Yapmam tradutor Francês
41,295 parallel translation
Neyi yapmam gerek neyi yapmamam gerek bilmiyorum.
Ni de ce que je devrais faire ou ne pas faire.
En azından bir tane evli çiftle, dost olmak için bir anlaşma yapmamız gerekiyor.
On doit faire le pacte de devenir ami avec un autre couple marié.
Şu anda gelenler bize az sonra ne yapmamız gerektiğini gösterecek olan özel kuvvet askerleri.
Bref, voici qui arrive, pour une démonstration de ce qu'il nous faudra reproduire, un esquadron de soldats des forces spéciales.
Her zaman düşünürdüm, benimkiler ölünce, kendi geleneğimizi yapmamız gerekecek diye.
Je pensais qu'une fois mes parents morts, on ferait un truc entre nous.
Randall'ı başka bir okula yollarız, özel bir hoca tutarız, yapmamız gereken ne varsa yaparız işte.
On va envoyer Randall dans une autre école, on va lui donner un tuteur, on va faire tout ce qu'il faut.
Bunu siviller için yapmam lazım.
Je dois le faire pour les gens, pour les civils.
Hem de hemen... ve bana bu deneme çekimine nasıl atak yapmam gerektiğini söyle.
Fais-le maintenant... et dis-moi à quel point je vais briller à cette audition.
Hayatımda daha önce hiç kimse benim için böyle bir şey yapmamıştı.
C'est la plus belle chose que quelqu'un ait fait pour moi.
Benim şey yapmam...
Bien, tu vois, je vais...
O zaman ikinizin arasında seçim yapmam gerekmez.
Ça m'évitera de choisir entre vous 2.
Ne yapmamı istiyorsun?
Que veux-tu que je fasse?
Hayır, böyle bir şeyi asla yapmam.
Jamais. Je ne ferai jamais ça.
Yapmam gereken işler var.
J'ai du travail.
Yapmam gereken tek şey onu parçalamak.
Tout ce que j'ai à faire c'est l'écraser.
Tekrar vakumlayalım. Ototransfüzyon yapmamız gerek.
Apportons une autre aspiration, et on va avoir besoin du récupérateur de sang.
İçinde delik olan dev bir depoyu dolduruyor gibiyiz. Yapmamız gereken tek şey bunu durdurup hastaya mümkün olduğunca çok steroid vermek.
C'est comme remplir un réservoir géant avec un trou dedans, et la seule chose à faire pour l'arrêter et de lui donner des stéroïdes, le plus possible et le plus vite possible.
Ne yapmamız gerek biliyorsun değil mi?
Vous savez ce qu'il faudrait?
Ama yaşlandıkça, düşünmeye başladığım şey... bizden daha büyük bir şey yapmamız gerektiğini düşünmeye başladım.
Mais plus on vieillit, plus je me dis... que notre existence ne peut pas se limiter à nous deux.
Kargo için ödeme mi yapmam gerekiyor?
Je paie pour le renvoyer?
Xavier denen arkadaşın Hank'e sonunda açılabileyim diye şirket kurallarını bırakıp hamle yapmam için beni ikna etti.
Ton ami, ce Xavier? Il m'a convaincu que si je défiais les directives RH et faisais un geste, je pourrais finalement séduire Hank.
Doğaçlama yapmamız gerekti.
On a dû improviser.
Tek yapmamız gereken bu taşıma kayışlarını kullanmak.
Nous devons juste utiliser ces sangles amovibles.
Tamam, acilen bir kaçış planı yapmamız lazım.
Ok, nous sommes en train de mettre une stratégie de fuite sur pied
Görünüşe göre Beyaz Saray'la hoş olmayan... -... bir konuşma yapmam gerekecek.
On dirait que je vais devoir passer un appel très gênant à la Maison Blanche.
Şimdi yek yapmam gereken iticilerine müdahale etmek ve dakikalar içinde uyduyu dış kapıya yöneltebileceğim.
Je dois juste manipuler les propulseurs, et je serai capable de le guider à travers la porte externe dans quelques minutes.
Walter'ın kapsülü atmosferden hızla düşüyor yani bunu hemen yapmamız lazım.
La capsule de Walter plonge à travers l'atmosphère, donc nous devons faire ça maintenant.
Eğer verdiysem, ne yapmam gerekiyor?
Si je le suis, que dois-je faire?
Tek yapmam gereken kan vermek.
Je dois juste donner du sang.
Bunu birlikte yapmamız gerekirdi?
On était censé faire ça ensemble.
Oh, teşekkürler, yeah, ama geleneksel olarak Noel arefesinde kardeşim için yapmam gerekenler var.
Merci, mais j'ai cette tradition la veille de Noël chez mon frère.
Yani seninle gibi rol yapmamı istiyorsun.
Tu veux que je prétende qu'on sort ensemble.
Bu sadece ilk gözlemim. Tanımlayıcı bir analiz yapabilmem için tam teşekküllü bir otopsi yapmam lazım.
C'est juste mon observation préliminaire.
Ama gitmeden önce bir plan yapmamız lazım.
Mais nous avons besoin d'un plan avant de partir.
Onlar harekete geçmeden önce yapabileceğimiz hiçbir şey yok, bizim yapmamız gereken onları yakalamak, zıplama esnasında. Kontrolü ele alacağız ve onları buraya indireceğiz.
Maintenant, on ne pourra rien faire avant qu'il soit en transit, et ce qu'on doit faire c'est l'attraper... en plein vol, prendre le contrôle et le guider jusqu'ici.
Wyatt, hepsi çok gerçekçiydi, ve Hindenburg'dan beri bunu düşünüyorum, ve eğer yapmam gereken buysa...
Wyatt, ça a l'air tellement réel, et c'est ce que j'ai pensé depuis le Hindenburg, et si c'est ce que je suis censée faire...
Bu yüzden tek yapmamız gereken dört erkeği aramaktır. Düşman hatlarının arkasında hayatta kalabilmek için eğitim almış, Algılama olmadan hareket etme ve tamamlama olmadan öldürme.
Nous cherchons donc quatre hommes entraînés à survivre chez l'ennemi, à se déplacer discrètement et à tuer sans remords.
Bir daha yapmam.
Je ne le referai pas.
Bana gereken şeyleri yapmamı söyledin.
Vous m'avez dit de faire tout ce qui est nécessaire.
Tüm yapmamız gereken telefonu takip edip...
Ensuite, nous n'avions plus qu'à tracer le téléphone.
Şimdi yapmam gereken işe gitmek ve Don'a söylemek.
Il me reste plus qu'à aller au boulot et l'avouer à Don.
- Tamam, eski kıyafetler oluşan bir sürü kutu var burada bunları ne yapmamı istersin?
- Oui. - On a plein de cartons de vieux vêtements... Tu veux que j'en fasse quoi?
Düğün kutusunu ne yapmamı istersin?
J'en fais quoi de la boîte du mariage?
Evet. Hooters'da oturana kadar hindi yapmam gerektiğini tamamen unutmuştum.
J'ai complètement oublié pour la dinde jusqu'au moment où j'étais chez Lolos.
Bir şey yapmam lazım, yoksa önce bu orospu çocuğu bizi öldürecek.
Je dois faire quelque chose, ou ce connard va nous tuer.
Bir anlaşma yapmamıştık.
Nous n'avons pas fait de deal.
Oğlumun sesini duyana dek hiçbir şey yapmam.
Je ne ferai rien sans avoir parlé à mon fils.
- Bunu hayatta yapmam.
- C'est hors de question.
Ama seninle gerçekler arasında bir seçim yapmamı istersen nihayetinde ikimiz de mutlu olamayız.
Mais me faire choisir entre vous et la vérité finira par nous décevoir tous les deux.
Kurbanlar arasında bir şey yapmamış olma ihtimali ne?
Quelles sont les chances qu'il soit resté inactif entre?
Normalde yapmam, özellikle de yeni ajan mevzusu varken, ama konu annem.
Dès qu'on sera rentré. Ce n'est pas mon genre, surtout avec tout ce qu'on traverse et le nouvel agent, mais c'est ma mère.
Bu yüzden hızlı bir şekilde yapmamıza da gerek yok.
Pas besoin de faire un marathon.
yapmamalısın 52
yapmamalıydın 32
yapmam gereken işler var 42
yapmam gereken bir şey var 27
yapmam gereken bir iş var 17
yapmam gerekeni yaptım 16
yapmam gereken şeyler var 19
yapmamalıyız 22
yapmamız gereken bu 19
yapmamalısınız 16
yapmamalıydın 32
yapmam gereken işler var 42
yapmam gereken bir şey var 27
yapmam gereken bir iş var 17
yapmam gerekeni yaptım 16
yapmam gereken şeyler var 19
yapmamalıyız 22
yapmamız gereken bu 19
yapmamalısınız 16
yapmayacağım 170
yapma 5445
yapmalıyım 51
yapmalısın 91
yapmadım 132
yapma ya 98
yapmak istiyorum 29
yapmadın 55
yapmak istemiyorum 51
yapmalıyız 39
yapma 5445
yapmalıyım 51
yapmalısın 91
yapmadım 132
yapma ya 98
yapmak istiyorum 29
yapmadın 55
yapmak istemiyorum 51
yapmalıyız 39
yapmayın 745
yapma ama 158
yapmazsan 25
yapmaz 37
yapmayacaksın 53
yapma böyle 70
yapmak zorundayım 47
yapma bunu 151
yapma be 35
yapma lütfen 102
yapma ama 158
yapmazsan 25
yapmaz 37
yapmayacaksın 53
yapma böyle 70
yapmak zorundayım 47
yapma bunu 151
yapma be 35
yapma lütfen 102