English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ Y ] / Yalnızım

Yalnızım translate Portuguese

12,121 parallel translation
Yalnızım.
Eu estou sozinho.
Çok yalnızım be anne.
Estou tão sozinho, mãe.
Ben de yalnızım ve benim cinsel isteğim sağlıklı ve coşkulu.
Também estou só, e os meus apetites sexuais são saudáveis e ferozes.
Veda etmeniz için sizi yalnız bırakayım.
Vou dar privacidade para dizerem adeus.
Sizi yalnız bırakayım ben.
Vou deixar-vos a sós.
Biz sizi yalnız bırakalım.
Vamos deixar-vos aos dois.
Onu yalnız bırakalım.
Vamos. Vamos deixá-lo sozinho.
Talep ettiğiniz her şeyi yapacağım ancak yalnızca siz, Lord Ubba ve adamlarınızın tümü Tanrı'ya boyun eğerseniz!
Mas apenas se tu, Senhor Ubba, e todos os teus homens se submeterem a Deus.
- Reading'e yalnız mı gittin?
Foste a Readingum sozinho?
Onunla yalnız konuşacağım.
Falarei sozinho.
Yalnız mı?
- Ele está sozinho?
Harvey, oylama olana kadar bu adamla aynı odada yalnız kalmayacaksın. Anlaşıldı mı?
Harvey, não vais ficar numa sala com este homem antes da votação, estamos entendidos?
Artık yalnız mı yaşıyorsun?
Vives sozinha agora?
Abim genelde akşamları çalıştığı için çok yalnız kalırdım.
O meu irmão era mais velho. Na maioria das vezes ele fazia noites. Eu ficava muitas vezes sozinha.
Bu yalnız ormanlarda gezinmek zorundayım
Tenho de vaguear Por esta floresta solitária
Sana bunu söylemek için bir fırsatım oldu. Onlar burada olduğunda numara yaparım ama yalnız olduğumuzda numara yapmam.
Dá-me a oportunidade de te dizer que vou fingir quando eles estiverem aqui, mas não quando estivermos sozinhos.
Tüm olanlardan sonra babanı ve kardeşini yalnız mı bıraktın?
Deixou o seu irmão e o seu pai sozinhos depois de tudo isso?
- Merhaba oğlum. Bizi biraz yalnız bırakır mısın?
Amigo, podem dar-nos privacidade?
Yalnız mı?
Sozinho?
Yalnız çalıştığım zaman daha iyi iş çıkarırım.
Trabalho melhor sozinha.
Burada yalnız mı yaşıyordu?
Morava aqui sozinho?
Ben sizi yalnız bırakayım.
Vou deixá-la sozinha.
Bunalmanın nasıl bir duygu olduğunu bilirim. Ama yalnız değilsin. Sana yardım edebilirim.
Entendo como é sentirmo-nos completamente dominados, mas, não estás sozinho, eu posso ajudar-te.
6 aydır burada yalnız başımayım.
Estou aqui há seis meses. Sozinho.
- Bu kısımda yalnız çalışacağım.
Da próxima vez deixa-me falar.
- Bunu yalnız başına mı yaptın?
Fizeste isto sozinha?
- Sizinle yalnız konuşmam lazım. Bir hastanız hakkında. Mark Massero.
Preciso de falar consigo a sós sobre um paciente, o Mark Massero.
Artık kilit altında olmadığım sürece düşüncelerimden kaçamayacağımı anladım. Yalnız başıma onları düşünme fırsatım olmadan.
Não consigo escapar aos meus pensamentos a não ser que esteja preso, sozinho, sem qualquer oportunidade para os colocar em prática.
Yalnız olan ve sefil gezen sensin ben de bu yüzden seni dinlemiyorum, tamam mı?
- Tu estás sozinho e estás sempre infeliz! Por isso é que não te dou ouvidos, está bem?
Tek varlığım kendimi yalnız hissetmediğim tek yer arabam Kara Bela'ydı.
A única coisa minha, o único lugar onde não me sentia sozinho era no meu carro. Sedutora.
Bunu yalnız yapmalıyım.
- Eu devia fazer isto sozinho.
- Yalnız mı geldin?
- Veio sozinho?
Bu "Yalnızca tek bir şansımız var" tarzı zamanlardan mı yoksa?
Esta vai ser uma daquelas vezes do tipo "só temos uma oportunidade"?
Onları yalnız bıraktığım için üzülüyorum.
Inquieta-me deixá-los sozinhos.
Derinin altındaki acıya ve yalnızlığa rağmen.. .. ikiz asallar ile ilgili varsayımınız.. .. bu sayı teoriniz dünyayı alevlendirdi.
Apesar da dor e isolamento de estar preso nessa pele, o seu artigo sobre conjectura dos primos gémeos vai incendiar o mundo sobre teoria numérica.
Gerçek şu ki, oraya yalnız gitsem, seninle beraber gitmekten daha az şansım olur.
A verdade é que... Não tenho hipóteses se for sozinho. Muito menos contigo.
- Onu yalnız mı gönderdin?
- Mandou-o sozinho?
John Lennon'dan alıntı yapayım. " Hayalini yalnız kurduğun bir hayal yalnızca hayaldir.
Um sonho que sonhes em conjunto com outros, é realidade. "
Yalnızım zaten.
Eu estou sozinha.
Burada yalnız mısın?
Estás aqui sozinha?
Seni capslerin ile yalnız bırakayım.
Irei deixar-te com os teus memes.
Gizemli bir hastalıktan kafayı yemiş halde yalnız başıma ölüp gideceğim. Aman Tanrım!
Vou morrer de uma doença misteriosa, com a pele irritada, sozinha!
Bizi biraz yalnız bırakır mısın lütfen?
- Não vamos fazer isto. - Pode deixar-nos a sós?
Pekâlâ, ikinizi birkaç dakika yalnız bırakayım. Bu senin suçun değil.
Ok, bem, Vou dar-lhe alguns minutos Não é culpa sua.
- Ben yaptım, yalnız.
- Fui eu. Sozinho.
Akşam eve gelince eşyalarını toplamana yardım edeceğim ve yatağımda yalnız uyanacağım.
Venho à noite e ajudo-te a fazer as malas, e amanhã vou acordar sozinho, na minha cama.
Yani kızla yatabilmek için beni zor zamanımda yalnız mı bırakacaksın?
Acho que sei quem é. Abandonas-me nesta altura, para ires à procura de sexo?
Yani burada yalnız mı, ailesi, hiçbir şeyi yok mu?
Então ela estava aqui sozinha, sem família, ninguém?
Sanırım tekrardan yalnız çalışmaya alışmam lâzım.
Tenho de me acostumar a voltar a trabalhar sozinha.
Yalnız mısın?
Olá, estás sozinha?
Merak etme, yalnız kalmayacağım.
Portanto, não te preocupes, eu não vou ficar sozinha.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]