In my time traduction Turc
8,142 traduction parallèle
I was looking for that... in my time.
Demek böyle yok olmuş. Ben de onu arıyordum. Kendi zamanımda.
No, in my time... the virus didn't start until 2016.
Hayır, hayır, benim zamanımda virüs... 2016'ya kadar yayılmamıştı.
Cassie started our investigation in my time.
Benim zamanımda Cassie araştırmamızı başlatmamızı sağladı.
It changes everything in my time.
Benim zamanımdaki her şeyi değiştiriyor.
I've had some commissions in my time, but...
Zamanında çöpçatanlık yaptığım oldu ama...
But now I'm off all my meds, and my head is clear for the first time in, like, forever.
Ama bütün ilaçlarımı bıraktım, ilk kez ilaç etkisinde değilim.
I love, for the first time in my life, not being so angry all the time because I never fit in.
Hayatımda ilk kez hep sinirli değilim. - Çünkü hiç uyum sağlayamazdım.
I would have never even flirted with Darcy if you weren't in my head all the time.
Eğer en başta sen aklıma girmeseydin Darcy'yle hiç takılmayacaktım.
You know, this is my first time in an actual frat house.
Biliyor musun, ilk defa bir dernek evine geldim.
You are a goddamn piece of gum that got stuck on the bottom of my shoe, and the time has come to toss that fuckin'shoe in the trash!
Ayakkabıma yapışan lanet bir sakız parçası olduğun ve artık ayakkabıyı çöpe atma zamanımın geldiği anlamına geliyor.
And for the first time in my lifetime, Serbia has value.
Hayatımda ilk defa Sırbistan'ın bir değeri var.
In a short matter of time, you won't be my enemy... You'll be my ally.
Kısa sürede düşmanım değil müttefikim olacaksın.
I like her a lot and for the first time in my life, it feels like maybe somehow a girl likes me back.
Belki de.. hayatımda ilk defa, ilgilendiğim bir kız da benden hoşlanıyor.
I think it was my time in Arkham that freed me.
Bence beni özgür kılan Arkham'da yattığım zamandı.
Months ago, you promised you'd find who killed my parents, and in all that time, you've managed to find one witness, who turned out to be a liar.
Aylar önce bana annemin ve babamın katillerini bulacağına söz verdin. Ama tek yaptığın sahte bir tanık bulmaktı.
And crunching pretzels in my ear the whole time... ♪ getting closer ♪ What's up... What's up with you and all the spawn kills?
Senin doğar doğmaz öldürmen neydi ha?
I've spent most of my time abroad in Asia.
Yurt dişindaki zamanimin cogunu Asya'da gecirdim.
You know, one time, when I was growing up, I was in one of my many foster homes and they had a guy come speak to us, and he was super smart, he was wearing glasses and everything.
Bir keresinde, ben çocukken, evlatlık olarak kaldığım evlerden birine bir adam geldi ve bize bir konuşma yaptı. Adam çok zekiydi, gözlüğü falan her şeyi tamamdı.
The first time I threw up not in my own house was in the way, way back of that car.
Evim dışındaki ilk kusuşum o arabada olmuştu. Büyük bir anınmış.
And between my time in Congress and now at the White House, I have more experience than both of my opponents combined.
Şimdiki Beyaz Saray ve kongre arasındaki geçirdiğim zamanda iki rakibimin toplamından çok tecrübem var.
In my creative writing class in college, we would do this kind of stuff all the time, critiquing.
Üniversitedeki yaratıcı yazarlık dersinde, biz sürekli eleştiri yapardık.
There is no way I traveled back in time 20 years, called off my wedding, and restarted my whole life just to get your coffee!
Zamanda yirmi sene yolculuk yapıp, düğünümü iptal etmemin ve tüm hayatıma sana kahve yapmak için yeniden başlamamın imkanı yok.
I work in a hard business and I work hard in it and so I'm very picky about who I choose to spend my free time with.
Çok zor bir işte çok sıkı çalışıyorum. Boş zamanımı harcayacağım kişiyi seçme konusunda çok titizimdir.
But I will have the opportunity to travel back in time in the near future and save my mom.
Ama yakın zaman içinde, elime geçmişe gidip annemi kurtarma fırsatı geçecek.
We met last time he was in Starling City visiting my friends.
En son Starling City'e, arkadaşlarımı görmeye geldiğinde tanışmıştık.
I haven't heard my real name in a very long time.
Gerçek ismimi uzun süredir duymamıştım.
I remember one time She found me wandering in a fugue after i got an 89 on my organic chem lab,
- Bir defasında beni Organik Kimya'dan 98 aldıktan sonra dolaşırken bulmuştu.
One time, my old man was punching my mother and I went up the stairs and I went in the room.
Bir gün babam, annemi yumruklarken... yukarı çıktım ve odaya girdim.
Stranded in this time, unable to return to my own.
Bu zamanda sıkışıp kalmıştım. Kendi zamanıma dönemiyordum.
Those sound like moves in the right direction, Rios, but my conditions must be met fully, in writing, before I say anything other than "time is not on your side,"
Bunlar doğru yönde hareketler gibi geliyor, Rios fakat, "zaman sizin yanınızda değil" den başka bir şey demeden önce şartlarım yazıya dökülerek, tam olarak karşılanmalı.
I'm making an experimental time lapse film of a year in my life, so...
Hayatımın bir yılında zamanın geçişini anlatan deneysel bir film yapıyorum, yani...
Every single time I close my eyes, I just see Ruben's face.
Ne zaman gözümü kapatsam Ruben'in yüzünü görüyorum.
I guess my point is, last time I checked, faith wasn't a crime in this country.
Diyeceğim şu sanırım, en son baktığımda iman suç değildi bu ülkede.
F-for my first time, I... T-that kid was in so much pain.
İlk seferimde o çocuk çok acı çekiyordu.
Emily, I shall now use time travel to bring you to my current location in time.
Emily, şimdi seni zamandaki kendi konumuma taşımak için zaman yolculuğunu kullanacağım.
When I was in the military, it seemed like I spent half my time polishing my boots.
Askerdeyken, bu botlarla zamanımın yarısını harcadım bu botlarla.
Which leaves me in the delightful position of trying to support my boss and trying to protect my friend's job at the same time.
Bu da patronumu desteklemeye ve en yakın arkadaşımın işini aynı anda korumaya çalışırken beni çok hoş bir duruma sokuyor.
The last time you were in town, you threatened to kill me and my mother.
En son şehre geldiğinde, beni ve annemi öldürme tehdidinde bulunmuştun.
We'll be back in time for tea, so I can do my work for dinner.
Çay vaktine döneriz böylece akşam yemeği için işlerimi yapabilirim.
I want to change my face because I see him in the mirror all the time.
Yüzümü değiştirmek istiyorum çünkü ne zaman aynaya baksam onu görüyorum.
Having my parents together for the first time in my life?
Ebeveynlerimin hayatımda ilk kez birlikte olması?
Look, I've worked very hard to turn my life around in a very short amount of time.
Çok kısa bir sürede hayatımı yoluna sokmam gerekiyordu.
Was I in possession of cocaine, amphetamines, amyl nitrate, also known as poppers, at the time of my arrest? In large quantities.
Tutuklanırken yanımda kokain, amfetamin ve amil nitrit, popper olarak da bilinir var mıydı derseniz, aşırı miktarda vardı.
Listen, friend, I thought they were light the first time I went in, And they took out half my crew,
Bak dostum ilk kez içeri daldığımda onları çantada keklik olarak düşünmüştüm adamlarımın yarısını patates etmişlerdi, minik işbirliğimizle birlikte etkili bir şeyler için hazırlıklılar diyorsam sözümü dikkate al.
Into extinction. My father created Markridge as a place to defy the order of things, To ignore the rules, to laugh at mother nature and spit in the face of father time.
Babam Markridge'ı bir şeylere karşı gelmek adına kurdu kuralları reddetmek, Doğa anayla eğlenmek ve Zaman'ın suratına tükürmek için.
I was just thinking about how when you and Coyote had a party I'd come in in my pajamas and do this to tell everyone that it was time to leave, remember?
Coyote ile yaptığınız partiyi düşünüyordum da odaya pijamalarla girip herkesin gitmesini istemiştim, hatırladınız mı?
If I said that I was able to say this because of what happened, it may seem odd... Still, I for the first time in my life, I did my ultimate best.
Olanlardan sonra bunu demem garip kaçsa da hayatımda ilk defa elimden geleni yaptım.
My child, if you argue, I'm never gonna be able to make it back in time for their big finish.
Eğer tartışma devam edersen çocuğum büyük finale yetişemeyeceğim.
Your breath reminds me of the time I found my Uncle's body in a well.
Nefesin bana amcamın kuyuda bulduğum cesedini hatırlatıyor.
That's the second time that you've gone behind my back after I told you something in private.
Seninle paylaştığım özel bir şeyden sonra ikinic defa arkamdan iş çevirişin oldu bu.
it got in my mouth that time.
Aman Tanrım!
in my opinion 572
in my heart 96
in my room 109
in my country 72
in my bed 49
in my mind 161
in my view 52
in my experience 382
in my dreams 78
in my world 69
in my heart 96
in my room 109
in my country 72
in my bed 49
in my mind 161
in my view 52
in my experience 382
in my dreams 78
in my world 69
in my defense 150
in my house 118
in my case 131
in my day 121
in my head 141
in my hand 30
in my family 33
in my eyes 40
in my own way 47
in my book 75
in my house 118
in my case 131
in my day 121
in my head 141
in my hand 30
in my family 33
in my eyes 40
in my own way 47
in my book 75
in my dream 57
in my home 30
in my life 110
in my pocket 58
in my apartment 37
in my office 200
in my car 54
in my professional opinion 37
in my 68
in my hands 18
in my home 30
in my life 110
in my pocket 58
in my apartment 37
in my office 200
in my car 54
in my professional opinion 37
in my 68
in my hands 18