Yalnızız translate Portuguese
47,071 parallel translation
Artık yalnızız çocuklar.
Agora, somos só nós, rapazes.
Bir, iki dakika benimle yalnız bıraksana patron.
Porque não o deixa comigo um minuto ou dois, chefe?
Oraya yalnız gitmesi lazım.
E tem de ir sozinho.
Bu şekilde bizi yalnız bırakıyor. Çünkü özgür olmak istiyor.
Ele deixa-nos a sós dessa forma... porque quer que sejamos livres.
Yalnız kalamıyorum.
Eu não posso ficar sozinho...
Bu cömertliği sadece şu an için veya yalnızca kampüste değil elimizde imkan olduğu sürece her gün sunmak isteriz Camiamız ve şehrimizın her yanına. Ülkemize ve hatta sınırlarımızın ötesine.
Expressaríamos essa generosidade não apenas neste momento ou neste campus, mas todos os dias, quando tivermos oportunidade, em toda a nossa comunidade e na nossa cidade, no nosso Estado e até além das nossas fronteiras.
Karıma dedim ki buranın yararı dokunur yazmak için yalnız kalmam lazım...
Disse à minha mulher que poderia ajudar-me.
Arabasında yalnız başına oturan bir kadın sevgilisinin işten çıkmasını bekliyor.
Uma mulher sozinha no carro, à espera que o namorado saia do trabalho.
Arabasında yalnız başına oturan bir kadın, sevgilisinin işten çıkmasını...
Uma mulher, sozinha no carro à espera que o namorado saia do trabalho.
Seninle yalnız konuşabilir miyim?
Posso falar contigo? Só tu e eu.
Beni o kahrolası albinoyla yalnız bıraktın.
Deixas-me sozinho com aquele maldito albino.
Yalnız olduğunda haber ver.
Avisas-me quando estiveres sozinho?
Bu geziye çıkıyorum, Emily. Çünkü yalnız mai tais içmek istemedin.
Eu estou nesta viagem, Emily, porque tu não querias beber mai tais sozinha.
Ben yalnızım.
Estou sozinha.
Oraya yalnız başına gitmiyorsun, ben de geliyorum...
- Não era bom ires sozinho e como estou aqui...
Bundan sonrasında yalnız kalmam gerekiyor neden beni rahat bırakıp biraz gezintiye çıkmıyorsun?
Mas agora preciso que me deixes em paz. Por isso, porque é que não vais dar uma caminhada?
Ve templar, ihtiyacım var mı "Yalnız gel" demek?
Tenho de dizer para vires sozinho?
Onunla bir dakika yalnız kalmalıyım.
Preciso de um minuto a sós com ele.
Neredeyse senin şaton kadar yalnız.
Quase tão solitária como seu castelo.
Şatomda yalnız yaşarken
Definhando na minha torre solitária
Çok yalnızım.
Eu estava tão solitária.
Yalnız konuşabilir miyiz, lütfen.
Vamos conversar sozinhos, por favor.
Tek yaptıkları, kendimi daha yalnız hissetmemi sağlamak.
A única coisa que fazem é que me sinta mais só.
Kendimi çok yalnız hissediyorum, Orwell'in sesi hiç çınlamayacak artık burada.
Tenho-me sentido tão só, sem a voz do Orwell a zumbir pelo ar.
Ayrıca boşanmışsınız, yalnız yaşıyorsunuz ve Berduş Dövüşleri'ni seyretmeyi seviyorsunuz.
E também que é divorciado, mora sozinho e gosta de ver o Lutas de Vagabundos.
Bizi yalnız bırak seni puşt.
Deixa-nos em paz, cabrão de merda!
Beni o kahrolası albinoyla yalnız bırakıyorsun.
Deixas-me sozinho com o sacana do albino.
Yalnız mı?
Está sozinho?
Bizi biraz yalnız bırakabilir misiniz?
Posso ter um momento com ele, por favor?
Yalnız kalmak.
Privacidade.
Biraz yalnız kalmak istiyorum!
Eu quero privacidade!
Her okul değiştirdiğinde suçiçeği geçirdiğin, yalnız kaldığın onca zaman neredeydi?
Através das novas escolas a varicela e a solidão, onde é que ele estava?
Yalnız seyahat edenler... Daima bir şey ararlar, değil mi?
As pessoas que viajam sozinhas geralmente estão em busca de algo, não estão?
Yalnız olduğumu nereden biliyorsun?
O que te faz pensar que estou sozinha?
Yalnız başımıza.
Abandonou-nos.
Yalnız mısın?
Estás sozinha?
Ve yalnızca siz yazarsanız onları serbest bırakacağım.
Ponha por escrito vou libertá-los.
- Sizin iş güç dediğiniz, suç yalnız.
O que chama de negócios é crime.
Tanrı aşkına, beni yalnız bırakın!
Pelo amor de Deus deixe-me em paz!
Raees yalnız değil, Efendim!
Raees não está sozinho senhor!
Akşam yemeğinde Lilly'e yalnız kalsan olur mu?
Ficas bem se jantares sozinha com a Lily?
Yalnız olmanı istemiyorum.
Não quero que estejas sozinha.
Yalnız kalınca ne yapacağımı pek bilemiyorum.
Nunca sei muito bem o que fazer com o tempo em que estou sozinha.
Kendimi çok öfkeli ve yalnız hissediyordum.
Eu sentia-me tão frustrada e isolada.
- Lilly'e yalnız kalmanızı istemiyor.
Ela não quer que estejas sozinha com a Lily.
Yalnızım.
Estou só
Ben ikinizi yalnız bırakayım...
Bem, deixo-vos a sós.
Beni yalnız bırak.
Deixa-me em paz.
Annen yalnız kalır. Ama sorun değil o zaten başkasını bulur.
A mãe fica sozinha, mas pode arranjar outra companhia.
Yıllar boyu oldukça yalnız bir hayatım oldu.
Tenho-me sentido muito sozinho.
Yalnız olduğumuzu sanıyorduk.
Pensávamos que estávamos sozinhos.
yalnız 545
yalnızlık 55
yalnızım 166
yalnız mısın 235
yalnızca 183
yalnız yaşıyorum 22
yalnızdım 64
yalnız mısınız 41
yalnızsın 42
yalnız mı yaşıyorsun 33
yalnızlık 55
yalnızım 166
yalnız mısın 235
yalnızca 183
yalnız yaşıyorum 22
yalnızdım 64
yalnız mısınız 41
yalnızsın 42
yalnız mı yaşıyorsun 33