Sen biliyorsun translate Portuguese
7,092 parallel translation
Sen biliyorsun.
Tu sabes.
- Bu da ne demek? - Sen biliyorsun.
- E o que significa isso?
Ama sen bunu biliyorsun sanırım.
Mas suponho que saiba isso.
Sen de benim neler yapabileceğimi biliyorsun Bay Chandler.
E você, Sr. Chandler, sabe exactamente do que sou capaz.
Onları geride bıraktın, sen de biliyorsun.
Sabe muito bem que os deixou para trás.
Bu saçmalık ve sen de bunu biliyorsun!
Isso é treta e tu sabes isso. Só mais tretas!
- Sen nereden biliyorsun yahu?
Como é que tu sabes disso?
Hayır, kalbinin derinliklerinde sen de bunu bal gibi biliyorsun ki kızıl kadife tam bir fiyasko.
Não, no fundo, sabes tão bem como eu, que o veludo vermelho é uma porcaria.
- Gina, sen daha iyi biliyorsun.
Gina, tu sabes muito mais.
Sen de biliyorsun.
Tu sabes isso.
Sen nereden biliyorsun?
Como podes tu saber?
Bunu sen de biliyorsun, ben de biliyorum.
Sabes disso e eu também.
Yeni bir iş üzerinde çalışıyorum, bunu sen de biliyorsun.
Estou a trabalhar e sabes disso.
Hayatında bir gün dahi çalışmadın, sen de bunu biliyorsun.
Nunca trabalhaste um dia na vida e sabes disso. És mimado.
Yeşil olmak isterdim ama biliyorsun ki hep sen oluyorsun.
Queria ser verde, mas sempre queres essa.
- Sen nereden biliyorsun?
Como é que sabes?
Ernst, sen de biliyorsun ki, buna izin veremem.
Ernst, sabes que não posso permitir.
Çıplak yüzemem çünkü nedenini sen de biliyorsun.
Não posso... Tu sabes... Tu sabes do que estou a falar.
Evet çünkü sen ne yaptığını biliyorsun.
Sim, porque tu sabes o que fazes.
İnsanlar sürekli ölüyor zaten, sen de biliyorsun.
As pessoas morrem sempre. Não sabias?
Tahliye memurunu bekleyecektin. Sen de biliyorsun.
Devias ter esperado pelo oficial e sabes disso.
Sen de biliyorsun.
Tu sabes. Vimo-lo uma e outra vez.
Dikkatli hareket etmemiz gerektiğini sen herkesten iyi biliyorsun.
Mas, tu mais que todos sabes que temos de ser cautelosos.
Babamı nereden biliyorsun sen?
- O que sabeis sobre o meu pai?
O savaşta ilk kimin öleceğini sen de adın gibi biliyorsun.
Sabes tão bem como eu quem seria a primeira baixa dessa guerra.
Sen Matt hakkında her şeyi biliyorsun çünkü bir adres defterinden arkadaşlarından birini aradın.
Achas que sabes tudo sobre o Matt porque ligaste a um dos seus amigos?
Ama sen olan biteni gördün ve bunun ne anlama geldiğini biliyorsun.
Mas viste-o. Sabes o que significa?
Silahı eline Kanan verdi ama beni ortadan kaldırmak istemesinin asıl nedenini sen zaten biliyorsun, değil mi?
O Kanan deu-lhe a arma, mas sabes por que me queria matar, certo?
- Isabel Ruiz yok ortalıkta, öyle değil mi? - Sen nereden biliyorsun bunu?
- A Isabel não apareceu, pois não?
Yani burada olan şey, Chloe'den çok daha önemli ve bunu sen de biliyorsun.
Então o que quer que seja que se esteja a passar aqui é sobre muito mais do que a Chloe. E tu sabes disso.
Öyleler ve bunu sen de biliyorsun.
Eles estão e tu sabes que estão.
Sen nereden biliyorsun?
E como é que tu haverias de saber?
Bu Stafford Yasası'nı çarpıtmaktır, sen de biliyorsun.
É uma distorção do Stafford Act e você sabe disso.
- Hareket mi biliyorsun sen?
- Tens movimentos?
Hakettin sen bunu, biliyorsun!
- Mereceste e tu sabes disso.
Sen imzalamadan bitiremeyiz bunu sen de biliyorsun.
Não podemos mandá-lo sem o aprovares e tu sabes disso.
Bunun demek olduğunu ben de biliyorum sen de biliyorsun.
Eu sei o que isto é e tu também.
Hayır, etkilendim sen de biliyorsun.
Não, estou impressionado que saibas exatamente.
Sen kendi çocuklarını bilmiyorsun, ama komadaki bir kadının ne istediğini mi biliyorsun?
Não conheces os teus próprios filhos, mas, sabes os desejos de uma mulher em coma?
Onu sevdiği için yaptı, sen de biliyorsun.
Ela fê-lo porque o ama e tu sabes disso.
Biliyorsun ki, eğer Wes ve ben birlikte çalışmasaydık... sen hala saç örneği aramak için o benzin istasyonundaki... tuvaletin zemininde olurdun.
Se não fosse por mim e o Wes estarmos a trabalhar juntos, ainda estarias no chão do quarto de banho da estação de serviço, à procura de amostras de cabelo.
Sen de biliyorsun ki o borç uzun zaman önce ödendi.
Essa dívida já foi paga há muito e sabe disso.
Sen de biliyorsun, sana kendi hayatını geri verecek.
Devolver-te-ia a tua vida.
Fikri değismeyecek, sen de bunu biliyorsun
Ele não vai mudar de ideias, e sabes disso.
Artık nasıl bir his olduğunu sen de biliyorsun.
Agora, também sabe como é. O dom da vida e da morte.
Artık sen de başka birini kurtarmak için bir masumu ölüme mahkum etmek nedir biliyorsun.
Agora, sabe o que é condenar um inocente para salvar outro.
Ama asıl soracağım soru şu, sen nereden biliyorsun?
Mas, a minha questão é : como é que sabes?
- Biliyorsun sen n'aptığını.
O que foi exatamente que eu fiz, amigo? Tu sabes.
Sen hangisi olduğunu biliyorsun gibi
Parece que já sabes qual.
Ve sen, herkesten daha fazla o tehditlerin gerçek olabileceğini biliyorsun.
E tu, mais do que ninguém, sabes que eles podem cumprir.
Sen de tehditlerinin hatta şiddetlerinin önem olan şeylere zarar veremeyeceğini herkesten iyi biliyorsun.
E tu, mais do que ninguém... sabes que as ameaças deles e até a violência... não podem tocar nas coisas que importam.
biliyorsun 4418
biliyorsunuz ki 33
biliyorsunuz 744
biliyorsun ki 112
biliyorsundur 23
biliyorsun ya 20
biliyorsun değil mi 147
biliyorsun bunu 34
biliyorsun işte 57
sen benimsin 132
biliyorsunuz ki 33
biliyorsunuz 744
biliyorsun ki 112
biliyorsundur 23
biliyorsun ya 20
biliyorsun değil mi 147
biliyorsun bunu 34
biliyorsun işte 57
sen benimsin 132
sen beni sevmiyorsun 23
sen bilirsin 301
sen bir tanesin 30
sen benim her şeyimsin 20
sen bana aitsin 27
sen bir 32
sen benim 28
sen bir meleksin 58
sen benim karımsın 46
sen bir dahisin 132
sen bilirsin 301
sen bir tanesin 30
sen benim her şeyimsin 20
sen bana aitsin 27
sen bir 32
sen benim 28
sen bir meleksin 58
sen benim karımsın 46
sen bir dahisin 132