Anlaşılan o ki Çeviri Fransızca
320 parallel translation
Anlaşılan o ki, bu varlıklı... terbiyeli ailelerin küçük akıllı oğulları... kendi başlarına iyi yetişmiyorlarmış.
Non, mais les rejetons de parents fortunés ne grandissent pas tout seuls!
Anlaşılan o ki, oran her halükarda öldürücü.
C'est un poison mortel quelle que soit la mesure.
Anlaşılan o ki o kadar yolu yürümüş.
Elle est venue à pied, semble-t-il.
Anlaşılan o ki siz bilmiyorsunuz!
Peut-être que non.
Anlaşılan o ki düşmanlarımız, hükümetle işbirliği yaptığımızı öğrenmiş.
L'ennemi sait pour qui nous travaillons.
- Anlaşılan o ki, hayır.
- Apparemment non.
Anlaşılan o ki, peşinde baş belası bir polis varmış.
Il y avait un sale flic dans le coup!
Anlaşılan o ki mahkumlardan biri kaçmış.
L'un des prisonniers s'est échappé.
Anlaşılan o ki, başarılı bir şekilde... bir Zellaby Gordonius ile bir Zellaby Antheum'u melezlemişiz.
Il semble que nous ayons réussi à croiser un Zellaby Gordonius et un Zellaby Antheum.
- Anlaşılan o ki kabare şovu biziz. Hadi. - Ne?
- C'est à notre tour d'être sur la piste.
Anlaşılan o ki, güneye kaçacaklar.
Ça veut dire que le gars filera vers le sud.
Mantığımız artık işlemiyor ama anlaşılan o ki, acılara ona atfedilen şeyler neden oluyor.
Œdipe est bouleversé par le chagrin et ne raisonne plus sagement. Il en arrive à croire tout ce qu'on lui a dit.
Anlaşılan o ki ; bu suçlu paranoyak, kendini tek başına toplumumuzla mücadeleye adamış.
Ce criminel paranoïaque semble s'être consacré à un affrontement contre notre société.
İade tarihi konusunda posta yoluyla bilgilendirilmiştiniz. Anlaşılan o ki görmezden gelmeyi seçmişsiniz.
On vous a écrit, mais vous n'avez pas réagi.
Anlaşılan o ki, yerliler korkunç değil, sıcakkanlı insanlardı.
Il s'avérait que les Indiens n'étaient pas féroces, mais utiles.
Anlaşılan o ki, rüşvet verebileceğimiz gardiyanların olduğu bilindik bir hapishaneye gitmediğimiz takdirde yakın korumaya ihtiyacım olabilir.
- Non. Jusqu'à ce qu'on arrive dans une prison convenable, avec des gardiens qu'on puisse soudoyer, je pourrais avoir besoin... d'une protection physique efficace.
Anlaşılan o ki, müşteri görünümüne bürünmüş.
Il se ferait passer pour un client.
Ama anlaşılan o ki, annenin başının üzerinde bir çatısının olması senin umurunda değil. Köpek maması yemek zorunda kalması da. Hatta dişine çamaşır suyu bastırması da.
Tu te fous qu'une pauvre vieille ait un toit sur la tête, qu'elle mange de la pâtée pour chiens, ou qu'elle trempe son dentier dans l'eau de javel!
Anlaşılan o ki onun Takeda klanı için yapacak birşeyi yok.
D'ailleurs, pourquoi se soucierait-il du clan Takeda.
Anlaşılan o ki, Petersen'ın kilerle pek bir işi yokmuş.
Il est évident que Petersen n'était pas intéressé aux caves.
Anlaşılan o ki, bu mahallede bir dizi soygun gerçekleşmiş.
Il y a apparemment eu une série de vols commis dans le quartier.
Anlaşılan o ki, taşradakiler de şehirdekiler gibi yabancılara karşı pek anlayışlı değiller.
Visiblement, les gens de la campagne sont aussi fermés que les gens de la ville.
Anlaşılan o ki, hala görüştükleri insanlar var.
Apparemment, ils auditionnent toujours.
Anlaşılan o ki klasik polis taktikleri bir sonuç vermedi.
Il me semble que... les méthodes traditionnelles ont fait chou blanc.
Anlaşılan o ki, cesetleri incelemekten, temizlenmeye vakit bulamamışsın.
Je suppose que tu as passé tant de temps à les examiner... que tu n'as pas eu le temps de te nettoyer.
Anlaşılan o ki, bu bir iddiaya girmiş.
Celui-ci l'a fait sur un pari.
Anlaşılan o ki, bu bir iddiaya girmiş.
Ada, puis-je voir votre bras?
Anlaşılan o ki, şey yapmış... eski günlerde... kendisi.
Apparemment, il a, euh... eu une petite... affaire.
Anlaşılan o ki, arkadaşı George'un nişanlanması onda acı ve düşmanlık yaratmış.
Le fait que George se fiance la rend amère et hostile.
Anlaşılan o ki salak bir stajer doktor testimin içine etmiş.
Un crétin d'interne avait bousillé mes analyses.
Anlaşılan o ki, yürüttüğümüz bu arama işi bütünüyle ters gidiyor, Chief.
Nous avons utilisé la mauvaise méthode de recherche.
Anlaşılan o ki hepimiz göründüğümüz kişiyiz.
- On est tous qui on dit être.
Ama anlaşılan o ki, bu olmayacak.
Mais il ne semble pas que ce soit le cas.
Anlaşılan o ki stajyerinim.
Je suis votre interne.
Anlaşılan o ki, Onlar Süper-Sphinx Takımı ya da onun gibi bir şey olmuşlar.
C'est devenu l'équipe du Super Sphinx.
Anlaşılan o ki Powers yeni patronu.
elle travaille pour Powers maintenant.
Anlaşılan o ki, bu evde... küçük haznenin yanında... küçük pervazın üzerinde... beton deponun orada olmalı.
Mais en fait, il paraît que c'est ici, dans cette maison, à côté de la petite citerne. C'est juste là, sur la petite corniche, celle où se trouve le réservoir, la citerne en Fibrociment.
Anlaşılan o ki bu ahmak savaş boyunca San Diego'da kıçının üstünde oturmuş.
Et on découvre qu'il a passé la guerre dans un bureau des chantiers navals de San Diego
Anlaşılan o ki, ona telefonla ulasamamamızın nedeni...
Mesdames et messieurs, si nous n'avons pu joindre Ie Dr charles au téléphone...
Anlaşılan o ki annem bana biraz bırakmış, ve o da ben ölüyken yemek ve kıyafet gibi lükslere harcanmış.
Maman m'en a laissé un peu, mais quand j'étais morte, il s'est évaporé en nourriture et en fringues.
Anlaşılan o ki o da diğer SG-1 üyeleri gibi aynı halüsinasyonu yaşıyor.
Il a visiblement souffert de la même hallucination que le reste du SG-1.
Kabaca çevirisinden anlaşılan o ki...
Traduit grossièrement, ça dit :
Anlaşılan o ki yok.
Vous réagissez comme une célibataire.
Anlaşılan o ki bir firari, askerlerimizin kılığına girip görülmüş ama kaçmayı başarmış.
Il semble qu'un fugitif déguisé en un de nos hommes a été vu mais s'est échappé.
Anlaşılan o ki, evcimen birisiyim çünkü burası bana evimmiş gibi gözükmeye başladı.
On dirait que j'aime faire mon nid. Cette pièce commence à prendre de l'allure.
Anlaşılan o ki, her şeyi görmüş. Babasını vuran kişiyi de.
Vu son regard, elle a vu ce qui est arrivé et qui a tiré sur son père.
Anlaşılan o ki, birbirlerini seviyorlar.
Il semble qu'ils s'aiment.
- Anlaşılan bizden önce biri buradan geçmiş. - Oldukça iri biriymiş. Niye tavana o sayıyı yazmak için o kadar zahmete girmiş ki?
Le personnage joué par Andrew, Kazan, est un fardeau pour eux.
Anlaşılan çalıştığım iş o kadar önemli olmuş ki bu iş için uygun olduğunu düşündükleri birini yolluyorlar.
Le poste est devenu trop important. Ils envoient quelqu'un qu'ils ont formé pour ce poste.
Sana, bilinmeyen ve anlaşılan o ki performans düşüren bir durumdan rahatsız olan bir hastan olduğumu hatırlatabilir miyim?
Que faites-vous?
Pisliklerin o kadar acelesi varmış ki cesedi kontrol bile etmemişler anlaşılan.
Ces connards étaient tellement pressés de partir... qu'ils n'ont pas vérifiés s'il y avait des micros sur les corps.