Hepsi senin için tradutor Inglês
460 parallel translation
Hepsi senin için çalışıyor.
They all work for you.
- "All For You." ( Hepsi senin için )
- "All For You."
Hepsi senin için ufaklık İliğime kadar sağabilirsin
" It's all for you, kid, you can milk me dry
Alkışların hepsi senin için.
The applause, it is all yours now.
Hepsi senin için.
That's for you.
- Hepsi senin için tatlım.
- All for you, honey. -'Bye.
- Hepsi senin için çalışıyor.
- They all work for you.
Hepsi senin için, Mutlu El.
It's all for you, glad hand.
Hepsi senin için. Jane, ne güzel bir bebek değil mi?
Jane, isn't that a beautiful doll?
Bunların hepsi senin için yeni olmalı.
All this must be new to you.
- Hopper'ın Taj Mahal'i tatlım, hepsi senin için.
- Hopper's Taj Mahal, honey, and it's all for you.
hepsi senin için.
But Della, this is all for you.
Hepsi senin için canım benim.
All for you, my dear...
Görüyorsun, hepsi senin için. Senin için Doktor.
You see, it was all for you For you, Doc
Hepsi senin için.
All that for you.
Hepsi senin için Jessie.
It's all for you now, Jessie.
- Hepsi senin için.
- It's all for you.
Haydi buyur, hepsi senin için.
Go right ahead, it's all for you.
Çünkü hepsi senin için.
Because it's all your's.
Hepsi senin için mi?
They all for you? None for me.
Hepsi senin için!
It's all right for you!
Hepsi senin için Minna.
It's all for you, Minna.
Hepsi senin için, bana gerçek güzelliği görmeyi sağladığın için.
To you, who made me discover what real beauty is.
Ah, eğer hepsi senin için birse Maggie ben bu elimde tuttuğumu almayı tercih ederim.
Uh, if it's all the same to you, Maggie, I'd rather have that one I was handling just now.
Hepsi senin için.
All for you.
Hepsi senin için, tatlım.
It's all for you, sweetheart.
Hepsi senin için, tatlım.
All for you, sweetheart.
Bütün bu sihir ve yıldızlık olayı hepsi senin için öyle değil mi, Eddie?
All this glamour and stardom it's all for you, isn't it, Eddie?
Neyse, hepsi senin için.
It's all for you anyhow.
Tek söylemek istediğim, senin için çok üzüldüğüm, George ; hepsi bu.
I only wanted to say that I'm sorry for you, George, that's all.
Onun için asılacak, biliyorsun, ve hepsi de senin hatan.
She'll hang for that you know and it's all your fault.
Hepsi senin için.
It's all for you.
Senin için, Şerifin mesleğini yapmalarını tasarladım, Fakat arkadaşların hepsi şimdi senin yanında değil.
For you, I figure they did a job on the sheriff, but all your friends won't help you now.
Senin için kaygılanıyoruz. Hepsi bu.
We're just concerned about you, that's all.
- Hepsi senin iyiliğin için tatlım.
- It's all for your own good.
Hepsi senin için güçlü duygular besliyordu.
Mr. Wayne?
Aslında bunu daha önce- "Hepsi Senin İçin" i biliyor musun?
Gosh, I haven't played in... - Do you know "Just Right For Me"?
Sadece bizim için değil, ama Susan ve senin içinde ve bunların hepsi senin bizi şehre gitmek için kandırmandan dolayı olmuştu.
Not just for us, but for you and Susan, too, and all because you tricked us into going down to the city.
Ha top atışı, ha fırtına. Hepsi aynı kapıya çıkıyor senin için.
Cannon fire or storm, it's all the same to you.
Sen için, senin teçhizat, bunun hepsi için.
Foryou, your equipment, for all of this.
Senin için hepsi bu mu?
That's all it is to you?
Hepsi iyi adamlar,... bu görev için senin yanındalar,... umarım onaylarsın.
They're all good men. Yours for the mission. I hope you approve.
Bir ahbaplık için falan uzak olsan da, hepsi senin etrafında cereyan ediyorlar.
I know you're a remote sort of fellow, but they've been happening all around you.
Denedim, fakat senin için yapabileceğimin hepsi bu kadar, Dewey.
I tried, but that... That's all I can do for him, Dewey.
- Dünyanın terkedilmiş yüzlerce köşesinde iyilik yapacağıma söz veriyorum ve hepsi senin onurun için olacak
I promise you there will be a flood of good things in a hundred abandoned corners of the earth, and all in your name.
Eğer senin için hepsi aynı manadaysa Arthur Adamson'ı kullanmanı tercih ederim.. Şimdi.
If it's all the same to you, I prefer Arthur Adamson.
Chuck, onu senin için okurken programı uygula sadece, hepsi bu.
Just follow the program as Chuck reads it off to you.
- Hepsi senin suçun ve senin için hiç üzülmüyorum.
- It's your own fault and I don't feel bit sorry for you.
İki ay sonra, senin için pek de övücü olmayan şeyler yazmalarına seni çamura batırmalarına izin vermiştin. Tabii görünüşte hepsi tarafsız röportajlar gibiydi.
Two months later you let them publish... something quite unflattering about you, dragging you through the mud, but in seemingly objective interviews.
Senin için endişeleniyorum, hepsi bu.
I worry about you, that's all.
Senin için çalışamam, hepsi bu.
I can't work for you, that's all. Don't ask me why.
hepsi senin olsun 16
hepsi senin 86
hepsi senin hatan 61
hepsi senin suçun 81
hepsi senin yüzünden 19
senin için çıldırıyorum 35
senin için 556
senin için endişeleniyorum 79
senin için deliriyorum 16
senin için ne yapabilirim 292
hepsi senin 86
hepsi senin hatan 61
hepsi senin suçun 81
hepsi senin yüzünden 19
senin için çıldırıyorum 35
senin için 556
senin için endişeleniyorum 79
senin için deliriyorum 16
senin için ne yapabilirim 292
senin için korkuyorum 18
senin için endişelendim 53
senin için de 32
senin için üzgünüm 22
senin için mi 51
senin için üzülüyorum 47
senin için geldim 37
senin için her şeyi yaparım 55
senin için iyi 28
senin için dua edeceğim 27
senin için endişelendim 53
senin için de 32
senin için üzgünüm 22
senin için mi 51
senin için üzülüyorum 47
senin için geldim 37
senin için her şeyi yaparım 55
senin için iyi 28
senin için dua edeceğim 27