English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ I ] / In my day

In my day traduction Turc

4,061 traduction parallèle
Same type as in my day.
Benim zamanımdaki gibi bir tip.
In my day, they didn't coddle you.
Benim zamanımda, üstümüze titremezlerdi böyle.
"I am, and you seem more interested in my day than my husband."
Evet. Bugünlerde bana karşı kocamdan daha çok ilgilisin.
In my day, a woman went away in her fifth month and didn't come back again until her tenth.
Benim zamanımda, kadınlar beşinci ayda uzağa gider ve onuncu aya kadar geri dönmezlerdi.
- Oh, yes. You know, I don't know anything about karate, but I have broken a few boards in my day. Hi-yah.
Karate hakkında hiçbir şey bilmem ama geçmişte birkaç tahta kırmışlığım var.
In my day, your best gal just wore your ring.
Benim zamanımda kız arkadaşın senin yüzüğünü takardı.
But one day you'll be identifying my body in a morgue, then you'll know.
Ama bir gün beni morgda teşhis ederken, o zaman öğreneceksiniz.
Okay, well, the first draft of my vows, which I wrote the day after we got engaged, clocked in at around 70 pages.
Tamam, şey, yeminimin ilk taslağını nişanlandığımızdan bir gün sonra 70 sayfa civarında yazmıştım.
So every day, I'm gonna be trapped in a little room with someone that I can't keep my hands off of.
Bu yüzden her gün, uzak durmam gereken biriyle ufacık bir odada durmak zorunda kalıyorum.
A new draft for the rest of the day on my desk in 20 minutes.
Pia. Günün yeni programı 20 dakika sonra masamda olsun.
Um, I am interested in doing something special for my best gal on Valentine's Day.
Sevgililer gününde kız arkadaşım için özel bir şeyler yapmak niyetindeyim.
You know, that bag transitions from day to night seamlessly, and I no longer have to carry crayons in my front pocket.
O çanta hem gece hem gündüz mükemmel bir şekilde kullanılabiliyor ve artık pastel kalemlerini ön cebimde taşımak zorunda kalmıyorum.
- As usual, I went by the day before in my beard To scope things out.
Her zamanki gibi teftiş için bir önceki gün sakalımla gittim.
Okay, try not to throw this in my face one day, but sometimes you're actually really smart.
Bunu bir gün yüzüme vurma sakın ama bazen gerçekten çok akıllı oluyorsun.
So thanks for adding that to my day. And by the way, what's in these?
Bu arada, ne var bunların içinde?
This is the best day in my life.
Bu hayatımın en güzel günü.
It's a beautiful day to save lives. I'll channel you in my own voice.
Kendi sesimi kullanayım ben.
You know, my mom's boyfriend smokes weed and plays Xbox all day and eats all the food in the house.
Annemin sevgilisi bütün gün ot içer ve XBox oynar ve evdeki bütün yiyecekleri tüketir.
In my first foster home, the lady used to cry all day long every day.
İlk koruyucu evimde kadın bütün gün durmadan ağlardı.
Today's Mother's Day, and I haven't talked to my mom in...
Bugün Anneler Günü ve annemle de ne zamandır konuş- -
So it's getting all over the front of my new little pretty first-day-of-school dress and I spent the entire first day in the nurse's office.
Okulun ilk günü giydiğim yepyeni elbisem kan içinde kaldı ve günün kalanını hemşirenin yanında geçirdim.
I'm alone in my room... dreaming of him to come... to take me a day of childhood... and who would leave me... away!
# Odamda yalnızdım... # Gelip beni çocukluk günlerimden... #... birine götürecek birisini bekliyordum. # Onunla giderdik çok uzaklara!
One day she's the love of my life, my little sidekick, my partner in crime. Just like that... she's my enemy.
Hayatımın aşkı, dostum, yardımcım suç ortağım olan kızım bir anda düşmanım haline geldi.
He died two years ago on this exact day, and I still got that knot in my stomach like when I first heard.
2 yıl önce bugün öldü ama midem hala haberi ilk aldığım zamanki gibi düğüm düğüm oluyor.
I, Robert Luther Morehouse, take thee, Elizabeth Victoria, to be my wedded wife, to have and to hold from this day forward, for better and for worse, for richer and poorer, in sickness and in health,
Ben, Robert Luther Morehouse, , Elizabeth Victoria seni almak benim evli eşi olmak, olması ve tutmak için Bu gün ileri gelen, daha iyi ve kötü, zengin ve fakir için, hastalık ve sağlıkta, sevmek ve beslemek için ölümüne kadar bizi ayırana.
I'd just like to say, in my own defense, that I cannot control Snotlout or the twins 24 hours a day.
Kendimi savunmak için sadece şunu söyleyebilirim Snotlout ve ikizleri günde 24 saat kontrol edemem.
I've lost over half my army in the last week with a drone strike. It wasn't even a fair fight, and any day now,
İnsansız hava uçağıyla yapılan saldırıda ordumun yarısından fazlasını kaybettim.
Oh, my God, we're in Canada.
Tanrım, Kanada'dayız.
You just took a wrong turn one day and landed in bed with my wife?
Bir gün yanlış yerden dönüp karımla yatağa mı girdin?
When I saw my... daughter vanish in flame and darkness, that day the dwindling spectre of a God vanished too.
Kızımın, alev ve karanlığın içinde kayboluşunu gördüğümde o gün bir Tanrı'nın varlığı da kayboldu.
The day I first started hearing voices... your voice... it was the most frightened I'd ever been in my life.
Sesleri duymaya başladığım ilk gün, senin sesin hayatta duyduğum en korkmuş sesti.
The same day Superman's rocket crashed in my reality.
Benim gerçekliğimde Superman'in roketinin düştüğüyle aynı gün.
"From the day I finally learned to tie my shoes, " the person who has exercised the most influence in my life is me. "
"Ayakkabılarımı bağlamayı öğrendiğim günden beri üzerimde en fazla etkiye sahip olan insan benim."
It is strange, talking about ghosts... when I found the body of that woman the other day I suddenly saw images of my little cousin in front of me.
Hayaletlerden konuşmak çok garip... Geçen gün kadının cesedini bulduğumda... Birden küçük kuzenimin görüntüsü gözümün önüne geldi.
There I was, taking a warm shower on my day off in my new apartment.
İzin günümdeyim. Yeni evimde ılık bir duş alayım dedim.
Now that song's gonna be stuck in my head all day.
Aman ne güzel şimdi tüm gün bu şarkı aklımdan çıkmayacak.
I learned how to do it my first day in med school.
Ben tıp fakültesindeki ilk günümde öğrenmiştim.
I believe my proposal will win the day, and you and I will profit as the properties we share will explode in value.
Ben önerimi inanıyorum Günün kazanacak ve sen ve ben kar edecek paylaştığımız özellikleri olarak değer patlayacak.
That single day in my life...!
Sadece tek bir gün...!
Pete, one day I looked in the mirror and I realized I had regrets because I didn't understand the wellspring of my confidence.
Pete, bir gün aynaya baktım ve özgüvenimin kaynağını çözemediğim için pişmanlıklarım olduğunu fark ettim.
I've been in my room all day, I've had my headphones on...
- Bütün gün kulaklık kulağımda odamdaydım.
Bill, I never felt smaller than I did the day that you offered to pay for my participation in our study.
Bill, kendimi hiç çalışmamızdaki katılımım için bana para teklif ettiğin günkü kadar değersiz hissetmemiştim.
And after the war, when I lost my place in the post office, because you keep writing and one day I went to Rimini to find out, and Domenico had a sister and his sister what she liked most was the sun.
Ve savastan sonra, Sen yazmaya devam ettin. Ve bir gun Rimini'ye onunla tanismaya gittin, Ve Doménico'nun bir kizkardesi vardi.
He even... he even used to hide candy bars in my bag, so that every day I'd got to school and open up my backpack and I'd think of him.
Hatta çantama çubuk şeker bile saklardı böylece okula her gittiğim gün de çantamı açar ve onu düşünürdüm.
One day before its debut, and you're still missing the depth in my eyes.
Halka açılmasına bir gün var ama gözlerimde derinliği hâlâ yakalayamamışsın.
In sixty years they will be talking about this day... about my legacy.
60 yıl sonra bugünü konuşacaklar... Mirasımı konuşacaklar.
I guess the memory that stands out the most is the day he put my mother in a mental institution.
Aklıma gelen ilk olay annemi hastaneye yatırması sanırım.
So-so I've been coming in here every day, for months, and you've poured my coffee, you, uh, chatted me up about sports and about cars, and it never occurred to you to tell me that you are dating my daughter?
Ben buraya kaç aydır her gün geliyorum ve sen bana kahve veriyorsun spor ve arabalar hakkında sohbet ediyoruz ve kızımla çıktığını söylemek hiç aklına gelmedi mi?
My father won the race in 1948, but to this day we still remain the only father and son to have won Daytona.
1948'de babam yarışı kazanmıştı, ama bugüne kadar sadece baba ve oğul olarak yarışı kazanan bizdik.
I should have six months in my rainy day fund.
Kötü günler için altı aylık yatırım yapmalıyım.
Hey, I swim in my pool every motherfucking day.
Havuzumda amına koyduğumunun her günü yüzüyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]