He lost traducir turco
7,505 traducción paralela
Look, I get that he lost all his money.
- Bütün parasını kaybettiğini biliyorum.
And he booted them off to the isle of the lost with a magical barrier to keep them there.
Hepsini kayıp adaya sepetledi onları orada tutacak sihirli bir bariyerle.
He's bringing that hothead Jay in from the isle of the lost and that little guy Carlos can barely hold a shield.
Kayıp adadan deli fişek Jay ve kalkanı zar zor tutan ufak Carlos'u oyuna sokuyor.
He lost his phone in the accident.
Telefonunu kazada kaybetmiş.
B-But the problem is, Wayne, well, he... well, he lost damn near everything in that accident, more than his phone.
Ama sorun şu ki Wayne kazada telefonundan çok daha fazlasını kaybetti, neredeyse her şeyini.
Walt stole the package and said he lost it.
Boş paketi yanlışlıkla verdiğini söyledi.
Said he lost his footing.
Ayağı kayınca düşmüş.
It turns out his entire business was illegal, and he lost everything.
Tüm işlerinin yaşadışı olduğu ortaya çıktı, ve herşeyini kaybetti.
It's you. He lost a lot of blood.
Çok kan kaybetti.
He lost most of his power.
O, gücünün çoğunu kaybetti.
He lost his dick in a freak bandsaw accident.
Testere kazasında aletini kaybetmişti.
He lost to JUMP.
JUMP'a yenildi.
You know, he lost a lot of blood, he got really weak, but he should be better by now.
Çok kan kaybetti, zayıf düştü ama şimdiye iyileşmesi gerekiyordu.
- He lost all of his hair.
- Saçının tümünü kaybetmişti.
Two years ago, he got sick. He lost his hearing.
İki yıl önce hastalandı ve işitme yetisini kaybetti.
Three months ago, he lost his dad, so...
Üç ay önce babasını kaybetti.
He lost big that night.
O gece kötü kaybetmiş.
He lost $ 27,000 in one poker game, and then he told me it was fun.
Bir poker oyununda tam 27,000 dolar kaybetti ve sonrada bana bu çok eğlenceli dedi.
He lost everything.
Her şeyini kaybetti.
First, he lost Bobby, then his job.
Önce Bobby'yi kaybetti, sonra işini.
And then I think he got lost.
Sanırım kaybolmuştu...
My daddy led an army, he led a renegade amry, fightin'a lost cause!
Benim babamın ordusu vardı, isyancı ordusunu yönetti. Kayıp bir dava için savaştı!
I mean, he's completely lost it.
Demek istediğim tamamen ortadan yok oldu.
He's just 16 years old. Lost both his legs at the blast outside the big mosque.
Daha 16 yaşında, büyük caminin dışında patlayan bombada her 2 bacağını da kaybetti.
He even lost his job because of it.
Onun yüzünden işini bile kaybetti.
He's lost his mind.
Kaçırdı aklını sonunda.
- He got lost, ma.
Kaybolmuş, anne!
- Kevin was forty-eight. Two kids in college from his first marriage, three in private school from his second, a big house, a villa in Spain, three holidays a year. He always said he was never more than one paycheck from going broke, and it was a month since we lost our jobs.
Kevin 48'indeydi, ilk evliliğinden iki çocuğu üniversiteydi ikinciden de üç çocuk özel okuldaydı, büyük bir evi vardı yılda üç kere tatile giderdi, her zaman aldığı maaşı bitiremediğini söylerdi işimizi kaybedeli daha bir ay olmuştu.
He took my watch and I lost my eye.
Saatimi ve gözümü adlı benden.
He's lost his whiskers and his shape.
Sakalları dökülmüş, hâlini kaybetmiş.
We lost him when he went down that alley.
Dar sokaktan geçince onu kaybettik.
The sisters are still attended to by Raja, but he's lost their support.
Kız Kardeşler yine Raja'dan ilgi görseler de o onların desteğini kaybetti.
He's head of the Pakistani Unity Party, ran in the last election, lost, contested the results.
Son seçimlerde Pakistan Birlik Partisi'nin başındaydı. Kaybetti. Sonuçlara itiraz etti.
Besides he has already lost
Üstelik onlar çoktan kaybetti
And he had just lost all that weight.
Onca kiloyu da yeni kaybetmişti.
He got lost, but we found him later.
Kaybolmuştu ama sonra onu bulduk.
No, you didn't. He's still lost.
Hayır bulmadınız, çocuk hâlâ kayıp.
He's lost in his dreams again.
- Yine hayallere daldı.
He must've got lost.
Kaybolmuştur herhalde.
He is the King of Lost-Hope.
Bu Kayıp Umut'un kralı.
Despite, or was it because, he was a lost soul.
Kayıp bir ruh olmasına rağmen, ya da... öyle olduğu için.
He has just lost his wife, sir.
Karısını henüz kaybetti efendim.
If he gets on that flight, we've lost him.
O uçağa binerse onu kaybederiz.
Yamanoi lost all his toes, but he still continued to climb.
Ama unutma Yamanoi-san bütün ayak parmaklarını kaybettiği halde tırmanmaya devam etti.
He's completely lost it. Eddie is the director again.
- Tamamiyle kendisini kaybetti.
He's lost. Probably dead.
Muhtemelen ölmüştür.
He's lost his anger.
Hiddetini kaybetti.
The quarry has been run to his hole he has lost his anonymity and his freedom of movement.
Taş, ocağına girmek üzere. Anonimliğini ve hareket özgürlüğünü kaybetmiş.
He's lost his power to entertain me.
Beni eğlendirme özelliğini yitirdi.
One moment, he was alone and lost...
Bir dakika öncesine kadar yalnız ve kaybolmuşken.
He'd just get lost,
Ortadan kaybolurdu.
he lost his job 23
he lost it 32
he lost a lot of blood 37
lost 420
lost it 55
lost track of time 19
lost him 28
lost something 19
he looks just like you 33
he looks like you 29
he lost it 32
he lost a lot of blood 37
lost 420
lost it 55
lost track of time 19
lost him 28
lost something 19
he looks just like you 33
he looks like you 29
he looks like me 17
he loves you 282
he looks 48
he loves me not 34
he loved it 69
he loves me 242
he looks nice 21
he looks happy 19
he looked at me 43
he looks familiar 43
he loves you 282
he looks 48
he loves me not 34
he loved it 69
he loves me 242
he looks nice 21
he looks happy 19
he looked at me 43
he looks familiar 43