Yalnızdı translate Portuguese
1,274 parallel translation
İlk geldiğimde yalnızdım derimin altındaki ısıdan dolayı öleceğimi düşündüm.
Quando cheguei, sozinha, pensei que ia morrer do calor debaixo da minha pele.
Çünkü yalnızdın.
Porque estava solitário.
- Hayır. Seth döndüğünde yalnızdı. Bir şişe bira aldı ve balkona çıktı.
- Não, o Seth voltou sozinho, pegou numa garrafa de cerveja e foi para a varanda, para arejar.
Müzik konusunda uyarmak için 01 : 00'de yukarı çıktı. Jesse hemen aşağı döndü. Yalnızdı.
Subiram à 01h00 por causa do barulho e o Jesse voltou logo para baixo, sozinho.
- Belki yalnızdı.
- Se calhar estava sozinho.
Bunca zaman, yalnızdım. Neredeydin?
durante este tempo, eu tenho estado sozinho.
Büyükle bir teknede hapis olmuştum. İkimiz de yalnızdık.
Eu e o Big, encurralados juntos num barco, sem acompanhantes.
Ve dışarılarda bir yerde Büyük yine yalnızdı.
Em algum lugar lá fora, Big estava sozinho de novo.
Kayla telefon ettiğinde ofisimde yalnızdım.
Estava sozinho no gabinete quando a Kayla ligou.
Yani SG-1'in geri kalanı ile buluşana kadar bir süreliğine yalnızdın, öyle mi?
Ficou algum tempo sozinho antes de se reunir à SG-1?
Yalnızdım, ne olduğumdan emin değildim.
Solitário, sem saber o que era.
ben yalnızdım.
Fui sozinho.
Geçen gece Terry'le arabasında yalnızdım. O...
Na outra noite, estávamos sós no carro do Terry e ele...
Charingi geçerken yalnızdım ki, geçerken annemi karşılaştım,..... kim arabasını yanlış yere park edip her zamanki gibi biletini alır.
Fui sozinho até Charing Cross, onde meu irmão me pegou,..... e estacionou o carro numa área restrita e levou uma multa, como de costume.
İstemediğim ve kimseye anlatamayacağım sırlarla birlikte yalnızdım.
Estava sozinho com segredos que não queria... E sem ninguém para os contar.
Korkmuş ve yalnızdın.
Estavas assustado e sozinho.
Bu nasıl olabilir? Nasıl bu kadar gaddar olunur? Hep yalnızdı.
Quem pode ter feito uma maldade destas?
Köşede özel bir danstı. Yalnızdık, ama hiçbir şey yapmadım.
Ela dançou só para mim, no cantinho, só nós dois, mas não fiz nada.
Yalnızdım.
Eu estava sozinho.
" Ne kadar yalnızdır, krallığı olmayan bir prens, içtenliği olmayan bir adam.
"Tão solitário, o príncipe sem um reino o homem sem prazer".
Hayır, yalnızdım.
Não, estava sozinho.
- Yalnızdım.
- Estava sozinho.
Gece kulübünden sonraki sabah sokakta uyandın, yalnızdın.
Na manhã a seguir ao clube, acordou naquela rua, ressacado e sozinho.
Yalnızdın.
Esteve sozinho.
Evet, yalnızdım.
E. Só eu.
Hep yalnızdı, hep tek başına.
Ele estava sempre só, entregue aos seus pensamentos.
Baba, yalnızca kızlar mı yalnızdır yoksa yalnız erkekler de var mıdır?
Papá, as joaninhas são só meninas... ou há meninos, também?
Her zaman yalnızdım
Eu sempre fui muito sozinha
Jim, yalnızdır. Çünkü onun deneyimi, onu meslektaşlarından ve diğerlerinden farklı kılmaktadır.
É solitario, porque... as suas experiências o afastam, inclusivé... dos seus colegas, e de muitos outros.
Evde yalnızdık, siz gitmiştiniz, o kadar içki içmiştik ve...
Estávamos no apartamento sozinhos. Tu e o Charlie saíram. Bebemos tanto.
Kaybolmuştum. Yalnızdım.
Eu estava perdida, sozinha.
CD dinleyen çocuk yalnızdı.
O rapaz do leitor de CDs estava sozinho.
Evet. Yalnızdı.
Sentia-se só.
Yalnızdın ve sayıca üstündüler.
Bom, estavas sozinha e em menor número.
Yalnızdım.
Estava sozinho.
Yalnızdım.
Estava eu sozinho.
Liz, biliyorum burada yalnızdın, beni bekliyordun ve...
Liz, eu sei que estiveste aqui sozinha, à minha espera, e
- İyi. Ben yalnızdım ve korkunçtu.
Eu fui sozinha e foi terrível.
Yalnızdın.
Estava sozinha.
Birinden yeni ayrıldım ve bir geceden daha fazlasını idare edebileceğimi düşünemeyecek kadar yalnızdım.
Eu era uma criança. Não era suposto interessar-me. Bem, aí apanhaste-me.
Paul öyle bir yalnızdı ki başka kimse ondan yalnız olamazdı.
O Paul estava tão, tão sozinho
Hep yalnızdım. Hep kendimi ispatlamaya çalıştım. Hep herkesten daha iyi olmak zorundaydım.
Sempre estive sozinho... sempre tive que demonstrar minha valia... sempre tive que ser melhor que outros.
Bu büyük dairede çoğunlukla yalnızdım.
Passo a maior parte do tempo sozinha no apartamento.
Arşimet banyoda yalnızdı.
Arquimedes estava sozinho na banheira.
Çünkü bu şehirde herkes yalnızdır.
Seja quem for? Porquê? Porque, nesta cidade, estamos todos sozinhos.
Ama ikiniz de hiçbir zaman yalnız olmamışsınızdır.
Só que nem um, nem o outro estavam sozinhos.
Tahmin edebileceğin gibi, yalnızdım.
Eu sentia-me só, como pode imaginar.
Dışarıda, yalnız ve silahsızdım.
Estava no exterior, sozinha desarmada.
Yalnızca tertemiz iyi bir kızdı.
Era uma miúda atinada.
Oh Tanrım, yalnızdım... ve kapı tokmağının tıkırtısını duydum.
Eu estava sozinha.
Yalnızdım.
Estava solitário.
yalnızdım 64
yalnız 545
yalnızlık 55
yalnızım 166
yalnız mısın 235
yalnızca 183
yalnız yaşıyorum 22
yalnız mısınız 41
yalnızsın 42
yalnızız 36
yalnız 545
yalnızlık 55
yalnızım 166
yalnız mısın 235
yalnızca 183
yalnız yaşıyorum 22
yalnız mısınız 41
yalnızsın 42
yalnızız 36