English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İspanyolca / [ V ] / Ve o

Ve o Çeviri İspanyolca

155,205 parallel translation
Çünkü bu onu burada tanrı yapardı, ve o da bir deli, yani...
Bueno, eso le convertiría en dios y está loco, así que...
Ona yapıştı ve o zamandan beri de kendi gücünü beslemek için onun gücünü kullanıyordu.
Se ha pegado a él y ha estado... Usando su poder para alimentar el suyo.
Violet, L harflerinin oldukça sola eğik olduğunu ve O'ların kapanışını görür görmez el yazısını tanıdı, kütüphane kartının üzerindeki ismi görmesine bile gerek yoktu.
Violet vio la fuerte inclinación izquierda de las "L" y el óvalo cerrado de las "O" y supo quién lo había escrito antes de leer el nombre en la tarjeta de la biblioteca.
Biz ve o da olmayacak.
No habrá un nosotros y él.
Ve o kayıp ve yalnız.
Y se pierde y solitario.
Ve o her zaman kazanır.
Y siempre gana.
Ve o da özgür!
Y libre de él!
Ve o Garcia arazisi bunun teminatı.
Y la tierra de los Garcia... es algo seguro.
Uzun zaman önceydi ve o zaman farklıydım.
Eso fue hace mucho tiempo. Entonces yo era un hombre diferente.
Bu benim versiyonum, küçük bir iş sahibi amatör bir salon şarkıcısı ve o kapıdan her geçtiğinde kendini şanslı hisseden adam.
Esta versión de mí, el pequeño empresario, el cantante amateur y el tío que se siente afortunado cada vez que entras por esa puerta.
Ama Luna son dördün arasında ki bu insan ırkının son raddesinde kimsenin yaşayamayacağı ve o sığınağa giremeyeceği durumundan daha iyi olduğu anlamına gelir.
Pero Luna estaba entre los cuatro restantes, lo que significa que hay una mayor probabilidad de que nadie entre a este búnker, de que no sobreviva nadie. El fin de la raza humana.
Tamam, spor salonundaydım. Ve o bir arkadaşını bekliyordu, telefonumu kullanmak istedi.
Vale, yo estaba en el gimnasio, ella había estado esperando a un amigo y me pidió prestado mi teléfono.
Kendini inandırmak için o kadar ileri gittin ki aklını ve bilincini kaybettin.
Fuiste demasiado lejos en la fantasía y te perdiste en... tu mente, tu consciencia.
Yoksa tek ve aynı kişi miydiler?
¿ O eran ambos uno y el mismo?
Bunu anlamadan önce onu öldürseydin belki o zaman uzman ekipleriniz... Ve ne demiştin?
Y si le hubieras matado antes de que lo descubriera, entonces tal vez vuestras fuerzas tácticas y... ¿ qué era?
Ve canavar, ya da her neyse zihniyle, ruhuyla ya da varlığıyla işte hayatta kalmıştır.
Y el monstruo, o lo que sea, de alguna forma su mente o su alma o su ser o lo que sea... no murió.
Kat konusunda da bir şey yapmamız lazım çünkü onu o depoda bırakıp gittim ve biri er ya da geç bulacaktır.
Y tenemos que hacer algo con Kate porque... la dejé en ese almacén - y alguien va a encontrarla...
Kalbim Ike kadar soğuk ve hayatım bir o kadar katlanmaz.
Mi cuorazón está tan frío como el de Ike y la vida me perece insoportable.
Son arzum ve vasiyetim olarak, üçünüzü Kaytan Üçkağıt'a teslim ediyorum. O iyi kalpli ve şerefli adama.
Como último deseo y testamento, los dejo a los tres al cuidado del capitán Sham, hombro amable y homrado.
" Son arzum ve vasiyetim olarak, üçünüzü Kaytan Üçkağıt'a teslim ediyorum. O iyi kalpli ve şerefli adama.
Como último deseo y testamento, los dejo a los tres al cuidado del capitán Sham, hombro amable y homrado.
"Siyah beyaz görmek", kişinin dünyayı aşırı basitçe ve genellikle yanlış algıladığını ifade eder.
"Ver las cosas blancas o negras" es una forma de decir que una persona ve el mundo de una manera simplista y a menudo incorrecta.
O yüzden bekliyor, çalışıyor... ve çocuk hayalleri kurarak yaşlanıyorum.
Solo me queda trabajar y esperar y envejecer soñando con tener hijos.
Sence de partnerin ve sen o yetimler olmasa daha mutlu olmaz mısınız?
Charles, ¿ no piensas que tu socio y tú seríais mucho más felices sin esos huérfanos por aquí?
O akşam yatakhanede, Baudelairelar duydukları şeyi düşündüler ve ağırlığının altında adeta 100 yaş ihtiyarladılar.
Esa noche, en el dormitorio comunal, los niños reflexionaron sobre lo que habían oído y se sintieron envejecer 100 años.
Kusura bakma, artık kendime ait bir hayatım ve şeytani planım var. Üzerinde çok çaba harcadım. Bunu da o bar mitzva gibi mahvetmeni istemiyorum.
Perdona, pero ahora tengo mi vida, con mi propio plan maléfico, en el cual trabajé mucho y no quiero que lo arruines como ese bar Mitzvah.
Ya o Kont Olaf'sa ve şimdi de ustabaşı kılığına girdiyse?
¿ Y si el capataz fuera otro disfraz del Conde Olaf?
Ya da Violet ve Sunny'nin tabiriyle...
O como Violet y Sunny lo conocían...
Ya da tekrar optometriye döndü mü kalp kırıklığından, mahkemeden ve uzaklarda bir kasabada yeni bir kimlik edinmek için geçirdiği estetik ameliyattan sonra.
O si algún día volvió a ejercer su profesión tras la desilusión amorosa, la demanda y la cirugía plástica para cambiar de identidad en un pueblo lejano.
O öldü ve sen onu kurtarmak için makineyi ateşlemedin.
Está muerto y no prendiste la máquina para ir a salvarlo.
Döngü ve devirdeki kadere inanmam...
No creo en el destino... o en ciclos o en círculos.
Zamanın kendiyle ilgili ahlâki, şeytani veya iyiliksel kaygıları yoktur. "Eğer" ve "Ne zaman?" faktörü vardır.
El tiempo no se preocupa de la moralidad o de lo bueno o lo malo, sino... del "si" y el "cuándo".
- Voila sözü genelde onay ve memnuniyet manasında kullanılır.
- Voilà normalmente se usa para expresar satisfacción o aprobación.
Ve Primary'im... ya da bazı varyasyonlarım...
Y como estoy... primaria o alguna variación de...
Eğitimli biriyim, bilgili bir kadın, hoş bir yüzle kutsanmış, ve çoğu erkeğin yatmayı dilediği bir kadın.
Soy una mujer educada aprendido, bendecido con una cara bonita, y la mayoría de los hombres desean, ya sea yo o cama huelga mí.
O zaman tanrı olurdun, ve hiçbir erkek veya kadın böyle olmak için tasarlanmamıştır.
De allí tendría que ser un dios, y ningún hombre o mujer estaban destinados a ser tal vez.
Ellerinle ileri ve geri hareket ettiremezsin.
Las manos no se pueden rebobinar o se mueve hacia adelante.
O'nun tekrar ve tekrar ölüşünü izledi.
La vio morir una y otra vez.
Ve sizi öldürmeme engel olacak ahlâki ya da nedensellik ilkesi yok.
Y no hay nada en la moral o la causalidad para que dejara de matar a usted.
O ve Sally fena kavga ettiler.
Él y Sally tuvieron una gran pelea.
O sonuncusu ve Liv için ihtiyacımız var. Sende mi?
Es la última y la necesitamos para Liv. ¿ La tienes contigo?
Tüm komşularına yemek yapar mıydın yoksa sadece Wally ve Anna'ya mı özeldi?
¿ Cocinas para todos tus vecinos o Wally y Anna eran especiales?
Açık ve şiddet içeren sahnelerde şu şekilde yaptım... Şöyle...
Cada vez que había un desnudo o una decapitación, le... le...
Sen ve Cindy o gece 16 kez mesajlaşmışsınız ve sonra onu arkadaşlıktan çıkarmışsın.
Cindy y tú os escribisteis 16 mensajes la noche que dejaste de ser su amiga.
Ve eğer o burda olsaydı, aslında kabileler ona itaat etmeliydi.
Y si estuviera aquí, los clanes le obedecerían.
Ve kim kazanırsa sığınağı o alır.
Y quienquiera que gane, consigue el búnker.
Kapıyı açarsam... ve sığınaktaki herkes ölürse hidroponik çiftliğini hava arındırıcısını, ve su dönüştürücüsünü kim çalıştıracak?
Si abro la puerta... y todos los del búnker mueren... ¿ quién dirigirá la granja hidropónica o las depuradoras de aire o el reciclador de agua?
Ne yapıyorlardı, kim aldı ve şu an nerede olduğunu bilmiyoruz.
Es posible. No sabemos qué estaban fabricando o quién se lo llevó o dónde está ahora.
Ve YŞT yada benzer grupların yapabileceğinden çok daha etkileyici bir şey.
Y es mucho más impresionante que cualquier cosa que hayamos visto de la BNM o de cualquier grupo extremista, por cierto.
Marlin, patronun bana, kampanyası sırasında bir söz verdi ve niyetim o sözü tuttuğundan emin olmak.
Marlín, tu jefe me hizo una promesa electoral e intento asegurarme de que la mantiene.
Rapor ve şikayetleri ekrana getiriyorum.
Estamos supervisando las denuncias o quejas...
Sally ve ben evlendiğimizde, çocukların doğumunda o burdaydı.
Estaba ahí cuando... Cuando Sally y yo nos casamos... Amén.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]