Vakit yok translate Portuguese
1,049 parallel translation
İtalyancaya vakit yok. Kısa cevaplar verin, yoksa bitiremeyeceğiz.
Responda as perguntas ou vai demorar mais tempo.
Vakit yok...
Quase não temos tempo...
Hayal kurmaya vakit yok.
Mas não tenho tempo para sonhar.
Vakit yok.
Não ha tempo. Não ha tempo.
- Dostum, ince olacak vakit yok.
- Starbuck, eu... - Não é altura para subtilezas.
Vakit yok, lütfen.
Não, já passa da hora.
" Vakit yok!
Submergir...
Vakit yok.
Não tenho tempo.
Ona söyleyecek vakit yok.
Não há tempo para lhe dizer.
Tartışmak için vakit yok.
Não há tempo para discutir.
Fazla vakit yok.
- Temos pouco tempo.
- Açıklayacak vakit yok.
- Não há tempo para explicar.
O zaman fazla vakit yok... çünkü kızım bu evin bir yerlerinde ve canlı.
Então, a minha filha está viva algures ainda dentro desta casa.
Kaybedecek vakit yok.
Não há tempo a perder. Vamos lá.
Ego tatminine vakit yok.
Não há tempo para egos.
Buna vakit yok.
Não temos tempo para isso!
Açıklayacak vakit yok.
Não tenho tempo para explicar.
Aşk için vakit yok. Konuklarımız var.
Temos companhia!
Acele et! Vakit yok!
Anda, não temos tempo.
Kahvaltıya vakit yok.
Não há tempo para comer.
Otele gidecek vakit yok.
Não há tempo para ir ao hotel.
- Hiç vakit yok.
- Temos de pedir reforços.
- Uyuyacak vakit yok! Waxflatter ile Rame Tep'ler arasındaki bağlantıyı bulmalıyız.
Todos morreram recentemente, fora Chester Cragwitch!
Bay Atkins konuşacak vakit yok.
- Sr. Atkins, não é altura para conversas. - Com certeza, Comandante.
- Tamam boşver. Bir iç dökme seansına daha vakit yok.
Não temos tempo para confidências.
Vakit yok.
- Algum reforço?
Kaybedecek vakit yok.
Não temos tempo a perder.
Açıklayacak vakit yok.
Não há tempo para explicar.
- Konuşacak vakit yok. Hadi.
- Não há tempo para conversas.
Bebek bakıcılığına vakit yok.
Não podemos tomar conta de meninos.
Açıklamaya vakit yok.
Não tenho tempo para explicar.
Erkeklere ayıracak vakit yok.
Não tem tempo para meninos.
Dikkat etmeye vakit yok, geç kaldık.
Não há tempo, estamos atrasados.
- Hortum ekibini beklemeliyiz. - Buna vakit yok.
- Temos de esperar pelas mangueiras.
- Ne dedi? - Harcayacak vakit yok.
- O que é que ele estava a dizer?
Vakit yok.
Não tenho alternativa.
Vakit yok!
Não há tempo.
- Vakit yok.
- Não dá tempo.
Korkarım, alışılagelmiş hoş sözler için vakit yok.
Temo que não temos tempo para gentilezas.
Bir şeyler yapmalıyız. Vakit yok.
- Precisamos fazer algo!
- Ana-oğul buluşmasına vakit yok.
- Não há tempo para mães e filhos.
- Vakit yok.
- Não há tempo.
- Bunun için vakit yok! Hadi ama!
- Agora não há tempo para isso!
Fazla vakit yok!
Não temos muito tempo!
Bunun için vakit yok.
Não. Não há tempo para isso.
Her şeyi açıklamaya vakit yok. Dinlemelisiniz.
- Não tenho tempo de explicar tudo.
Eğlenemezsin, hayır. İyi vakit geçirmeye iznin yok.
Não, não pode divertir-se!
Hayır dediğimiz bir şey için konuşarak vakit harcamanın anlamı yok.
É escusado perdermos tempo a falar sobre algo que já dissemos que não.
Şu anda bunlar için vakit yok.
A serio.
Bunun için vakit yok.
Não há tempo.
- Vakit mi yok?
- Não dá?
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yoktu 131
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65