Yer yok translate Portuguese
3,204 parallel translation
Duvarda fazla yer yok, biri gitmek zorunda.
O espaço na parede é cada vez menos, alguém tem que sofrer com isso.
Bizim Idi Amin'in uzanamadığı yer yok. Doğru.
- O Idi Amin foi contactado.
Bu konuşmada "yoksa" lafına yer yok.
Não existe "ou" nesta conversa.
Kural üç : Bundan böyle pelerinlilere yer yok.
Regra no 3 : acabaram as capas.
Bu ışık jetinde ikinci bir kişi için yer yok.
Não há espaço neste jacto de luz para dois.
ama'Collen Wood'diye bir yer yok,... diye bir yer var.
Mas Collenwood não existe,... sim.
Ait olduğum bir yer yok sanki.
Não pertenço a lado nenhum.
Gitmem gereken bir yer yok.
Não tenho aonde ir.
Her tarafında minik ışıklar olan yer yok mu, orası. Gitmiş miydiniz?
É o que tem as luzes à volta.
Domuzların kapalı restoranlarda cirit attığı yer yok mu hani?
Onde os porcos passeiam dentro dos restaurantes.
Senin de bildiğin gibi Patrick, cehennem diye bir yer yok.
Como bem sabes Patrick, o inferno não existe.
Yeterli yer yok.
Não há espaço.
John, yer yok.
John, não há espaço.
- Yeterli yer yok.
Não há espaço.
Sizin bu hapishaneye girmeye çalıştığınızı görünce gidecek başka yer yok gibi geliyor bana.
Um grupo de civis a invadir uma prisão onde não tem nada de estar... Pus-me a pensar... Não há sítio para onde irmos.
Başka bir yer yok.
Não há mais nenhum sítio.
Tamamen yağmalanmamış bir yer yok mu?
Existe algum lugar que não tenha sido ainda completamente saqueado?
Silahlarınızı bıraktığınız anda silahlarını size doğrulturlar çünkü yasal olarak Bölüm diye bir yer yok.
Assim que baixarem as armas eles vão atirar em vocês, porque legalmente, a Divisão não existe.
- Bu hafta hatalara yer yok.
Não há espaço para erros esta semana.
Rahip açık yürekliliğini anlıyor ama şu an manastırda hiç boş yer yok.
O Pai teria muito gosto em receber-te, mas não temos espaço.
Burada kalması için pek fazla yer yok.
Já não temos propriamente lugar para ela.
Gidebileceğimiz bir yer yok.
Não temos para onde ir!
Onu gönderebileceğimiz başka bir yer yok mu?
Não podemos levá-la para outro sítio?
Yardım isteyebileceğimiz hiçbir yer yok.
Não temos mais ninguém que nos ajude!
Bu hayatta, takip ettiğin bu yaşamda çocuklara yer yok.
Essa vida, a vida que tu levavas não tem espaço para filhos.
"Gidecek bir yer yok."
"Não há para onde ir."
Niye beyninizde hayal gücüne yer yok?
Por que não deixam espaço para a imaginação?
Alan yok, kokunun gideceği yer yok.
É pequeno e não tem espaço para o cheiro poder sair.
Fakat gidecek başka bir yer yok.
Mas não há outra explicação.
Bu odada ne senin ne benim ne de eşyaların için yeterince yer yok.
Não há espaço nesta casa para mim, para ti e para todas as tuas coisas.
Ruhunda biraz maceraya yer yok mu?
Não tens nenhum espírito de aventura?
Önümüzdeki 45 dakika boyunca bu toplantı haricinde bulunacağımız daha önemli bir yer yok.
Não temos nada que fazer nos próximos 45 minutos, senão estar aqui nesta reunião.
Gitmen gereken başka bir yer yok mu senin?
Não há outro lugar para ficar?
Kadının elini uzatmadığı yer yok.
Ela mete a cabeça em tudo.
Güvenli bir yer yok.
Não há lugar nenhum seguro.
Hayır sanmıyorum bu ülkeye benzeyen başka bir ülke insanların dışa vurumlarının bu kadar farklı olduğu bir yer yok.
Acho que não há mesmo um país como este país pela diversidade de manifestações das pessoas.
BRADFORD'TA NAZİLERE YER YOK
NÃO AO NAZIS EM BRADFORD
Oturacak yer yok, kontrol yok. Bir pilotun ihtiyacı olan hiçbir şey yok.
Não há assentos, controles, nada que sirva a um piloto.
Jones Amfilisit'i iki evrendeki Westfield'ı da yok etmek için kullandı. İş bittiğinde tek bir yer ayakta kaldı.
O Jones usou anfilocite, para destruir Westfield no nosso universo e no vosso, mas quando acabou tudo, havia uma área ainda intacta.
Saklanacak bir yer de yok.
Não te podes esconder.
Varacak bir yer de yok zaten.
- Não há nenhuma pista.
İzini sürecek hiçbir şey yok izini sürmeye başlayacak bir yer bile yok.
Não há nada para a localizar, nem sequer por onde começar.
Benim kremam yok ama, sana kalacak bir yer, ve... sana ihtiyacı olan başka birini önerebilirim.
Bem, não tenho creme de ovos, mas posso oferecer-te um sítio onde ficar. E outra pessoa que precisa de ti.
- Delil yok ama Carlos'la Kiera'nın gittiği yer.
- Não há confirmação, mas é para lá que o Carlos e a Kiera iam.
Kocaman bir yer kiralamışsın. Ama buraya gelen yok.
Arrendaste um espaço enorme, mas agora não vem cá ninguém.
Şu anda yer altında. Cep telefonu sinyali yok.
Está no subterrâneo, sem sinal de telemóvel.
Böyle bir şey içinde yer almak için hiçbir nedenimiz yok.
Mas você não disse muito, certo, sr. Simon? Porque você nem consegue explicar isso a si mesmo.
Gerçekten de Zeta-Tüneli'ni burada koyacak yer bile yok.
Mal tem espaço para um tubo Zeta.
- Önemi yok, sanırım, çünkü Alice Stewart'ı burada tutacaksan muhtemelen dava açılacak, bu gazetelerde yer alacak, ve sen seçimleri kaybedeceksin.
Acho que não importa, porque se mantiveres a Alice Stewart aqui, provavelmente, serás processado. Ela irá aos jornais e perderás a eleição.
Başka yer bulacak vaktimiz yok!
Não temos tempo para encontrar outro lugar agora!
Esas mezarı ve defin edildiği yer burası. Benim için bir önemi yok zaten, bu onun cenazesi.
A parte de o enterrar, as pás e isso tudo não tem tanta importância para mim.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yoktu 131
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65