuyorsun ki çoğu zaman yataktan kalktığımı bile hissetmiyorsun.
Você dorme tão profundamente que nunca levanta.
Bütün zamanını iletişim kurmamak için harcıyorsun, Andre Böyle kötü oldukça gidicek yerin bile olmayacak.
Tu perdes tempo a não comunicar, André. Estás em todo o lado. Não é bom.
O zaman, nelerin yaşanmak üzere olduğunun farkında bile değildim.
Eu não me tinha apercebido na altura.
Ayakta duramadığım hatta kollarımı bile kıpırdatamadığım için bu, çok zaman aldı.
Levei imenso tempo, não me aguentava de pé, nem levantar os braços conseguia, ou movê-los para o lado.
Ekiplerin bölgeye varmaları, yayını engelleyebilecekleri süre içerisinde olmayabilir ve zamanında ulaşabilseler bile Bakan Heller'ın kurtarma harekatı sırasında öldürülme ihtimali var.
Ou se chegarem, o secretário pode vir a ser morto na tentativa de salvamento.
Zaman, kıçıma senin bile atamayacağın şekilde kötü bir tekme attı.
O tempo deu-me um chuto maior do que tu aluma vez poderias dar.
İstasyonu havaya uçurmak gövdesini çizmez bile ama gemiye binmemiz için bize yeterli zaman verebilir.
A explosão não o danificará, mas dá-nos tempo para a abordagem.
Hem o zaman idam cezası olur mu o bile bilinmez.
Quem sabe se ainda existirá pena de morte então.
O zaman neden bana bakmıyorsun bile?
Então, porque nem sequer olhas para mim?
Sarıhumma aşısına şiddetli tepki verebilir. O zaman bırak ülkeden çıkmayı, yataktan bile çıkamaz.
Ele pode ter uma reacção alérgica à vacina contra a febre amarela, e vai ter que ficar de cama, o que vai impedi-lo de sair do país.
onlara sahip olana kadar onlarla beraber bir hayatı düşünemezsin bile, ama onlara sahip olduğunda işte o zaman da onlarsız bir hayatı düşünemezsin.
Que primeiro não conseguimos viver com elas, e, depois, sem elas?
Ve en son ne zaman rafları düzenlediğimi hatırlamıyorum bile, ve- - ve düğün porselenlerini temizleyeceksin.
E nem me lembro qual a última vez que troquei o forro da estante, então... E então você termina, deixando por último nossa prataria.
Ve o da bana, en kötü zamanlarda bile her zaman daha iyi olacağını hatırlamamı söylemişti.
E ela me disse, que mesmo nas horas más, Para sempre lembrar que o melhor ainda estava por vir.
Eğer grupta bir tane bile ödlek yoksa, o zaman cesur olmamın bir anlamı yoktur.
Se não houver um cobarde no grupo, ser corajoso não significa nada.
Ve hatta 10 yıl geçse bile hala orada biri yaşıyor. Diğerlerinden farklı bir daire, her zaman "bizim" dairemiz olacak olan.
E apesar de terem passado décadas e outra pessoa viver lá agora, há um apartamento em particular que será sempre o nosso apartamento.
Tabi, şu an üzerine büyük ihtimalle bir site kurulmuştur bile, o yüzden hiçbir zaman bilemeyeceğiz, değil mi?
Claro, esse local provavelmente já deve ter sido construído, por isso... nunca saberemos, pois não?
Filmin kahramanı olmasan bile her zaman benim ve Mike'ın kahramanı olacaksın.
Mesmo que não sejas um herói no filme serás sempre um herói para mim e para o Michael.
Öyle olsa bile başımızın üzerinde o uzay silahına... sahip olmanıza karşı çıktığımı her zaman söyledim.
Ainda assim, havia expressado repetidamente... minha desaprovação de que fiquem flutuando... nesse pedaço de lata sobre nossas cabeças.
Zaman gerçekte sayılabilir.. bir kavram olmasa bile dolaylı anlatımlarda..
Na realidade, o tempo é a continuidade espacial... no qual os eventos se sucedem linearmente.
Onu her zaman dövmediği sürece bu bile o kadar kötü değildir.
Nada disso seria tão mau, se ele não estivesse sempre a bater-lhe.
Rüzgar binayı iteklediği zaman, bloğun durgunluğu onu yerinde tutacak, bina altında kaysa bile.
Quando o vento empurrar o edifício, a inércia do bloco vai mantê-lo no lugar, mesmo que o edifício abane.
Newport'ta hava 20 derecenin altına düştüğü zaman bile bünyen kaldırmıyor senin.
Tu nem sequer aguentas o frio quando Newport fica a 21 graus.
Yani ben de senin yanındayım, Hales. Ve her zaman da olacağım. Bazen bir anlam veremesem bile.
Por isso, aqui estou por ti, Hales, e sempre estarei, mesmo quando não o compreenda.
Ben zamanın kendisinden bile yaşlıyım.
Sou mais velho que o próprio tempo.
Eve geldiğinde bile, David doğduğunda korkunç bir astımı olmasına rağmen Nathaniel hiçbir zaman burada değildi.
Mesmo quando veio para casa e o David nasceu com uma asma horrível, o Nathaniel nunca esteve realmente do meu lado.
Çoğu insan, koltuğun çalıştığını ilk defa gördükleri zaman bir çeşit büyü görmüş gibi tepki verirler... ama siz gözünüzü bile kırpmadınız.
A maioria das pessoas, ao verem o trono activado pela primeira vez, reagem como se vissem algo de mágico, mas o Coronel nem pestanejou.
O kadar zamanımız bile olmayabilir.
Dá-me só alguns segundos. Se calhar não temos alguns segundos.
O zaman jeneratörü potensiyelinin yakınında bile çalıştırmayız.
Então não operamos o gerador... nem perto da sua potencia máxima.
Tartışmak bile yersiz. - O zaman neden gitmiyorsun?
- Então porque não vais?
Kenneth, bildiğin bir şeyler varsa ya da bir şeyler gördüysen ve eğer orada olup da cinayetlere karışmadıysan bile, bunu söylemek için tam zamanı.
Kenneth, se souber alguma coisa, se viu alguma coisa, se estava lá mas não fez nada, este é o momento certo para falar.
O zaman üçüncü derece soğuk ısırması gerçekleşebilir üstelik sinirlerin ne kadar zarar gördüğünü bilmiyoruz bile.
Isso está numa fase 3 de congelamento e só deus sabe os danos que já pode ter provocado nos nervos.
O zaman seni tanımıyordum bile.
Nem sequer te conhecia na altura.
Bizi buraya davet edip bu kadar zahmet ettiriyorsun. Ama yemeği zamanında hazır etmek nezaketini bile göstermiyorsun.
Têm o trabalho de nos convidar a vir até aqui e nem sequer têm a decência de ter uma refeição pronta...
O zaman sorun ne? "E" harfini telaffuz etmeye bile cesaret edemiyorum çünkü bunun hakkındaki her konuşmamızın seni çılgına çevirdiğini biliyorum.
O que é então? Não ousaria mencionar "M" porque sei que falar disso te perturba.
O zaman evli değillerdi bile.
E nem sequer eram ainda casados.
İstediğin şeyi tam olarak elde ettiğin zaman bile hâlâ acı çekersin.
E mesmo quando temos o que queremos, sofremos.
o zaman 2152
o zaman sen 17
o zaman görüşürüz 43
o zaman ben 17
o zaman git 34
o zamanlar 81
o zaman konuşuruz 17
o zaman sorun yok 23
o zamandan beri 75
o zamana dek 17
o zaman sen 17
o zaman görüşürüz 43
o zaman ben 17
o zaman git 34
o zamanlar 81
o zaman konuşuruz 17
o zaman sorun yok 23
o zamandan beri 75
o zamana dek 17
o zaman anlaştık 30
o zaman gidelim 30
o zaman neden 38
o zaman tamam 23
o zamana kadar 114
o zaman ne olacak 49
o zaman başlayalım 18
o zaman ne 51
o zaman sorun ne 36
o zaman ne yapacaksın 18
o zaman gidelim 30
o zaman neden 38
o zaman tamam 23
o zamana kadar 114
o zaman ne olacak 49
o zaman başlayalım 18
o zaman ne 51
o zaman sorun ne 36
o zaman ne yapacaksın 18
o zaman acele et 18
o zaman ne yapacağız 24
o zamana değin 24
bile 28
bilesin 23
bilet 55
bilemem 161
bilemezsin 104
biletler 91
bilemedin 19
o zaman ne yapacağız 24
o zamana değin 24
bile 28
bilesin 23
bilet 55
bilemem 161
bilemezsin 104
biletler 91
bilemedin 19
bilerek yapmadım 25
bilemedim 29
bilemiyorum ki 20
bilemiyorum 2041
bilen var mı 30
bilemeyiz 20
bilemeyeceğim 25
bilemezsiniz 26
biletiniz 28
bileğim 27
bilemedim 29
bilemiyorum ki 20
bilemiyorum 2041
bilen var mı 30
bilemeyiz 20
bilemeyeceğim 25
bilemezsiniz 26
biletiniz 28
bileğim 27