Çok hızlı traduction Anglais
9,727 traduction parallèle
Çok hızlı parmakları vardı.
He had such agile fingers.
15 yıldan fazladır evden çıkmayan bir kadın için bu çok hızlı oldu.
That's pretty fast for a woman who hasn't left a house in over 15 years.
Bu eski akbabalar çok hızlı konuşurlar ve söyledikleri tek kelimeyi bile hatırlamazlar.
These old buzzards talk fast and don't remember a word they say. ( chuckles )
Çok hızlı ve büyük ilerlemeler kat ettiler.
It just got way too big, too fast.
Çok hızlı yürüyorsun.
You walking too fast, man.
- Çok ama çok hızlı yürüyorsun adamım!
You walking too fucking fast, man!
Çok hızlı toparlandım ve sadece mülakat ile koşu için giysi getirdim.
I... I packed so fast, I'm either gonna look like I'm going to my interview or running a 10k.
Çok hızlı ilerliyor, öyle değil mi?
It's happening fast, isn't it?
- Kanama çok hızlı olmuştur.
Probably bled out pretty quickly.
Çok hızlı oldu her şey.
It all happened so fast.
Yok, her şey çok hızlı oldu.
- No, it was all too fast.
Zoe bebek çok hızlı büyüyor, değil mi?
Zoe... the baby is growing too fast, isn't it?
Çok hızlıca büyüdü.
He just grew so fast.
Saçım ve parmak tırnaklarım çok hızlı büyüyorlar.
My hair and fingernails... they're growing so fast.
Kalbin çok hızlı atıyor.
Your heart's racing.
Çok hızlı büyüyor ve pek çok yeni katılan var.
It's growing so fast, and we have so many new converts.
- Her şey çok hızlı cereyan ediyor.
This is all moving way too fast. Wow.
Ve gerçekten çok hızlı koşuyorlarmış.
And they run really fast.
Yeni işi kabul ettiğimi söylediğimde çok hızlı çıktın buradan.
You did run outta here pretty quick when I told everybody I was taking the new gig.
- Bana göre çok hızlısın!
Whoa, whoa, whoa, whoa, whoa, whoa, whoa, whoa! You're moving way too fast for me.
Çok hızlıydı.
He moved so fast.
Bu çok hızlı oldu.
That was fast.
Peki, çok hızlı..
Well, that got creepy fast.
Viktor'dan, çok hızlı hareket ettiği için kurtulmadılar.
They didn't get rid of Viktor because he's moving too fast.
- Arkadaş yolu biliyor, çok hızlı gidecek.
He knows the way and drives faster.
Oda çok karanlıktı ve çok hızlı olup bitti. Ama pencereye koştum ve iri bir adamın Troy'u kamyonetine tıktığını gördüm.
The room was so dark and it all happened so fast, but I ran to the window and I saw this big guy stuffing Troy into his truck.
Çok hızlı giderken, bu... Gördüğünüz gibi, yelpazeyi döndürüyorum değil mi?
When you're going quickly, this... ~ As you can see, I'm turning the rudders, yes?
Çok hızlı giderseniz, yönlendirmek kolay.
If you go quite quickly, the steering works well.
- Çok hızlıymışsın.
- That's pretty fast.
Çok hızlı olmamızı söylemiştim.
I told you we were moving too fast.
Çok hızlılar!
They're moving too fast!
Sadece bir şey alacağım. Çok hızlıca.
I just need to buy one thing.
- Charles, çok hızlı gidiyorsun.
Charles, you're going so fast.
Nabzı çok hızlı.
His pulse is strong.
Aramızdaki şeyin çok hızlı gitmesinden korktum ve içine sıçmak istemedim.
I was scared things were moving too quickly, but I don't give a crap.
Çok hızlı, çok kaslı ve sağlam bir köpektir.
He's a fast dog, well defined and tough.
Çok yavaş mı yoksa çok hızlı mı çektim?
Did I reel it in too slow or... or... or too fast?
Adam çok hızlıydı.
He was prompt.
Saatte 320 km, bu kadar hızlı olmak çok tehlikeli birşey.
200 miles per hour, and when you go so fast, it's dangerous.
"Aşkın Hızından Daha Hızlı" adlı romanını hep çok sevmişimdir.
You know how I've always loved your novel Faster Than the Speed of Love?
Bu, Aşkın Hızından Daha Hızlı için kullandığım kısaltma çünkü çok söylüyorum.
That's the acronym I use for Faster Than the Speed of Love, because I mention it so much.
- Tüm ekip için çok tehlikeli. Hafif ve hızlı seyahat edeceğiz.
We're gonna travel light and fast.
Ama hiç kimse bu kadar çok ve bu kadar hızlı artma sebebini anlayamıyor.
But no one understands why it swelled this much and this fast.
Tümör çok hızlı büyümüş.
Nothing is where it's supposed to be.
Bir... Çok hızlıyım.
One...
Birden çok uyuşturucu davasıyla bağlantılı bir meth bağımlısı, tipik hırsızlık tutuklaması.
A meth-head with multiple drug cases, typical burglary arrests.
Çok hızlı gitme.
Did I hear the gunshot from Ted's house?
- Ne kadar çok yerse o kadar hızlı büyür.
More it eats, faster it grows.
Sen bunu benden çok daha hızlı halledebilirsin.
You can do that a lot faster than I can.
Fazla zamanınız olmadığını biliyorum. O yüzden hızlıca anlatayım. Desteğiniz kampanyada çok işimize yarayacaktır.
I, uh, I know you don't have much time, so let me just say, uh, your support, and the support of your PAC, uh, would mean a lot to my campaign.
Köle gemisinden indiğimden beri bu kadar çok insanın bu kadar hızlı bir şekilde öldüğünü görmemiştim.
Not since my time on the slave ship had I seen people dying so quickly and in such numbers.
çok hızlısın 42
çok hızlıydı 17
çok hızlı oldu 22
çok hızlı gidiyorsun 24
çok hızlı değil 17
çok hızlı gidiyoruz 18
hızlı 265
hızlıca 21
hızlı ol 25
hızlı bir şekilde 16
çok hızlıydı 17
çok hızlı oldu 22
çok hızlı gidiyorsun 24
çok hızlı değil 17
çok hızlı gidiyoruz 18
hızlı 265
hızlıca 21
hızlı ol 25
hızlı bir şekilde 16
hızlı düşün 21
çok hoşsun 64
çok heyecanlıyım 140
çok hoşuma gitti 64
çok hastayım 35
çok hoş 795
çok havalı 33
çok hoşuma gidiyor 19
çok hoş görünüyorsun 55
çok hoşuna gidecek 20
çok hoşsun 64
çok heyecanlıyım 140
çok hoşuma gitti 64
çok hastayım 35
çok hoş 795
çok havalı 33
çok hoşuma gidiyor 19
çok hoş görünüyorsun 55
çok hoşuna gidecek 20
çok hoşsunuz 21
çok heyecanlandım 55
çok hasta 99
çok hoşuma gider 34
çok harika 48
çok hoş bir kız 25
çok heyecanlı 80
çok hoş olur 23
çok hoş değil mi 27
çok heyecan verici 71
çok heyecanlandım 55
çok hasta 99
çok hoşuma gider 34
çok harika 48
çok hoş bir kız 25
çok heyecanlı 80
çok hoş olur 23
çok hoş değil mi 27
çok heyecan verici 71
çok haklısın 247
çok hoşlar 25
çok hoş biri 33
çok hassas 27
çok heyecanlıydı 27
çok hafif 28
çok hoştu 69
çok haklı 59
çok haklısınız 85
çok hoşlar 25
çok hoş biri 33
çok hassas 27
çok heyecanlıydı 27
çok hafif 28
çok hoştu 69
çok haklı 59
çok haklısınız 85