Yapmaz tradutor Francês
5,679 parallel translation
Emir vermesi onu tanrı yapmaz.
Il n'établit pas les règles, il n'est pas... Dieu.
- Roman, bunu yapmaz.
- Roman ne ferait pas ça.
Ama bunu yapar yapmaz, Brick'e söyleyeceğiz.
Mais dès que je l'ai fait, on le dit à Brick.
Bir şeye inanmak, onu gerçek yapmaz.
Croire en quelque chose ne le rend pas réel.
Aslında, hemen öyle yapmaz.
Non, pas au début.
Hayır bunu almak için o kadar zorluğa katlanan biri bunu bir süs için yapmaz.
Non, quelqu'un c'est donner trop de mal pour l'avoir pour que ça ne soit qu'un ornement.
Gabe, Vincent bunu asla yapmaz.
Vincent ne ferait jamais ça.
Kadın bir ortak bunu yapmaz.
Une complice femme ne le pourrait pas.
Bu beni birşey yapmaz ama en azından dünyaya karşı yükümlülüklerim var.
Je suis devenu un poids mort.
- O asla böyle bir şey yapmaz.
Il ferait jamais ça.
Su içinde çözülür yapmaz.
Cela ne se dissout pas dans l'eau.
Lahana kostümünü giydin, kimse bunu karşılıksız yapmaz..
Tu portes un costume de chou. Personne ne devrait faire ça gratuitement.
Sigorta ödeme yapmaz ve sorumluluk da cabası.
Le taux d'assurance à lui seul, et la responsabilité.
Zevkten dört köşe yapmaz.
Et ça ne se blottit pas contre tes orteils.
Bu onu daha az mucizevi yapmaz.
ça ne les rends pas moins miraculeux.
Henüz bilmiyorum ama bu onu daha az gerçek yapmaz.
Je ne sais pas encore, mais ça ne change rien.
Evli insanlar öyle seks yapmaz.
Les mariés ne baisent pas comme ça.
- Söylüyor olman bunu gerçek yapmaz.
Le dire ne change rien.
Amacın bunu kanıtlamak olsa bile bu seni korkusuz yapmaz.
Ça ne te rend pas courageux pour autant. Même si le fait est établi.
Çünkü yapmaz.
Écoute, parce qu'elle ne veut pas.
Aslına bakarsan,... kimse katılmadığı bir şeyi yapmaz,... teknik olarak, her şey yasal yani.
Personne ne fait rien sans consentement, donc techniquement, rien n'est illégal.
Hızlı işler, tutukluk yapmaz.
Rapide à actionner, ne s'enraille pas.
Bu beni aşırı namuslu yapmaz.
Ça ne fait pas de moi un prude.
Bu onu bir katil yapmaz.
Cela ne fait pas d'elle une meurtrière.
Ama kimse yapmaz.
Mais personne ne le fera.
Yapamaz mısın, yapmaz mısın?
Tu ne peux pas ou tu ne veux pas?
Böyle bir şeyi gerçekten yapmaz değil mi?
Elle n'irait pas jusqu'au bout, pas vrai?
Kral, Monmouth'ı asla varisi yapmaz.
Le Roi ne fera jamais de Monmouth son héritier.
Hayır, hiç yapmaz aslında.
Jamais en fait.
Bu hiç mantıklı, Castle yapmaz.
Ça n'a aucun sens.
Onu bir uzman yapmaz Hangi.
Ce qui ne fait pas d'elle une experte.
Hanımefendi, eminim kocanızın Kansas kadar büyük bir beyni vardır ama parmağınızdaki yüzük, sizi bilim insanı yapmaz.
Madame, je suis sûr que votre mari a un cerveau de la taille du Kansas, mais cette alliance sur votre doigt ne fait pas de vous une scientifique.
Ona bunu söylemen seni güçsüz biri yapmaz Lillian.
Le lui dire ne vous rend pas faible.
- Yapamaz mısın, yoksa yapmaz mısın?
Tu peux pas ou tu veux pas?
Özgürlük her zaman kendini göstererek bir şeyler yapmaz.
Liber8 n'a pas pour habitude de se présenter à la porte de devant avec un bélier.
- Bu korkunç bir şey. - Kimse kendi köpeğine bunu yapmaz.
Personne ne ferait ça à son propre chien.
Asla böyle korkunç bir hata yapmaz.
Elle n'aurait jamais fait une erreur aussi flagrante.
Rahipler onun bana yaptıklarını yapmaz çünkü Tanrı'nın izlediğini bilirler.
Les prêtres ne font pas ce qu'il a fait. Parce qu'ils savent que dieu les regardent.
Francis yapmaz, sen de biliyorsun.
François ne ferait pas... Vous le savez.
Amy'yle kavgamda olanlardan dolayı bana fena kızgındı. Ama nihayetinde affetti. En yakın arkadaşlar da böyle yapmaz mı?
Elle était très en colère après moi à cause de la dispute avec Amy, mais elle m'a pardonné, car c'est ce que font les meilleures amies.
Liselilerin, nelerden hoşlandığını bilmemek seni ezik biri yapmaz.
Ecoute, le fait que tu ne saches pas ce que les lycéens aiment, ne te rend pas moins cool.
Bir şey yapmaz ki! Herif revizyon parasını cebe indirmiş.
Il s'est gardé le fric des travaux.
Şimdi, kimse büyük bir şeyle açılış yapmaz, bu yüzden neden daha sonra ne isteyeceğini söylemiyosun?
Alors, personne n'ouvre les gros dossiers, donc pourquoi tu ne me dis pas exactement ce que tu veux?
Asla hata yapmaz.
Elle ne fait pas d'erreur.
İkinci olarak, Tasha bunu yapmaz, ve son olarak sen ona söylemeyeceğin için hiç bir şey bilmeyecek.
Ensuite, Tasha ne fera jamais ça, troisièmement, elle ne saura rien car tu ne vas rien lui raconter.
- Bize karşı hamle yapmaz.
Il ne ferait rien contre nous.
Çünkü benim kocam asla böyle bir aptallık yapmaz.
Parce que mon mari ne ferait jamais quelque chose d'aussi stupide.
Ağzım sadece çok laf yapmaz, onları uygularım da.
Je ne parle pas seulement du grand jeu.
Öyle bir şey yapmaz.
- Elle n'aurait pas pu. - Oh, oh.
Ölüp mumyalanan adamlar idrar yapmaz, Dr. Hodgins.
Les hommes morts et embaumés n'urinent pas, Dr Hodgins.
Rahatsız edici bir kişilik insanı katil yapmaz, ve davacının sizi inandırmaya çalıştığı şey tam olarak budur. Gerçek bir kanıtları yok, ve bu kötü çocuk kimliğini mahkemede kullanmaya çalışıyorlar.
Ils n'ont aucune preuve réelle, et donc ils exposent sa réputation de mauvais garçon au tribunal.
yapmazsan 25
yapmazsın 20
yapmayacağım 170
yapma 5445
yapmalıyım 51
yapmalısın 91
yapmadım 132
yapma ya 98
yapmak istiyorum 29
yapmadın 55
yapmazsın 20
yapmayacağım 170
yapma 5445
yapmalıyım 51
yapmalısın 91
yapmadım 132
yapma ya 98
yapmak istiyorum 29
yapmadın 55
yapmak istemiyorum 51
yapmalıyız 39
yapmayın 745
yapma ama 158
yapmayacaksın 53
yapma böyle 70
yapmamalısın 52
yapma bunu 151
yapmam 83
yapmak zorundayım 47
yapmalıyız 39
yapmayın 745
yapma ama 158
yapmayacaksın 53
yapma böyle 70
yapmamalısın 52
yapma bunu 151
yapmam 83
yapmak zorundayım 47
yapma be 35
yapmamalıydın 32
yapma lütfen 102
yapman gereken 22
yapma yahu 40
yapma baba 50
yapma dostum 69
yapmayın çocuklar 34
yapmak zorundasın 42
yapmak mı 28
yapmamalıydın 32
yapma lütfen 102
yapman gereken 22
yapma yahu 40
yapma baba 50
yapma dostum 69
yapmayın çocuklar 34
yapmak zorundasın 42
yapmak mı 28