Çok yakışıklısın tradutor Português
394 parallel translation
- Gülümsediğinde çok yakışıklısın.
- Ficas tão bonito quando sorris.
Çok yakışıklısın.
Muito bonito.
Dude yavrum, çok yakışıklısın.
Dude, näo podias ser mais bonito.
- Sen çok yakışıklısın. - Biraz yaşlı ama.
És muito atraente, para a tua idade
- Çok yakışıklısın.
- Muito bem parecido.
Biliyor musunuz, hepiniz çok yakışıklısınız.
São rapazes muito jeitosos.
Biliyorsun, çok yakışıklısın.
Sabe? Você é muito bonito.
Çok, çok yakışıklısınız.
Assim, tão bonito.
- Çok yakışıklısın, biliyor muydun?
- És giro, sabias?
Bugün çok yakışıklısınız.
Quem elegante que está hoje.
- Tebrik ederim, Didier, çok yakışıklısınız.
- Bravo, Didier. É esplêndido!
"Çok yakışıklısın, soyunuvereyim."
"Acho-te bonito e vou tirar a roupa."
Monsenyör, siz çok yakışıklısınız.
Monsenhor é belo!
Çok yakışıklısın, ama çok zeki değilsin, sevgili Ludwig.
És muito belo, mas não és muito inteligente, caro Ludwig.
Çok yakışıklısınız. Alo, Victor, beni duyuyor musun?
Ela tem razão, o senhor é tão bonito.
Bugün çok yakışıklısın.
Hoje estás muito bonito.
Siz de çok yakışıklısınız.
E você é muito bem-parecido.
- Söyledikleri doğruymuş, Çok yakışıklısınız
É certo o que dizen! Sois lindo!
Çok yakışıklısın!
Ah, meu herói, como tu és charmoso.
- Yani bence çok yakışıklısınız.
- Quer dizer, eu acho que é bonitão.
- Çok yakışıklısın. - Biliyorum.
Está muito composto.
Aslında bence sen çok yakışıklısın Melvin, üstelik kibar ve duygusalsın.
Sabe, Melvin? Eu te acho bonito, sensível, gentil.
Çok yakışıklısın.
Estás muito atraente.
Çok yakışıklısın.
Estás bonito, rapaz.
- Bu gece çok yakışıklısın.
- Estás muito bonito hoje.
Gertrude, yarın gece için sana çok yakışıklı bir arkadaş buldum. Ama kendisi biraz utangaç.
Gertrude, tenho uma boa companhia para o jantar amnhã à noite... ele precisa de apoio.
- Esir bir kızın görevi sahibini mutlu etmektir. Eğer sahibi genç ve yakışıklı olursa çok daha iyi.
É o dever de uma escrava satisfazer o seu amo, e se esse amo é jovem e bonito,
Annemle babamın çok yakışıklı çocukları var!
A mamã e o papá tiveram filhos muito bonitos!
Diyelim bacağından ya da omzundan yaraladınız..... hastaneye götüreceksiniz..... çok yakışıklı bir doktorla karşılaşacak.
Só vai acertá-lanaperna ou no ombro. Vai levá-la a um hospital... e ela conhecerá um médico bonitão.
Çok da yakışıklısın.
- Desculpe? - O seu parceiro. Onde está?
Oh, haklıymışsın Richard... çok yakışıklı biri.
Tens toda a razão. É muito bem apessoado.
Kocan çok cana yakın ve yakışıklı biri.
Seu marido é muito charmoso e muito bonito.
Yakışıklı bir sarışın benimle sevişmeyeli çok uzun zaman oldu.
Passou muito tempo desde que eu fiz amor... com um belo homem louro. @ @ @ @ @ @ @ @ @ @ @ @ @ @ @ @ @ @ @ @ @ @
O zamanlar çok yakışıklıydınız.
Sabia que você era muito arrumado.
Çok daha yakışıklısın.
Estás muito mais belo.
Böyle çok daha yakışıklısın.
És tão bela, assim.
Çok yakışıklı bir adamsın. 40 baht.
É um homem bonito. 40 bahts.
- Evet, çok yakışıklı. Erkek arkadaşınız mı?
Sim, o teu professor é muito bem parecido.
O yakışıklı arkadaşını daha çok özleyeceğim.
Vou ter mais saudades do bonito amigo dele.
Şu anda ne kadar mutlu olduğumu anlatamam. Seni gördüğüme gerçekten çok sevindim. Orada duruyorsun, iyisin, güçlüsün ve yakışıklısın.
É quase impossível que imagines a alegria que me dá, o feliz que estou por ver-te tão bem, tão forte, tão bonito.
Çok yakışıklıydın.
Como eras bonito!
Kızıl kafa büyüdüğünde ve sakalın bıyığın çıktığında... çok yakışıklı olduğunu düşüneceğim.
Topo vermelho quando você crescer, e você tenha uma barba e um bigode, Eu vou pensar você é muito bonito.
Çok da yakışıklısınız!
Que belo me pareceis.
Yakışıklı, bu yolculuğun senin için anlamını biliyorum. Hepimizin çok eğlenmesini istiyorsun, ama... Walley Dünyasına daha çok yol var.
Sparky, sei o que esta viagem significa para ti e que queres que todos nos divirtamos, mas ainda falta muito até o Walley World.
Çok yakışıklısın.
O meu matava-me se soubesse.
Eğer ararsa senin, kendisini delice seven çok yakışıklı bir gençle dışarı çıktığını söylerim.
Se ele ligar, eu digo-lhe que tu saíste com um jovem muito bem parecido que te adora.
Ona "Faceman" diyoruz çünkü O bir soruyu sormadan "evet" cevabını alabilecek kadar çok yakışıklıdır.
Nós chamamos-lhe "Faceman" porque ele é tão bem aparentado que pode sacar um "sim" de uma pessoa sem sequer fazer uma pergunta.
Anne, gerçekten çok yakışıklı adamlarla çıkmışsın.
Mãe, a sério que saiste com estes homens.
Frank hiçbirinde iyi çıkmadığını, çok daha yakışıklı olduğunu söylüyor. Biz de onu bozmuyoruz.
O Frank diz que nenhuma delas o favorece e que é muito mais bonito, mas nós deixamo-lo sonhar.
Çok yakışıklı olacaksın, seninle gurur duyacağım.
Melhor não. Vou te comprar um belo terno novo e um chapéu!
Evet, beni herkes çok yakışıklı bulur, ama beni elde etmeye çalışan ilk kadın sen değilsin.
Não és a primeira a tentar seduzir-me, mas... Não pode ser.
yakışıklısın 18
çok yazık 499
çok yorgunum 419
çok yoruldum 142
çok yaşa 236
çok yakında 217
çok yakışıklı 83
çok yalnızım 50
çok yakıştı 22
çok yaşlı 53
çok yazık 499
çok yorgunum 419
çok yoruldum 142
çok yaşa 236
çok yakında 217
çok yakışıklı 83
çok yalnızım 50
çok yakıştı 22
çok yaşlı 53
çok yakın 78
çok yorgun 38
çok yorgunsun 23
çok yavaş 62
çok yardımcı oldunuz 75
çok yeteneklisin 36
çok yorucu 19
çok yardımcı oldun 67
çok yüksek 70
çok yakınız 26
çok yorgun 38
çok yorgunsun 23
çok yavaş 62
çok yardımcı oldunuz 75
çok yeteneklisin 36
çok yorucu 19
çok yardımcı oldun 67
çok yüksek 70
çok yakınız 26