Remember traducir turco
147,494 traducción paralela
You know what's funny, is I wasn't even sure you would remember.
Onu hatırlayacağını dahi zannetmiyorum.
Monty, you lost the bet, remember?
Monty, bahsi kaybettiğini unuttun mu?
Yes, I remember, and I will never, ever again question your knowledge on the "Fast and Furious" franchise.
Unutmadım ve bir daha asla Hızlı ve Öfkeli serisiyle ilgili bilgini sorgulamayacağım.
He said it's too many kids come through here to remember any one face.
Çok fazla gelen giden olduğundan hatırlayamadı.
Ryan, you remember when you were little and we used to go to that lake and fish all day?
Ryan, küçükken göle gidip bütün gün nasıl balık tuttuğumuzu hatırlıyor musun?
Yeah. I remember everything.
Evet her şeyi hatırlıyorum.
I remember girl talk being more fun.
Hatırladığım kız konuşmaları daha eğlenceliydi.
Remember?
Hatırlıyor musun?
It's complicated, but yeah, I remember...
Karmaşık ama evet, hatırlıyorum.
You might remember me, I used to come here?
Beni hatırlıyor olabilirsin, eskiden buraya gelirdim hani?
Leave something behind to remember Good Old Major.
Eksi iyi Major'ın hatırlanması için bir şeyler bırakmalı.
And you won't even remember.
Ve hatırlamayacaksın.
How can Blaine remember John if he has no memory?
Blaine hafızasını kaybettiyse John'u nasıl hatırlıyor?
What if he's lost his ID and he can't remember who he is.
Ya kimliğini kaybederse ve kim olduğunu hatırlamazsa.
I can barely even remember what being human is like.
İnsan olmanın ne demek olduğunu hatırlamıyorum bile.
Remember your freshman year?
- İlk yılını hatırlıyor musun?
I won't be here long enough for you to remember.
Nasılsa hatırlayacağınız kadar kalmayacağım.
"Somewhere in a far-off land, in a place whose name I do not care to remember, a gentleman lived not long ago, one of those with a lance and ancient shield on a shelf who keeps a skinny nag and a greyhound for racing..."
Çok uzak bir diyarda adı aklımda yer etmemiş bir yerde bir beyefendi yaşarmış. Evinin duvarında bir mızrak ve eski bir kalkan asılıymış. Cılız bir atı ve yarışlar için tazısı olan...
So I've been earning my keep for as long as I can remember.
Bu yüzden kendimi bildim bileli kendi ekmeğimi kazanıyorum.
Well, you'll have to remember if you're going to stay here.
Burada kalacaksan unutmamayı öğreneceksin.
Remember when we were young, Marilla, and old lady Adams said... - Yes. - You were gawky...
Hiç unutmuyorum çocukken Bayan Adams sana şey demişti...
I shall always remember that you are a benefactor...
Ne kadar iyi yürekli biri olduğunuzu hep hatırlayacağım ve...
I don't remember you from the orphanage...
Seni yetimhanede gördüğümü hatırlamıyorum.
I don't remember.
Hatırlamıyorum.
And it's not like I just remember having it.
Saçlarımın olduğunu hatırlıyorum gibi değil de...
Remember, it's not black rain, but it can turn at any moment, so keep the person with your assigned chem tent in sight at all times.
Unutmayın, bu kara yağmur değil, ama her an dönebilir, Bu nedenle, belirlediğiniz kişiyle korunma çadırınız görüş alanınızda olsun.
Remember, we'll have an hour each. Don't turn them on till I tell you, and after that, breathe easy.
Unutmayın birer saatimiz olacak, onları ben söylemeden açmayın, sonrasında rahat nefes alırız.
No. Remember, oxygen is limited. No floating.
Hayır, unutma oksijenimiz sınırlı, havada yüzmek yok, kalp atışın artar, daha çok oksijen tüketirsin.
You would be wise to remember where you are.
Bulunduğunuz yeri unutmayacak kadar akıllısınız.
I can't remember a time when I wasn't fighting Israel. As a boy in gaza, I threw rocks at soldiers.
İsrail ile savaşırken hatırlayamadığım kadar eskiden Gazze'de bir çocuktum askerlere taş atardım.
I don't remember any of this.
Burayı hiç hatırlamıyorum.
I'm smarter than you. Remember that.
Senden akıllıyım, bunu unutma.
I remember this one time, tree limb broke...
Bir keresinde ağacın dalı kırılmıştı.
You'll remember me.
Beni unutmayacaksın.
You just have to remember that when you have the hypotenuse, then you flip the equation.
Şunu unutmamalısın hipotenüs kullandıysan, denklemi ters çevirirsin.
Remember?
Hatırladın mı?
She can't remember who she is, where she came from, nothing before she crawled out of that bag in Times Square.
Times Meydanı'ndaki çantadan çıkışından öncesini, kim olduğunu ve nereden geldiğini hatırlamıyor.
It's like he doesn't remember anything.
Bir şey hatırlamıyor gibi gözüküyor.
"I don't remember anything"?
"Hiçbir şey hatırlamıyorum"?
When I was brought to the FBI, I couldn't remember who I was or what I'd done.
FBI'a getirildiğimde kim olduğumu, neler yaptığımı bilmiyordum.
Why can't I remember anything?
Neden hiçbir şey hatırlayamıyorum?
Remember why we're here.
Neden bunu yaptığımızı hatırla.
I thought you couldn't remember anything.
Bir şey hatırlamıyorsun sanmıştım.
Unless, of course... you do remember.
Hatırlıyorsan ayrı tabii.
It's not about what you remember. It's about what you did.
Ne hatırladığın değil neler yaptığın önemli.
When did you, uh, start to remember?
Sen ne zaman hatırlamaya başlamıştın?
- Remember these, huh?
- Bunları hatırladın mı, huh?
Remember when you fondled these titties and broke my fragile heart?
Bu memeleri okşadığın zamanı hatırladın mı? Ve narin kalbimi kırdığını?
I remember him well.
Onu gayet iyi hatırlıyorum.
♪ The last thing I remember is that Tom whispered Clara :
Başka ne hatırlıyorsun?
What else do you remember? - [Car alarm chirps] - Sara :
Son hatırladığım Tom'un bir şey fısıldadığıydı.
remember me 722
remembered 17
remember who you are 28
remember your training 25
remember this 223
remember when 16
remember your promise 19
remember this day 16
remember us 50
remember when we were kids 18
remembered 17
remember who you are 28
remember your training 25
remember this 223
remember when 16
remember your promise 19
remember this day 16
remember us 50
remember when we were kids 18