In my country traduction Turc
1,379 traduction parallèle
"In my country, we make out with our friends'girlfriends. Because... la-di-dah."
Ülkemde biz arkadaşlarımızın kızlarıya yiyişiriz çünkü la did a.
The winter in my country is 70 degrees.
Benim ülkemde kışlar 70 derecedir.
Iady. in my country. I was a schoolteacher.
Ülkemde, öğretmendim.
See, in my country, we don't have death for criminals.
Benim ülkemde suçlulara ölüm cezası yoktur.
Chaos and confusion in my country.
Ülkemde kaos ve karmaşa var.
- That's not how it's done in my country.
- Benim ülkemde böyle olmuyor.
I learned that in my country... when I organized students, peasants, workers... back there in EI Salvador.
Ben bunu ülkemde öğrendim! El Salvador'da öğrenci ve işçi hareketlerini organize ettiğim zamanlar.
In my country, it's gophering.
Benim ülkemde, logarıyor denir.
See, the reason your fleas are drawn to you is your kidney energy is bein'blocked by a dark chi, or what we call in my country "wee-fung-chow-hu".
Pirelerin sana gelmesinin sebebi, kötü chi yüzünden enerjinin böbreğinde yoğunlaşması. Ya da benim ülkemde söylediğimiz gibi "wee-fung-chow-hu".
That is what we do to whores in my country.
Benim ülkemde fahişelere böyle yapılır.
I was a surgeon in my country!
Ben ülkemde bir doktordum!
Do you know, in my country I'm a magico... a man with a dream... a man on the rise... to take nothing and make it something.
Biliyor musun, benim ülkemde ben "magico" yum rüyası olan bir adam yükselmekte olan bir adam bir hiçten bir şeyler yaratabilecek olan.
In my country, for violating a sacred beast, you get beaten to death with bamboo sticks!
Benim ülkemde kutsal hayvanı iğfal eden bambuyla ölesiye dövülür.
In my country, we have a custom.
Benim ülkemde, bir geleneğimiz vardır.
You're in my seat, country.
- Yerime oturmuşsun, dostum.
Maybe in time have a family, and be useful for my country.
Belki zaman içerisinde bir yuva kurmak, memleketine yararlı bir insan olmak.
All I know about my mother is that she lived somewhere in this part of the country, near the ocean.
Annem hakkında bildiğim tek şey ülkenin bu okyanus kıyısının bir köşesinde yaşamış olması.
Any touching at all, regardless of my history, is taboo in this country.
Ama geçmişimde ne olursa olsun, bu ülkede her türlü dokunmak tabu olarak görülüyor.
My father came to this country with 17 cents in his pocket...
Babam bu ülkeye cebinde 17 sentle geldi ama...
I mean, think about it. I'm risking my reputation... as the host of this country's number-one... nationally syndicated talk show to do a cameo in some cheap slasher flick.
Bence bir daha düşün, bu işe kalkışarak ülkenin tek başarılı radyo şovunu ve kendi kariyerimi riske atıyorum.
Of course, I intend to continue serving my country... by honorably depleting the trout streams... of the Southern United States with my fly rod!
Oltamla Birleşik Devletler'in güneyindeki alabalık sürülerini tüketerek ülkeme onurla hizmet etmeye devam edeceğim!
So, I thought a day in the country... along with my famous smoked salmon would help turn things around.
Doğal ortamda mangalda pişmiş som balığının yardımcı olacağını düşündüm.
Imagine, here was this splendid, noble girl who knew every language and every country in the world, and here was this creeping little American thing, terrified out of my wits.
Düşünsene, o yeryüzündeki her kelimeyi ve her ülkeyi bilen, soylu asil kız, burada bu mükemmel hayatı sürmek dururken sürünüyor. Aklım almıyor.
I was on the track to maybe one day end up here... destined to make the kind of changes in this country... that only great men, given the right time and place, can make... and I have none of that now, but that's okay... because I did what was in my heart. "
Belki bu yolculuk bir gün burada bitecek... ve bu ülkenin kaderini değiştirecek olan birisi var... bunu doğru zamanda ve doğru yerde olan birsi yapabilir... ve ben, bunların hiçbirine sahip değilim. Ama, sorun değil.... çünkü ben içimden geleni yaptım.
I'm doing it because my sister has had to work 16 hours each day... since she got here because her husband... can't pay the hospital bills, he doesn't have medical cover... like million other people in this fucking country... that is the richest in the world!
Çünkü o bütün gün çalışıyor. Kocası hastane de ve kız kardeşimin hastane masraflarını karşılaması gerekiyor! Bu lanet ülkedeki 40 milyonun, insan gibi sağlık sigortası yok!
I don't need anyone's permission to live in my own country!
Kendi ülkemde yaşamak için kimseden izin almaya gerek duymam!
While I was in the country I thought of my friend Luigi and these two picciriddi.
Köydeyken dostum Luigi'yi ve şu iki picciriddi'yi düşündüm.
Maybe it happens in towns too... but when my job brings me out to the country...
Belki kasabadakiler de böyle yapıyordur. Fakat ne zaman iş dolayısıyla şehir dışına çıksam,..
The country is in my dreams
Ülkem rüyalarımda
My father once told me, Soldiers and policemen get treated well in this country.
Babam bir keresinde şöyle demişti : Askerler ve polisler bu ülkede iyi işler yapar.
My mother descended from one of the oldest Serbian families in the country.
Annem, ülkenin en köklü Sırp ailelerinin birinden geliyordu.
It was my idea to bring Herr Fricke to our little weekend in the country.
Bay Fricke'yi kırda küçük bir hafta sonu için getirmek de benim fikrimdi.
My job is forbidden in this country, a country that is all about freedoms.
İşim bile bu ülkede yasak. Hem de özgürlükler ülkesinde!
My first parish was way out in the country, a desolate area.
Benim ilk görev yerim şehir dışındaydı, ıssız bir bölgede.
Well this Saturday, in Oklahoma City, over four million third-grade students from all over the country will gather in one place and, at the same time, play "My Country'Tis Of Thee" on their recorders!
Güzel, bu cumartesi Oklahoma'da tüm ülkeden 4 milyondan fazla 3. sınıf öğrencisi aynı anda aynı yerde flütleri ile... "My Country'Tis Of Thee" parçasını çalacaklar
Tomorrow, the world will be tuning in as over four million children play "My Country Tis of Thee" on their recorders!
! Yarın tüm dünya 4 milyonun üzerindeki çocuğun flütleriyle çalacağı "My Country Tis of Thee" parçasına kilitlenmiş durumda!
In grateful acknowledgement of the bloodshed in service of your country it is my honor to present you with the order of the Purple Heart.
ÜIkene hizmet ederken yaralandığını anlıyor, ve bu madalyayı sana vermekten gurur duyuyorum. - Purple Heart senindir.
" l have been stimulated by the great love which I have for my country, and in which would be found exceedingly strange information.
" Ülkeme duyduğum büyük sevgi nedeniyle... ve aşırı derecede tuhaf bilgiden ötürü, harekete geçmeye karar vermiştim.
While my enemies taxed me with wishing to be king, I would willingly exchange my lot and all my fortune for a small estate in England and the privileges of that delightful country, which I hope to see again.
Düşmanlarım beni kral olmayı istemekle suçlarken İngiltere'de küçük bir yer ve tekrar görmeyi umut ettiğim bu güzel ülkenin imtiyazları uğruna bu şansımı geri mi çevireceğim.
young men and women rushing around, my sisters joined in, with their country ways... wearing light, bright dresses... along with love's promise of a greater love.
Genç erkekler ve kadınlar pervane olmuşlardı. Kız kardeşlerim de aşkın daha büyük bir aşkı doğuracağı ümidiyle geleneklere özgü hafif, parlak elbiseler giyerek onlara katıldılar.
To have rejected Uriens there and then would have humiliated him before the whole country and cost my brother the loyalty of Wales.
Uriens'i o anda orada reddetmek onu herkesin önünde küçük düşürmek demekti ve kardeşime Galler'in sadakatine mal olacaktı.
So the future of your country is in the hands of my 15 year old?
Yani ülkenizin geleceği benim 15 yaşındaki kızımın ellerinde mi?
Questions of this nature could shatter my faith in this country.
Bu gibi sorular benim hükümete duyduğum güveni sarsabilir.
He had his country uppermost in his mind. My deepest regrets.
- Savaşta ölmemiş olsa bile yine de ülkesi için öldü.
I could notleave my country in herdeepestmisery.
Kötü durumda olan ülkemi terk edemezdim.
He killed my father, he killed my brother, he killed my uncles like he's killed thousands in this country.
O adam babamı öldürdü, kardeşimi ve amcalarımı öldürdü. Tıpkı bu ülkede öldürdüğü binlerce insan gibi.
I've been out floating around, bouncing around the cities and the towns in this country, and the theaters and concert halls, working on my stuff.
Bu ülkedeki, eyaletlerde, şehirlerde dolanıp Tiyatrolarda, konser salonlarında, işimi yapıyorum.
On the domestic side, in this country, and before I tell you my plan for the domestic side,
İç tarafa bakarsak, bu ülkede, içerisi için planımı anlatmadan önce,
I thought every actress in the country, was programmed to expose her breasts, the moment my father reached a certain altitude.
ÜIkedeki her aktrisin babam geIdiğinde.. ..göğüsIerini göstermeye programIandığını düşünürdüm.
A young Greek guy, first job in the country, hardly spoke English, he came to me and went,'Mr Brent, will you be godfather to my child?
Genç bir Yunanlı vardı, ülkede ilk kez çalışıyor, İngilizce'yi zor konuşuyor, Bana geldi ve dedi ki,'Bay Brent, çocuğumun vaftiz babası olur musunuz?
As I walked off my Big dinner, I realized I'd gone from pretending... I didn't hate being in the country... to pretending I didn't hate listening to Big's Willow talk.
Büyük yemeğimden dönerken, kulübede olmaktan nefret etmiyormuşum gibi davranmaktan, Büyük'ün Willow'u anlatışından nefret etmiyormuş gibi davrandığımı fark ettim.
in my opinion 572
in my heart 96
in my room 109
in my bed 49
in my mind 161
in my view 52
in my experience 382
in my dreams 78
in my world 69
in my defense 150
in my heart 96
in my room 109
in my bed 49
in my mind 161
in my view 52
in my experience 382
in my dreams 78
in my world 69
in my defense 150
in my house 118
in my case 131
in my day 121
in my hand 30
in my head 141
in my family 33
in my eyes 40
in my own way 47
in my book 75
in my dream 57
in my case 131
in my day 121
in my hand 30
in my head 141
in my family 33
in my eyes 40
in my own way 47
in my book 75
in my dream 57
in my home 30
in my life 110
in my pocket 58
in my apartment 37
in my office 200
in my car 54
in my professional opinion 37
in my 68
in my hands 18
in my time 45
in my life 110
in my pocket 58
in my apartment 37
in my office 200
in my car 54
in my professional opinion 37
in my 68
in my hands 18
in my time 45