Yalnız değilsiniz translate Portuguese
105 parallel translation
Bu pisliğin içinde yalnız değilsiniz.
Vocês, malta, não estão sós neste atoleiro de merda.
İçimden bir ses yalnız değilsiniz diyor.
Tenho a sensação estranha de que não estamos sós.
İyi de siz yalnız değilsiniz ki.
Mas agora não está sozinho.
Yalnız değilsiniz.
Então somos dois.
Bayan Walker, siz de hoşgeldiniz. Artık burada yalnız değilsiniz.
Bem-vinda, Sra. Walker, Aqui vocês encontram sempre uma mão amiga!
Ama yalnız değilsiniz.
Não está só.
- Hayır, yalnız değilsiniz.
- Não estão sozinhas.
Bu bağlamda yalnız değilsiniz.
Nesse sentido, não está sozinho.
Kendinizi düşman topraklarının derinliklerinde bulsanız bile, asla yalnız değilsiniz. "
Até mesmo profundamente dentro do território inimigo.
Şimdi, eğer size bunlar tanıdık geliyorsa... yalnız değilsiniz.
Agora, se isto te parece familiar... não estás sozinho.
Yalnız değilsiniz. Kısa bir süre için siz de bu yakışıklı deriye sahip olabilirsiniz hem de yalnızca ruhunuz ve hatırı sayılır bir acı karşılığında.
Por um tempo limitado também podem ter esta maravilhosa epiderme, em troca da vossa alma e de um bocado de sofrimento.
O zaman tamamen yalnız değilsiniz.
Então, não estás completamente só.
Dışarıda yalnız değilsiniz.
Não estão aí sózinhos.
Yalnız değilsiniz.
A senhora não está sozinha.
yalnız değilsiniz.
Nunca sozinha.
Bilmenizi istiyorlar ki... artık daha fazla yalnız değilsiniz.
Eles querem que saibam... que vocês não estão mais sozinhos.
Biliyorsunuz yalnız değilsiniz, Bay Sanford.
Não fica sozinho, Mr.
Bu savaşta yalnız değilsiniz.
Não estás sozinho nesta luta.
Artık yalnız değilsiniz.
Não estás mais sozinho.
- Ne hissediyorsanız, bakın aslında yalnız değilsiniz.
Olhe que não está sozinha.
"Ve bu gece buradan birlikte ayrılmanızı istediğim tek şey imkansız diye bir şeyin olmadığı içinizde sorunları olanlar, korkuları olanlar ya da bocalayanlar, kızgın olanlar unutmayın, yalnız değilsiniz."
"E se há uma ideia que quero que levem daqui," "é que o céu é o limite." "Por isso, para aqueles de vós com problemas, para os que tenham medo,"
Yalnız değilsiniz.
Não está sozinho.
Beni duyan varsa, kim olursa lütfen yalnız değilsiniz.
Se estiver alguém aí... Alguém... Por favor...
Yalnız değilsiniz.
Bem, não estão sós.
Yalnız değilsiniz.
Não estão sozinhos! Não estão sozinhos!
Artık yalnız değilsiniz.
Bom, já não está sozinha.
Özür dilerim ama bu evde yalnız değilsiniz!
Peço desculpa, mas não estás aqui sozinha!
Ama şunu bilin ki, yalnız değilsiniz.
Mas sabem, não estão sozinhos.
O halde, yalnız değilsiniz.
Bem, não está sozinho.
Efendim, yalnız değilsiniz.
O senhor não está sozinho.
Kaybolduğunuzda, yalnız değilsiniz.
Quando estão perdidos, vocês não estão sozinhos.
Sizler bu evrende yalnız değilsiniz.
Não estão sozinhos no universo.
Artık yalnız değilsiniz.
Não estão mais sozinhos.
Biliyorum benimle konuşamayacağınızı düşünüyorsunuz, ama yalnız değilsiniz.
Sei que sente que não deve falar comigo... Mas não está sozinha.
"Yalnız değilsiniz."
"Tu não estás só".
Yalnız değilsiniz.
Vós não estais sozinha.
Ben Jo Playton, yalnız değilsiniz.
Eu sou Jo Playton e você não está só.
Yalnız değilsiniz.
E vocês não estão sós.
Çok uzun zamandır savaşıyoruz ve hepimiz çok şey kaybettik, sevdiğimiz bir sürü insan öldü fakat yalnız değilsiniz.
Andamos a lutar há muito tempo e todos perdemos tanta coisa, tantos entes queridos morreram. Mas tu não estás sozinho.
Yalnız değilsiniz.
Não está sozinha.
Sizler yalnızca bencil ve ahlaksız kimseler değilsiniz... sevdiğiniz bir kimseyi koruyacak... hislerden de tamamen uzaksınız.
Vocês não são somente egoístas e cruéis, mas não se importam com... os cuidados de seu ente querido.
Yalnız dönecek durumda değilsiniz.
Não está tão recuperada que possa regressar sózinha.
- İyi değilsiniz, bu durumdayken yalnız gidemezsiniz. - Gitmeliyim...
A Miss Bennet não está bem e não pode ir.
Kurbağacıktan daha iyi değilsiniz, yalnızca farklısınız.
Não são mais amigos que a Froggy, são diferentes.
TV olmamasından dolayı eziyet çeken yalnız siz değilsiniz.
Não são os únicos que sofreram sem a TV. Eu que sei?
Buradan etkilenen yalnız siz değilsiniz.
- Não é o único com influência aqui.
Yalnız değilsiniz.
Vocês não estão sozinhos.
Yalnız olabilirsiniz, ama tek başınıza değilsiniz.
"Podes estar só, mas não estás sozinho."
- Onlarla yalnız savaşmak zorunda değilsiniz.
- Não têm de os enfrentar sozinhos.
Farid, beğenmediğiniz bir şey olduğunda bu kelimeyi sık sık kullandığınızı duyuyorum ve doğrusu yalnız da değilsiniz.
Farid, já te ouvi usar essa expressão quando uma coisa te desagrada. E aliás, não és o único.
Yalnız siz değilsiniz bugün.
Hoje você não é o único.
değilsiniz 26
yalnız 545
yalnızlık 55
yalnızım 166
yalnız mısın 235
yalnızca 183
yalnız yaşıyorum 22
yalnızdım 64
yalnız mısınız 41
yalnızsın 42
yalnız 545
yalnızlık 55
yalnızım 166
yalnız mısın 235
yalnızca 183
yalnız yaşıyorum 22
yalnızdım 64
yalnız mısınız 41
yalnızsın 42