English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ B ] / Bir bakıma

Bir bakıma Çeviri Fransızca

3,229 parallel translation
Bir bakıma öyle de.
C'est pas faux.
- Dostum, bu bir bakıma harika olurdu.
ça serait brillant.
Yani... bence, bir bakıma, hala, ıı, onayını bekliyor.
Et puis, tu vois... Il cherche toujours son approbation.
Bilgimizi grafiklere ve çizelgelere dökmeye başlamadan çok daha önce bir şeyleri hatırlamak için daha eski bir bakıma daha eğlenceli yollar kullanıyorduk.
Longtemps auparavant que nous basions nos connaissances sur des graphiques et des cartes, nous utilisions de plus vieux et, dans certain cas, de plus divertissants moyens pour se souvenirs des choses.
Bu ihtiyacı da bir bakıma senin Olivia'n olarak karşılamaya çalışıyor.
Et elle répond à ce besoin en effet, de devenir ton Olivia.
Çünkü bir bakıma, bu konuda kabahatli olan benim.
Parce que c'est un peu de ma faute?
Barney'in terk edilme konusundaki sorunlarına katılmaktan nefret ediyorum ama bir bakıma haklı.
Je déteste être d'accord avec Barney et ses problèmes de peur de l'abandon, mais il a raison.
Bir bakıma, ben zaten yirmibeş yıl yaşamıştım. Ama hayatım, o gün başladı.
J'avais déjà vécu 25 ans, mais ce jour-là, ma vie a vraiment commencé.
Bunu gruplandırmıştık, ciddi güvenlik araştırmaları, yaptıklarında bunu The L0pht adı altında yapıyolardı eğer saçma-salak şeyler yapıyorlarsa, bunu the cDc adı altında yapıyorlardı, çünkü the cDc bir bakıma,
Et nous avons donc limité les recherches sérieuses qu'ils menaient au domaine du groupe Lopht, tandis que les projets plus farfelus et plus audacieux étaient du domaine des cdc.
Aslında bu sadece, insanlardın resim yükleyebildikleri bir site ve adınızı vermek zorunda değilsiniz, bir bakıma anonimsiniz ( anonymous ).
En réalité, c'est un site où tout un chacun peut poster des images sans avoir à dévoiler son nom. C'est anonyme.
Bende öyleydim, bir bakıma mükemmeldim.
C'était parfait, exactement ce qu'il me fallait.
Ücretsiz olan programı indirdim. Bunu herkesin indirmesi ve kullanması yasal. Sonra "Başlat" düğmesine bastım ve başladı, bir bakıma scientology.org'a, sitelerini benim bilgisayarıma göndermesini söylüyor.
J'ai téléchargé le programme gratuitement et légalement. et j'ai cliqué sur "GO".
Dünyaya en azından bir bakıma seçkinlerin güçlerinin nasıl, işlediğini gösteriyordu, yani bunlar çok düşük seviyeli diplomatlar sadece mesajları iletiyorlardı ama bu hükümetin hiç görmediğimiz bir yönündeydi ve bu oldukça göz açıcı, yani, bir kere dışarı çıktı mı, çıkmıştır.
Il offrait au monde un rapide coup d'oeil sur le réel fonctionnement des élites au pouvoir. Dans une certaine mesure, je veux dire. Il s'agit principalement de diplomates qui s'échangent des messages au bas de l'échelle.
Bir bakıma siber savaş ateşiydi.
C'est une cyber-guerre à ce stade.
Bir bakıma evet, makinenin altında ezilmişti boşanma süreci yaşıyordu, şirketi batmak üzereydi.
Oui, c'est un peu ça. Il a été écrasé par la machine. Il vivait un divorce, sa société s'effondrait.
Bir bakıma Manny'nin çatlak arkadaşı Danielle'den bir farkım kalmadı.
Dans un sens, je ne vaux pas mieux que la copine folle de Manny, Danielle.
Bir bakıma.
En quelque sorte.
Bir bakıma çöreklerle alakalıydı sanki.
C'était un peu à propos des beignets.
Ve annem gibi ben de bir bakıma evrim yaşadım.
Et comme ma mère, j'ai en quelque sorte evolué aussi.
Ama bir bakıma öyle.
En quelque sorte... ouais.
Bu onun bir bakıma karakterini tanımlıyordu.
C'était en quelque sorte sa caractéristique. Est-ce que c'est en train d'enregistrer?
Buranın bir bakıma ihtiyacı var.
Cet endroit est de plus en plus fourni en plante.
- Bir bakıma gittim de sanırım.
D'une façon, je l'ai fait.
Bir bakıma, ortaya çıkarmak için bir tür avuntu.
À certains égards, c'est un soulagement de le sortir en plein air.
- Bir bakıma onu kurtardığımı söyledi.
Il a dit que je l'ai sauvé d'une certaine façon.
Şu mallarıma bir bak. İşte bu millet.
Tout ça.
Hewlett Packard o yaşta gördüğüm gerçekten tek şirketti ve bir şirketin ne olduğu ve personeline ne kadar iyi muamele etmesi gerektiği konusuna bakışımı şekillendirdi.
Hewlett-Packard était en fait la seule entreprise J'avais vu dans ma vie à cet âge. Et a formé ma vision de ce qu'est une entreprise était et la façon dont ils traitaient leurs employés, vous savez?
- Bir bakıma öyle.
En effet.
Bir sonraki baz istasyonu burada dün bakıma alınmış.
La borne suivante, ici, était en maintenance hier.
Bir bakış atsam hamile kalıyor, sonra da bütün işler benim başıma kalıyor.
Anette tombe enceinte en un clin d'œil et je dois tout gérer tout seul.
Bak, benim söz hakkım yok biliyorum ama belki Amy yıldızın kendisi olduğu bir okula gitmeli. Benim gibi birinin yıldız olduğu bir yere değil.
Ecoute, je sais que ce n'est pas ma place ici, mais peut-être qu'Amy devrait aller dans une école où elle est la star, tu vois, au lieu de quelqu'un comme moi.
Duydum ki bir film galan varmış, Ve tesadüfe bak... Bende kendi organizasyon şirketimi açıyorum.
Vous avez une avant-première, et c'est une sacrée coïncidence car j'ai décidé de lancer ma propre agence d'événementiel.
Bak, işimin hayatımın bir parçası olduğunu anlamadığını biliyorum.
Je sais que mon job est une partie de ma vie que tu ne comprends pas.
Bak akıllı kızım, her şeyi bir araya getirip bak.
Regardez, ma fille semble intelligente.
Geç saatlere kadar kalmak benimle birebir bir şeyler üretmek gerekecek ve fikir alışverişi yapacağız telefonlarıma bakılacak her an, gündüz veya gece.
Beaucoup de nuits blanches et de tête-à-tête avec moi. Il faudra trouver des idées et prendre mes appels. Peu importe l'heure.
Evet ama bir de ona yaptıklarıma bak.
Ouais, mais regarde ce que je lui ai fait.
Ama bu evliliğe olan bakış açımı değiştirecek bir şey oldu.
Il s'est passé quelque chose qui change ma façon d'envisager cette union.
- Tamam, bak. Öğretmenim dedi ki, eğer ona bir not yazarsanız, geçmeme izin verecekmiş.
Ma prof dit qu'avec un mot, elle me laissera sur la touche.
Eskiden benim üstsüz fotoğraflarıma bakıp otuz bir çektiğini biliyorum.
Te masturbais devant des photos de moi sans haut. Ce n'était pas moi.
Onu bu işin içine sokmasaydın tedavi sonrası bakıma ihtiyacı olmazdı. Bu işin derhâl, bir şekilde durdurulması gerekiyor.
Et bien, il n'aurait pas eu besoin de suivi médical si tu ne l'avais pas forcé à ce- - cette chose qui a besoin d'être stoppé maintenant d'une manière ou d'une autre.
Kendilerini bir bakıma şöyle gördüler, gideceğiz ve, herşeye zorla gireceğiz herhangi bir şeye.
Ils se sentaient tout-puissants.
Kendine bir bak, tatlım. Biraz oturman lazım.
Regarde-toi, ma chà © rie, il faut que tu t'arrêtes une seconde.
Babamın beklentileri, annemin tasvip etmeme bakışları beni dibe çekiyor. Ama en çok dünyanın bir Grayson olmanın ne anlama geldiğine dair algısı dibe çekiyor.
Je suis stressé par les attentes de mon père, les jugements de ma mère et surtout la vision qu'ont les gens de ce que doit être un Grayson.
Özel bakıma ihtiyacın olan bir oğlun olduğunu biliyorum.
Ton fils te coûte cher, je sais.
Bir bakıma, Gary.
On est en chemin, Gary.
Hayatımda neler olduğunu biliyorsun, Eğer çalışırsam iyi olucağımı düşündüm... Ama bu da bir bakış açısıydı.
Avec tout ce qui se passe dans ma vie, je pensais que tout allais bien au travail... que j'avais de l'avenir.
Pekâlâ, gerçekten bak eğer sanat projesinde falan yardıma ihtiyacın olursa ya da ne bileyim çikolatalı suflenin tadına bakacak biri lazım olursa... Aslına bakarsan hani senin bir tişörtün vardı...
Très bien, alors sérieusement, si tu as besoin d'aide pour, genre, un projet artistique, ou, je ne sais pas, quelqu'un pour goûter un soufflé au chocolat... en fait tu as ce T-shirt...
Bak, aklıma öyle bir fikir geldi, Julia... Bir bitkiye düzenli olarak bakamadığım için bana bu kaktüsü gönderdiğini sandım.
Je me suis monté la tête, j'ai cru que le cactus voulait dire que je savais pas m'occuper d'une vraie plante.
- Freddy Whitehawk'ın öldüğü gün kızım orada mı bir bak.
Regarde si ma fille était là le jour où, euh, Freddy Whitehawk est mort.
Bak, bir gün Spiteri hücreme geldi ve bir teklif yaptı ya bir soygun yap ya da süresiz olarak hapishanede kal.
Écoute, un jour Spiteri entre dans ma cellule avec une offre... faire un hold-up ou rester enfermer définitivement.
- Geçmişime bir bak.
Regarde ma feuille de route.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]