Not the time traducir turco
11,437 traducción paralela
Bree, this is not the time...
Bree, bu zamanı değil...
This is not the time to play hero and I am the last individual on god's green Earth that you want to butt heads with. You hear me?
Kahramanlık yapmanın vakti değil durup dururken kıçının yerini değiştirtme bana.
This is not the time.
- Ne oldu? - Şimdi gelme.
This is not the time.
Zamanı değil şimdi.
Now's not the time.
Şimdi zaman değil.
Arthur, this is not the time.
- Arthur, şimdi sırası değil.
Now is not the time.
Şimdi sırası değil.
Hey! It's not the time!
Sırası değil!
Now is not the time to be making reckless decisions about your future.
Geleceğinle ilgili pervasız kararlar almanın hiç zamanı değil.
This is not the time for ego.
- Egonun zamanı değil şimdi.
Now's probably not the time to be adding something'to my plate.
Şuan başıma yeni iş açılması için hiç uygun bir zaman değil.
Well, I had it to get funnel cake, and now it's not in the car, and between that time a weirdo in a clown mask who was paid minimum wage to scare children for a living came into our lives.
Huni pastasını almak için elimde bir şey vardı. Ve şimdi arabada değil, Ve o zamanlar arasında bir palyaço maskesinde garip
Not all the time, they don't go in.
Her zaman değil, içeri girmezler.
It's not the first time I've been fucked over by some slut.
Bir sürtük tarafından ilk sikilişim değil bu.
Not asking questions the whole time.
Hiç soru sormadın.
- For the last time, Pearl's not talking to you.
Son kez söylüyorum. Pearl seninle konuşmayacak.
This is the one time I can promise you it is not your fault.
Senin hatan olmadığına dair sana söz verebileceğim tek sefer bu.
Because if it's not worse than the interrogator, now would be a really good time to go back to Hartford, whatever, Hogwarts.
Çünkü eğer sorgucudan kötü değilse şu an Hartford'a dönmek için çok iyi bir zaman olurdu neyse ya da Hogwarts'a.
I'ma keep her out until six, which means there's not a lot of time, so hurry the fuck up.
Onu altı yaşına kadar saklayacağım. Yani çok zaman yok, bu yüzden acele et çuvallamayı.
- Not at the same time.
- Aynı anda değil ama.
And till the time all is not clarified or proven, that he is not involved in any criminal activity....... but actually doing social good...
Hiçbir suça bulaşmadığı, aslında sosyal iyilik yaptığı açıklığa kavuşturulmadığı yada kanıtlanmadığı sürece suçlu.
We might not always be on the same page at the same time, but this time, I think we are.
Hep aynı fikirde olmayabiliriz belki ama bu sefer öyle olduğumuzu düşünüyorum.
I told you not to spend so much time in the sun.
Sana güneşte çok fazla durma dedim.
A pleasant night for the time of year, is it not?
Yılın bu zamanları için güzel bir gece, değil mi?
I may not be able to save you the next time.
Başka zaman seni koruyamam.
He tells me all the time not to watch the pitch count,'cause it's going to make you soft.
Sürekli, atışları izlemememi söylüyor. Bu beni zayıflatırmış.
But... most of the time, I just forget about it and try not to think about it because it'll come at some point.
Ama... çoğu zaman bunları boş verip düşünmemeye çalışıyorum, çünkü günü gelince hepsi yaşanacak.
It's not the right time.
Simdi bunun sirasi degil.
Now is not the right time.
Şu an doğru zaman değil.
That they'd be that precise but not take the time to wipe it off?
Bu kadar hassas olacaklar ama silmeyi unutacaklar mı?
Oh, Sassenach, you have not been a day late in your courses in... in all the time since ye first took me to yer bed, but it's been two months now.
İngiliz beni yatağına aldığın ilk andan beri bunu ertelediğin tek bir gün bile olmamıştı. - Ancak şimdi tam iki ay oldu.
So the last time I was here this machine did not work.
Geçen defa buraya geldiğimde makine çalışmıyordu.
I'm just not used to having servants around me all the time, attending to my every need.
Tüm ihtiyaçlarımı karşılayacak hizmetkârların etrafımda olmasına alışkın değilim yalnızca.
- Not be the first time.
- İlk seferde olmasın.
Look, I'm really not the guy that you're looking for, and I don't spend a lot of time nodding on dialectics,
Bak, ı'm aradığınız değil gerçekten adam, Ve ı, diyalektik üzerine başını sallayarak çok fazla zaman harcamak yok
Not in the numbers you need or in the time that you've got.
Ne istediğiniz sayıda bulabilirsiniz ne de istediğiniz zamanda...
She's not the sort of woman I'd ever imagine fer myself, not that I spend much time doing that, mind ye.
Vaktimi bunu yaparak harcamadığımı unutma sakın.
And the first time he spoke to me, even in a low cut dress, he looked at my eyes... not my breasts.
Benimle ilk konuştuğunda, dekolte bir elbise giymiş olmama rağmen gözlerimin içine baktı göğüslerime değil.
But the time is not right.
Ama zaman doğru değil.
The prophecy--your prophecy- - it is not time yet.
Kehanete göre henüz vakit gelmedi.
To you who join us today for the first time... to you who enter your final year... looking out at the prospect of what may seem to be... an uncertain and dangerous horizon... menaced as this country may be by enemies both foreign and native... fear not, puzzle not... hesitate not... for the spirit of Winesburg... will animate and fortify you.
Bugün aramıza yeni katılanlar veya son yılına girenler, hepinize sesleniyorum. Dışarıya baktığımızda görünen odur ki ; ... yerli veyahut yabancı düşmanlar tarafından yaratılabilecek tehditler hasebiyle, ülkemizde belirsizlik ve tehlike hakimdir.
Not for the first time and probably not for the last.
Sadece bir kez de yapmadın, muhtemelen son da olmayacak.
I'm not gonna spend more time with the family or open a bar or move to Florida and get a commercial fishing license.
Ailemle daha çok zaman geçirecek, kendime bir bar açacak, ya da Florida'ya taşınıp balıkçılık yapacak falan değilim.
I did not think he would get the time.
Ben bunun çok uzun süreceğini sanmıyorum.
This is not the right time for this.
- Bunları konuşmanın zamanı değil.
This is not the first time he's tried to extract an intellectual property.
Bu onun bir fikri mülkiyet hakkını ilk defa almaya çalışması değil.
We could not tell you the truth that time, but...
Biz doğruyu bu kez söylemem ama olabilir...
The one time i need a "me," you're not here!
Bir kez olsun sana ihtiyaç duyuyorum ve sen burada değilsin!
Plus this is not the first time dorsa has had a nightmare and imagined things.
Artı olarak bu, Dorsa'nın ilk kabusu ve hayal ürünü değil.
It's not the best use of your time.
Zamanını buna harcama.
So, the People strongly urge the court, respectfully, not to allow that vile word to be uttered at any time during this trial.
İnsanların, mahkemeye saygı duyarak bir ricası var dava sürecinde o alçak sözcüğün kullanılmasına izin vermeyin.
not the other way around 149
not them 143
not theirs 49
not the car 19
not the same 35
not the whole time 20
not the same thing 25
not the first time 27
not then 69
not the only one 18
not them 143
not theirs 49
not the car 19
not the same 35
not the whole time 20
not the same thing 25
not the first time 27
not then 69
not the only one 18
not there 286
not these 16
not the cops 17
not the hair 16
not the point 42
not the face 58
not the other way round 20
not the 113
not the police 27
the times 79
not these 16
not the cops 17
not the hair 16
not the point 42
not the face 58
not the other way round 20
not the 113
not the police 27
the times 79
the time is now 61
the time has come 121
the time will come 16
the time 110
the time masters 23
the time is 69
time 2517
times 1964
timer 243
timers 88
the time has come 121
the time will come 16
the time 110
the time masters 23
the time is 69
time 2517
times 1964
timer 243
timers 88
times square 22
time to die 52
time to go home 94
time flies 78
time is running out 68
time to wake up 54
time is money 74
time is of the essence 71
time is up 41
time to go 627
time to die 52
time to go home 94
time flies 78
time is running out 68
time to wake up 54
time is money 74
time is of the essence 71
time is up 41
time to go 627
time travel 83
time to sleep 29
times are tough 45
time to eat 55
time's up 595
time is 18
times are changing 28
time will tell 62
times a week 28
times before 18
time to sleep 29
times are tough 45
time to eat 55
time's up 595
time is 18
times are changing 28
time will tell 62
times a week 28
times before 18
times in a row 26
time for bed 134
times change 49
times a day 121
times over 33
times three 18
times are hard 26
time for bed 134
times change 49
times a day 121
times over 33
times three 18
times are hard 26