English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ A ] / And always

And always tradutor Turco

26,614 parallel translation
And, I mean, if you get lonely, you can always call people.
Yalnız kalırsan istediğin zaman birilerini arayabilirsin.
And people always say they need one for protection.
Korunma için ihtiyaç duyduklarını söylüyorlar.
I know you feel like you do. But you and Torres have always figured out this stuff beautifully.
Öyle hissetmeni anlıyorum ama Torres'la ikiniz her zaman işleri güzelce halletmeyi başardınız.
It's just that he's so hot and he's into you and he plays guitar, and he's sick, so you always know where he is.
Çok seksi biri senden çok hoşlanıyor, gitar çalıyor ve hasta. Yani her zaman nerede olduğunu biliyorsun.
I'm right, and once he remembers that's always the case, we'll be fine.
Ben haklıyım ve her zaman haklı olduğumu hatırladığında sorunumuz çözülecek.
My dad's gone, and he's always... He walked every one of my sisters down the aisle.
Babam öldü ve o her zaman her kız kardeşimin düğününde onların yanındaydı.
And she always taught me that doubt was really important. I mean, if you don't question something, then what's the point of believing it? Right?
Bana hep kuşkunun gerçekten çok önemli olduğunu öğretti.
Look, I don't know what your deal is, but you make me a better detective. And you've always got my back.
Bak, olayın ne bilmiyorum ama daha iyi bir dedektif olmamı sağlıyorsun ve beni hep kolluyorsun.
We're always together in times of intense peril, and, I don't know, I-I was worried about you.
Tehlikeli zamanlarda her zaman beraber olurduk. Bilmiyorum. Senin için endişelendim.
Well, this town always believes the worst about my family and this happens to be true.
Bu kasaba ailem hakkında her zaman en kötüsüne inanıyor... -... ve bu doğru oluyor.
Your dad always tried pulling that, and I didn't buy it then, either.
Baban yapmaya çalışırdı ama o zamanlar da yemezdim.
You always had a roof over your head and dinner in your belly.
Her zaman başının üstünde bir çatı, karnında yemeğin vardı.
You know, Brick, I have always felt like you and I have had a special connection.
Biliyor musun Brick aramızda her zaman özel bir bağ olduğunu düşündüm.
And after... Raymond's always there.
Sonrasında ise Raymond hep vardı.
But what I want you to know is that I'm doing everything I can for you, and I always will.
Ama şunu bilmeni istiyorum, ne yapıyorsam senin iyiliğin için yapıyorum ve hep böyle yapacağım.
And whenever you're scared just remember that your friend is always with you.
Ve korktuğun zaman unutma ki senin arkadaşım her zaman yanında.
I always knew the answer and now it's been proven too.
Daima cevabı biliyordum ve şimdi kanıtlanmış oldu.
They always begin at 6 : 11 and end at 9 : 25.
Hepsi de 6.11'de başlayıp 9.25'te bitiyor. TAMAMLANDI
That you do the same thing a ton of times and you're like, "This always sucks".
Aynı şeyi defalarca yapıyorsun ve diyorsun ki bu bok gibi bir şeye benziyor.
And it's always a bad idea to bet against openness.
Ve açıklığın karşında durmak daima kötü bir fikirdir.
And I always assumed that you were involved.
Ben de senin dahil olduğunu sanıyordum.
You're handling me like you always do, and I'm sick of it.
Her zamanki gibi beni idare etmeye çalışıyorsun ve ben bundan bıktım artık.
Always looking over her shoulder, in the dark about who she was and why it mattered.
Her zaman şüphe içindeydi ve kim olduğunu ve bunun neden önemli olduğu belirsizdi.
- I always thought it was "Hubble, bubble toil and trouble."
Ben hep "iki düşün, bir yap" diyorlar sanmıştım.
You know I love you and I will always be there for you in an emergency, but Schmidt and I need to do this by ourselves.
Seni seviyorum ve acil bir durumda her zaman yanında olacağım ama Schmidt ve benim bunu kendi başımıza yapmamız gerekiyor.
They always do one thing wrong, and you drop them.
Her zaman bir şeyleri yanlış yapıyorlar ve sen onlara yol veriyorsun.
Yeah. You know, first date, always hibachi, and then the second date, I like to invite a lady back to my quarantine bubble, and, you know...
İlk randevumda her zaman kendin pişir, kendin ye yaparım ve ikinci randevumda ise bayanları karantina baloncuğuma davet ederim.
For you, I'll always make the call, but this isn't just about the client and you know that.
Senin için, bunu hep yaparım ama bu iş sadece müşteri ile ilgili değil bunu biliyorsun.
You know, I always thought it was some sort of drug-induced nightmare, but now with the belt and the cops, I-I mean... what if it's some sort of repressed memory?
Hep bunun bir nevi uyuşturucu kaynaklı kabus olduğunu düşünmüştüm ama şimdi kemer ve polislere bakarsak ya bastırılmış anı gibi bir şeyse?
And then I discovered that when I squeezed them, and squeezed them, and squeezed them, they always had more.
Sonra fark ettim ki onları sıktıkça sıktıkça ve sıktıkça her zaman daha fazlasını verdiler.
My father and I haven't always seen eye to eye.
Babamla ben her zaman yan yana olmadık.
Being so close to so much darkness and light, to someone always at war with himself. Let me think...
Zifiri karanlıkla ışığa, sürekli kendisiyle savaş halinde olan birine bu kadar yakın olmanın ısısını.
A large staff of people always coming and going.
Bir sürü insan gelip giderdi hep.
And they will always be endangered as long as you're alive.
Ve sen hayatta olduğun sürece her zaman tehlikede olacaklar.
And my mother taught me to always be prepared for anything.
Çünkü bana her zaman, her şeye hazır olmamı öğretti.
And I always will.
Her zaman da seveceğim.
And I'm always gonna be part of your lives.
Ve her zaman hayatınızın bir parçası olacağım.
It's funny, he always talked about how he didn't want to be a detective, how it was too much work, and yet... here he was doing all this detective work.
Garip. Hep dedektif olmak istemediğinden, ağır iş olduğundan bahsederdi ama yine de dedektiflikten vazgeçmemiş.
And I always tell her the truth.
- Ben de hep doğruyu söyledim.
She was pretty, and she always smiled.
Çok güzeldi ve her zaman gülerdi.
God, Mom and Dad are always on our case about letting someone know if you're gonna be out late, and...
Annem ve babam bize hep geç kalacağınız zaman haber verin der.
I can always tell when someone is lying. And you lie out of respect, Kido-tai'i.
Birisinin yalan söylediğini herzaman anlayabilirim, ve sen saygısızca yalan söylüyorsun, Kido-tai'i.
A mom and her boy has always got each other's backs.
Anne ve evladı, her zaman birbirinin arkasını kollayacaklar.
He watched Unsolved Mysteries religiously, and he always had a theory.
Hiç kaçırmadan "Çözülmemiş Esrarlar" ı izlerdi ve her zaman bir teorisi olurdu.
But trust me, the pain will always find you, and the longer you put it off, the harder it beats you up.
Ama inan bana, acı seni her zaman bulur ve ne kadar ertelersen o kadar şiddetli vurur.
And she would always have an answer for everything.
Ve her zaman her şey için bir cevabı vardı.
Yes, it is, and I appreciate your support, as always.
Evet öyle. Her zaman olduğu gibi desteğiniz için minnettarım.
Yeah, and we've always done the carnival together, ever since we were little.
Evet, ve karnavalı küçüklüğümüzden beri beraber tamamlardık.
Always whining, and being British...
Her zaman sızlanan ve İngiliz olmak...
- He'll always have beaten you, and you know it.
- Seni her zaman öldürecek.
You are my little beautiful Andrea, and you always will be.
ve hep öyle olucaksın.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]