Tabii ki değil tradutor Francês
1,347 parallel translation
- Hayır, tabii ki değil.
- C'est non?
Hayır, tabii ki değil.
Non, bien sûr.
Tabii ki değil. Bu insanlar oğlumu öldürmekle tehdit etti.
- Ils ont menacé de tuer mon fils.
Tabii ki değil.
Bien sûr que non.
Hayır, tabii ki değil.
Bien sûr que non.
Hayır, tabii ki değil.
Bien sûr que non!
- Tabii ki değil!
- Oh, non!
- Tabii ki değil.
- Bien sûr que non!
- Tabii ki değil!
- Mais non.
- Hayır tabii ki değil. Tamamen iş.
Bien sûr, strictement professionnel.
burada değil, değil mi? - Hayır. Tabii ki değil.
Non, bien sûr que non.
- Tabii ki değil.
- Sûrement pas.
Tabii ki değil!
Bien sûr que non!
Hayır. Tabii ki değil.
Bien sûr que non.
- Hayır, tabii ki değil.
- Bien sûr que non.
- Ama seviştiniz değil mi? - Tabii ki seviştik.
- Mais vous avez fait l'amour?
- Listede adım var, değil mi? - Tabii ki var.
Bien sûr.
- Hayır, sen değil. Tabii ki de ben.
Non, pas vous.
Evet, tabii. Şükürler Olsun ki Richard Nixon gibi dürüst insanlar var, değil mi?
Ouais, Dieu merci pour ceux qui sont honnêtes comme Richard Nixon, hein?
Tabii ki hayır! Sanırım saygı ve nezaket, incecik belim gibi genetik değil.
La politesse n'est pas héréditaire, comme ma taille fine.
Tatlım, tabii ki de benim değil.
Voyons, chérie, bien sûr que non.
Tabii ki benim etim ve kanımdansın ama sen de farklı bir şeysin, değil mi?
Tu es la chair de ma chair. Mais tu es quelqu'un d'autre aussi, n'est-ce pas?
Tabii, bu önemli bir göre, ama bana öyle geliyor ki..... böylesine bir gemiden sonra buradaki biraz lüzumsuz değil mi? .
C'est un but honorable, je dois dire, mais il me semble pourtant que... un navire comme celui-là rend celui-ci légèrement superflu, n'est-ce pas?
Ben denizin sesini duyarım sanmıştım ama o karıda değil tabii ki.
Je pensais entendre l'océan, mais pas avec elle.
Tabii ki tamam değil.
Bien sûr, ça ne va pas.
"Kredi alacaksın ama değil mi? - Tabii ki, niye almayayim ki?"
Mais tu vas avoir ton prêt n'est-Ce pas?
Tabii ki! Bu senin tarzın değil.
Bien sûr que non, c'est pas notre style!
Daha iyisini yapabileceğinden değil tabii ki.
Cela dit, il ne pourrait plus grand-chose maintenant.
tabii ki, ama şu anda,, terör dışladı değil duruluyor "Shot yangın : dev bir kuş, hangisinin tanık şeklindeki kayıt gitti bir hayli tuhaf raporları dışarı onun ağız arabalara, bir ejderha gibi"
On n'exclut pas un acte terroriste, mais pour le moment, la police se penche sur des témoignages plutôt surprenants parlant d'un oiseau géant qui, selon l'un des témoins :
Benim iş, tabii ki herhangi bir, ama değil gibi... Ben Yeraltı liderleri saygı olsun.
Qu'est-ce que tu en retires? Ça ne me regarde pas, mais... J'obtiens le respect des chefs des Enfers.
Bunu kutlayacağız, değil mi? - Tabii ki.
Alors on parle d'une réussite totale, pas seulement d'une réussite partielle?
Değil tabii ki. Ödül avcısıyım.
Non, je suis un chasseur de primes.
Fikirlerin var, değil mi? - Tabii ki var.
- Tu as des opinions, hein?
Ona inandığımdan değil tabii ki.
Je ne le crois pas, bien sûr.
Ayrıca, bu uzay gemisi de değil. Tabii ki öyle! Ona bir ad bile koydum!
Si, c'est un vaisseau, il a même un nom!
Tabii ki değil!
Mais si!
Tabii ki doğru değil.
Bien entendu, tout cela est faux.
Tabii ki değil.
Est-ce un péché?
Tabii ki hata yaparız ama konu bu değil.
Vous commettez des erreurs, je suppose... bien sûr que nous commettons des erreurs, des tas d'erreurs.
Tabii ki iyi. Mesele bu değil ama.
Le problème n'est pas là.
Ve ben dine inanmam. Tabii ki, Dorothy'yi kaybettikten sonra değil.
Etje ne suis pas religieux, surtout depuis la mort de Dorothy.
Tabii ki. Ama emin olamazsın, değil mi?
On peut pas être sûr
Sadece Cartnen veya Mecklemburg için değil Washington, Londra için de, Moskova veya tabii ki Cape Town için de... Zamanınızı iyi kullanın.
En Autriche et en Allemagne, des gouverneurs pour Washington, Moscou, Londres ou Cape Town.
Diğer sağır çocuklar değil tabii ki.
Pas les sourds. Ils peuvent pas entendre.
- Tabii ki değil.
Bien sûr que non.
- Tabii. Burası hapishane değil ki.
Bien sûr, vous n'êtes pas en prison!
Tabii ki, en doğalı bu değil mi?
Bien sûr! Restez juste naturel.
Tabii ki, bu sorun değil.
Bien sûr, j'aimerais bien.
Daha iyisini yapabileceğinden değil tabii ki.
- Des Indiens d'Amérique? Non. Je ne sais pas.
"Michael, al sana biraz para" amaçlı bir para ziyareti değil tabii ki.
Ça n'a pas de rapport avec l'argent parce que je ne dis pas : "Tiens, prends-en".
Bir sürü engel var tabii ki hiçbiri aşılmaz değil ama bizi yavaşlatıyor.
Il y a des obstacles, aucun d'eux n'est insurmontable, mais ils ralentissent les recherches.
tabii ki değilim 17
tabii ki 3786
tabiî ki 109
tabii ki evet 16
tabii ki seviyorum 29
tabii ki hayır 476
tabii ki var 74
tabii ki öyle 97
tabii ki istiyorum 19
tabii ki de 45
tabii ki 3786
tabiî ki 109
tabii ki evet 16
tabii ki seviyorum 29
tabii ki hayır 476
tabii ki var 74
tabii ki öyle 97
tabii ki istiyorum 19
tabii ki de 45
tabii ki benim 18
tabii ki biliyorum 29
tabii ki olmaz 20
tabii ki yok 71
tabii ki eminim 28
tabii ki biliyorsun 16
tabii ki hatırlıyorum 25
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
tabii ki biliyorum 29
tabii ki olmaz 20
tabii ki yok 71
tabii ki eminim 28
tabii ki biliyorsun 16
tabii ki hatırlıyorum 25
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28