In my hand traduction Turc
3,136 traduction parallèle
Now, I've sat there hundreds of times, thousands maybe, with a can of beer in my hand.
Ki oraya yüzlerce kez oturmuştum belki binlerce, elimde bir kutu birayla.
I like to have a can of beer in my hand when I watch the beer ads.
Bira reklamlarını izlerken elimde bir kutu... bira olması hoşuma gidiyor.
I smelled the beer in my hand. And as I vomited, I looked around the living room for something to grab onto. "
Ve kusmaya başladığım sırada odanın içinde, tutunabileceğim bir şeyler aradım.
I'm holding "A's" phone in my hand.
"A'nın" cep telefonunu tutuyorum elimde.
It's very cloudy. I see the book in my hand, but nothing outside.
ÇOK BULUTLU.ELİMDE KİTABI GÖRÜYORUM FAKAT DIŞARIDA DEĞİL.
I was at the railway station... with a ticket in my hand.
Tren istasyonundaydım... elimde bir bilet ile.
Put a spear in my hand again.
Elime yine mızrak verin.
In my hand, I am holding documents proving that this woman, your mayor, stole funds from the city to build herself a lavish home in the woods.
Elimde bu kadının, başkanınızın ormanda kendisine gösterişli bir ev yapmak için kasaba bütçesinden para çaldığında dair kanıtlar var.
I'm standing there like a moron, holding my balls in my hand.
Elimde toplar malak gibi saatlerdir seni bekliyorum.
Then I made the mistake of telling your pal before I had the money in my hand.
Sonra, parayı almadan sizin arkadaşa söylemek gibi bir hata yaptım.
I can feel it. It's still here in my hand.
Hissedebiliyorum, hala elimde.
I've got some in my hand bag.
- Çantamda olması lazım.
I have the Ferrari key in my hand
Elimde Ferrarinin anahtarı var.
Glass in my hand Scotch as planned
~ Bardak elimde. Bardak çatlamis. ~
It's right here in my hand.
Elimde duruyordu.
Right fucking there in my hand chair.
Sandalyemin hemen üstündeydi be.
Terry, I am coming to you today with my hat in my hand.
Terry, bugün elimdeki şapka ile sana geliyorum.
So we cut and cut, and then I hold up, in my hand, the heart of a fetal pig.
Kestikçe kestik, sonra anne karnındaki domuzun kalbini elime aldım.
Hey, why is there nothing in my hand?
Hey, benim elimde neden birşey yok?
I am holding in my hand proof that he was indeed born in Leeds, England!
Şu an elimde onun İngiltere'de Leeds'te doğduğunun kanıtı var!
I've already got your balls in my hand.
Zaten taşakların ellerimdeyken.
- Such details aren't more important than the fact it's already in my hand.
- Bu ayrıntılar önemli değil, önemli olan mektubun bende olması.
There's no knife in my hand now, Mr. Quarles.
Şimdi elimde bir bıçak yok, Bay Quarles.
It was in my hand.
Avucumun içindeydi.
I spent the night at the American Cancer Society with my hand in Jim Barton's pocket and you told me I was wasting my time.
Amerikan Kanser Derneği yemeğinde bütün geceyi Jim Barton'a yılışarak geçirdim. Ama sen boşa uğraştığımı söyledin. Bir şey çıkmayacağını söyledin.
You committed the smallest breach in the most public of ways, and you forced my hand.
Onca yöntem dururken en ufak kuralı çiğnedin ve beni buna zorladın.
You know, if you... cut your hand off with the circular saw in a fit of geriatric stupidity, my sisters, my wife, they're not going to let me forget about that, so, uh...
Biliyorsun, eğer elini döner testereyle.. .. kesersen, kardeşlerim, eşim.. .. bunu boşvermeme izin vermeyecekler.
- So I tried to pass on by, pretend I didn't know him, but he had a couple of pops in him, stops, gives me a big hello, shakes my hand.
- Yanından geçip gitmeye çalıştım. Tanımıyormuş gibi yapmaktım. Ama birkaç içki içmişti.
I got bureaucrats and civil officials in the palm of my hand.
Parmağımda oynattığım bir sürü bürokrat ve memur var.
And I saw the baby in there, no bigger than my hand.
Bebeği içinde gördüm, elimden bile büyük değildi.
Stick with the job in hand, you... me and my girl are having a little dance to ourselves.
İşin hiç bitmez mi senin, sen, ben ve minik kızımız kendi kendimize dans edeceğiz.
My daddy bought this parcel off of Bucky Hand in 1859?
Babam bu parseli Bucky Hand'ten 1859 senesinde satın almıştı.
As it turns out, my good friend, our mentor, Rebecca Sewell, has just informed me that there is someone out here who might be able to give us a hand.
Görünen o ki, arkaşım, akıl hocamız, Rebecca Sewell'in, bana şimdi söylediğine göre, burda bize yardım edebilecek biri var.
And here's another writ in my cousin's hand, stolen from her pocket, containing her affection unto Benedick.
Bende de kuzenimin eliyle yazılmış bir şiir var, cebinden çalınmış ve Benedick'e olan aşkına adanmış.
Bobby's literally never read a book, and yesterday I got my hand stuck in the bottom of a honey-roasted peanut jar.
Bobby gerçek anlamda hayatında hiç kitap okumadı. Ve ben de dün elimi ballı fıstık kavanozuna sıkıştırdım.
My hand is in her eye.
Elim gözünde.
Well, I mean, he had it in his hand before he dropped it, so I found it under my car. Did you get a good look at him?
Elindeydi ve arabamın altında buldum
This ring was removed from the dead hand of Rosa's mother, in my presence.
Bu yüzük Rosa'nın annesinin ölü elinden çıkarıldı benim şahitliğimde.
Come, my bright boy, shake Mr Neville's hand and let us be friends.
Gel, akıllı oğlum, Bay Neville'in elini sık ve arkadaş olun.
And I took my right hand and I pushed him in the chest.
Sağ elimi göğsüne yaslayıp onu itekledim. Ve diğerlerine seslenmeye başladım.
If a bloke walks through that door, it's my job to get a pen in his hand and his signature on the contract, any way I can.
Kapıdan bir adam girdiği an ne yapıp edip, adamın eline kontratı imzalaması için kalemi vermeliyim.
My dad thinks it's a hand-kerchief and puts it in his pocket!
Benim babam mendil sanip cebine sokuyor.
I keep my hand in.
Bir elim burda.
Not this year, Chet. It's your butt that will have my hand in it.
Dün gece düşündüm ki eğer Wilbur'un bir işi olursa burada kalabilir.
Pressing concerns forced hand in preventing my men from presenting at your games.
Acil ilgilenmem gereken olaylar adamlarımı oyunlarında sunmamın önüne geçti.
Ashur? My hand and house, in payment for blood spilled in your husband's name.
- Kocanın adına dökülen kanlar karşılığında beni ve hanemi ona verecek.
Well, I might just let you shake my hand when I haul his corpse in.
Bir elimle cesedini sırtımda taşırken diğer elimle tebriklerinizi kabul ederim.
I let you think you're kicking my ass, and then in the last hand, I sweep in and take all your money.
Beni yenmene izin vereceğim, son ele gelince elinde ne varsa silip süpüreceğim.
Would have worked, till you came charging in here with Moretti on your tail and forced my hand.
Moretti'yi peşine takıp buraya gelmen ve benim elimi zorlaman işe yarayacaktı.
Except for the part where you held my hand while I exercised my right to choose and then four months later, you screamed I killed your baby in front of all our friends.
Senin seçme hakkımı kullanırken elimi tutup dört ay sonrasında bütün arkadaşlarımızın önünde "çocuğumu öldürdün" diye bağırman hariç.
I cut my hand on the glass in the train.
Trende camla elimi kestim.
in my hands 18
in my opinion 572
in my heart 96
in my room 109
in my country 72
in my bed 49
in my mind 161
in my view 52
in my experience 382
in my dreams 78
in my opinion 572
in my heart 96
in my room 109
in my country 72
in my bed 49
in my mind 161
in my view 52
in my experience 382
in my dreams 78
in my world 69
in my defense 150
in my house 118
in my case 131
in my day 121
in my head 141
in my family 33
in my eyes 40
in my own way 47
in my book 75
in my defense 150
in my house 118
in my case 131
in my day 121
in my head 141
in my family 33
in my eyes 40
in my own way 47
in my book 75
in my dream 57
in my home 30
in my life 110
in my apartment 37
in my pocket 58
in my office 200
in my car 54
in my professional opinion 37
in my 68
in my time 45
in my home 30
in my life 110
in my apartment 37
in my pocket 58
in my office 200
in my car 54
in my professional opinion 37
in my 68
in my time 45