English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Portugais / [ N ] / Ne diye

Ne diye traduction Portugais

7,840 traduction parallèle
- O halde ne diye hâlâ buradayız?
- Então porque é que ainda estamos aqui?
- Ne diye o zaman?
E depois?
- Jessica, ne diye...
- Jessica, porque é que...
Ne diye bu kızı hedef alıyorlar?
Porque é que vão atrás dessa miúda?
Seni ne diye çağırıyorlar, biliyor musun?
Sabes como eles te chamam?
Kan grubuma ne diye ihtiyacınız var?
Porquê o meu tipo de sangue?
Bu akşam size ne diye hitap etmemi istersiniz?
Como deseja ser chamado esta noite?
Ne diye tuhaf diye bir lakabın olur ki?
Por que tu recebes o nome de "Esquisito"?
Katil ne diye gözlerini kapatmakla uğraşsın ki?
Porque é que o assassino se daria ao trabalho de lhe fechar os olhos?
İşinde en iyilerden biri. O zaman ne diye davamızı alsın ki?
Então, porque aceitaria o nosso caso, nesses termos?
Hayatta olması umurunda değilse ne diye Warren ve diğerleriyle iletişim kurmak istiyorsun?
Se não se importas se ele ainda está vivo, porque tentas entrar em contacto com o Warren e os outros?
- Görmezden gelmek güç. - Ne diye çağırılırsa, nasıl hazırlanırsa hazırlansın.
É difícil esquecer, não importa como é chamado ou preparado.
Ne diye beni köpek gibi koşturuyorsun?
Porque me puseste a andar por aqui como um idiota?
Seni alt edebilecekken ne diye seni kovayım?
- Porquê despedir-te e não destruir-te?
- Ne diye gülüyorsun be?
- Porque te ris? - É uma piada.
Kızının yerini bilen başkası varken ne diye David'i bekleyesin?
Porquê esperar pelo David, quando há outra pessoa que sabe onde ela está?
Ne diye alkışladıklarından hiç haberim yok.
Realmente não sei o que estão a aplaudir.
Ne diye direnmeye devam ediyorsunuz?
Porque continuas a resistir?
Bakalım bugün Gottlief ne diyecek. Ama sadece bir kez hata ettin diye,... biraz utanç verici tek bir olay yüzünden o sorumsuz borusunu öttürecek,... ne zaman isterse buraya burnunu sokacak,... çocukları Bronx'a sürükleyecek değil ya.
Veremos o que o Gottlief diz hoje, mas só porque perdeste o norte num momento breve, num incidente ligeiramente embaraçoso, não quer dizer que aquele delinquente tome todas as decisões, ou entre por aqui quando quer e arraste os teus filhos para o Bronx.
- Ne diye evde doğuruyorsun ki?
- Credo.
Ben de ne olur ne olmaz diye, bütün ifadeleri ve ondan önceki haftadaki görüşmeleri bu sürücüye attım.
Contra os meus princípios, pus todas as declarações, quatro avistamentos na semana anterior, aqui.
Tek istediğim, ne kadar zeki olduğunu... -... gösteresin diye beni yanlış çıkarmandı.
Só queria que provasses que eu estava errada, para dizeres ao mundo quão brilhante és...
Ne? Bilmiyorum. Ajan Thomas'ın verdiği ilacın birkaç yan etkisinden biri olabilir diye düşünmeden edemiyorum.
Não consigo parar de imaginar e de me preocupar, se o medicamento que o Agente Thomas utilizou para me salvar, tinha alguns... efeitos colaterais.
Ne dediğimi anlamadığın için mi "seni izlemiyorum" diyorsun yoksa "seni izlemiyorum" diye aynı palavrayı mı sıkıyorsun?
Diz que não me segue no sentido de não perceber o que digo ou está a repetir essa treta de que não me segue?
Ne zaman daha kötüye gidemez diye düşünsem...
E eu a pensar que isto não podia ficar pior.
Ne yani, yeteneğin var diye kendini kahraman mı sanıyorsun?
Achas que és uma heroína por teres essas capacidades?
Sırf Angela senden daha zeki diye elimizde avucumuzda ne varsa kaybetmek üzereyiz.
Estamos prestes a perder tudo, porque a Angela foi mais esperta!
Trafik kamerası görüntülerine ulaşıyoruz ne sürdüklerini bulabilir miyiz diye.
Verifiquem as câmaras de trânsito, tentem distinguir o que conduzem.
# Olan biten ne? Diye soruyorum kendime
Pergunto-me O que terá acontecido?
Aslında ben, giderseniz ne olacak diye gitmenizi çok isterim.
Bem, eu adoraria saber no que resultaria se fossem.
Açıkçası, bu şekilde daha ne kadar devam edebiliriz diye soruyorum kendime.
Honestamente, começo a perguntar-me quanto tempo podemos continuar com tudo.
Benim ve Florida hakkında ne biliyorsun diye soruyorum.
Estou a perguntar o que sabes sobre mim e da Flórida.
Ben ne olur ne olmaz diye durdurmaya gittim, çünkü İsa'nın oğullarımı güçsüzleştireceğini düşünüyordum.
Eu fui lá para acabar com aquilo porque achei que Jesus estava a enfraquecer os meus rapazes.
"Olan olduktan sonra'neyin yerine ne verilebilirdi'diye asla düşünme" dedin.
Disseste-me para nunca duvidar das minhas escolhas.
Uçak öyle uçuyor, böyle kaçıyor diye artistlik yapıyordun. Ne oldu?
Gabaste-te que percebias de aviões.
Sana ne diye çıkartacağız acaba onu?
Nem sei como.
Abi ben ne dediğini çevireceksin diye baktım.
- Estava à espera da tradução.
Ne kadar sevindiyse, oğlum oldu diye.
Para veres como ficou feliz por te ter tido.
Sorun mu ne? Tanrı aşkına, sen bir psikologsun,... ve bana "Sorun ne?" diye mi soruyorsun?
Caramba, és psicólogo e ainda me perguntas isso?
Zaten yeterince yedim. Vücudum "ne oluyor lan böyle" diye şaşırmıştır bile.
Já comi demais, o meu corpo não está bem.
" Onun Victorian tarzı evi, berbat müzik grubu veya rezillikleri kimin umurunda, kim bilir Kurt onunla çıksın diye onu ne kadar korkutmuştur?
"Quem quer saber da porcaria da casa vitoriana dela " ou da porcaria da banda dela ou do quão estúpida e metediça é " ao ponto de ter assustado o Kurt para sair com ela?
Parası kalmasın diye ne gerekiyorsa yapmışsın.
Fizeste-o perder todo o que tinha.
Sen işteyken ve her ne yapıyorsan onu yaparken benim yatakta gözüme uyku girmezdi ve ve bir daha eve dönmeyeceksin diye ve dönmezsen ne yaparım diye düşünerek öyle endişelenirdim ki ve bana katlanamayacağım bir durum gibi gelirdi.
Eu ficava acordada, na nossa cama, quando saías para fazer o que quer que fazias e... E ficava tão nervosa, a pensar se nunca ias voltar e o que faria, se isso acontecesse. E parecia-me insuportável.
Federal şerifler için ne zamandır muhbirlik yapıyorsun diye sorduğumda "bu sefer" dedin ki, başka sefer de olduğunu ima etti.
Quando lhe perguntei há quanto tempo é informador dos Marshals, disse "desta vez", o que sugere que houve outra vez.
Federal şerifler için ne zamandır muhbirlik yapıyorsun diye sorduğumda "bu sefer" dedin.
Quando lhe perguntei há quanto tempo é informador dos Marshals, disse "desta vez".
- Ne kadar vakti kaldı diye düşünmeden edemiyorum.
O que me faz pensar : quanto tempo achas que ela tem?
Kusura bakmayın, ne Richmond diye birini, ne Jackson diye birini tanıyorum.
Lamento, nenhum Richmond, nenhum Jackson.
- Ne güzel! - Todd burada olmasaydı diye düşünüyorum.
- Se o Todd não estivesse aqui...?
Phil, sırf ineği buldun diye onunla ne yapacağımıza karar verme hakkın olmuyor.
Phil, só porque a encontraste, não te dá o direito - de decidires o que fazemos.
Oraya gidip kim ne emir verecek diye beklemek de hoşuma gitmiyor.
Não gosto de esperar por ordens.
Sana benimle evlenir misin diye sorsam, ne derdin?
Que responderias se te pedisse em casamento?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]