English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ B ] / Bir bakın

Bir bakın Çeviri Fransızca

17,836 parallel translation
İşlediğiniz suçların ivmesine şöyle bir bakınca toplumun, hapisten salıverilmeniz durumunda yeniden suça karışabileceğinizden ve ciddi suçlar işleyebileceğinizden endişelenmeye meşru olarak hakkı var.
En se basant sur l'évolution de vos crimes, la société a le droit légitime de s'inquiéter d'un risque important de récidive et que vous commettriez un délit grave si vous étiez relâché de prison.
Yani bu Hintlileri ne badirelerle getiriyoruz ve şu olana bir bakın.
On fait venir ces Indiens à grand frais, et regardez ce qui arrive.
Halimize bir bakın.
Regarde-nous.
Şuna bir bakın şimdi.
et venez voir!
Hey, gelip şuna bir bakın.
Hé, il faut que vous voyez ça.
Hemen şuradaki etikete bir bakın. Çantanın benim olduğu -
Regardez l'étiquette et vous verrez...
Şu halinize bir bakın, tüm kurallara uyuyorsunuz.
Regardez vous, en train de suivre leurs règles.
Halinize bir bakın. Senkronize olmuş yüzgeç gibisiniz.
{ \ 1cH00ffff } On dirait 2 nageurs synchronisés.
Düşüncesiz eylemlerinin kurbanlarına dön de bir bak!
À cause de ton inconscience, tous ces gens n'ont plus rien!
Bakın, son kez söylüyorum, ben yanlış bir şey yapmadım.
Pour la dernière fois, je... n'ai rien fait de mal.
Bak, politik bir kampanyanın tam kızıştığı yerdeyim,... ve normalde tek düşündüğüm anketleri takip etmek ve medyayı değerlendirmekti,... ama artık hiçbiri umrumda bile değil.
Je suis en pleine campagne politique, en temps normal je ne penserais qu'aux sondages et aux médias, mais là tout de suite, je me fiche de tout ça.
Bakın, en azından paranın, nereden geldiğini öğrenmenin bir yolu olmalı.
Il doit bien y avoir un moyen de découvrir d'où vient l'argent.
- Tamam, peki. Bak, birazdan çok mu çok havalı bir şeye tanık olacaksın.
Tu es sur le point d'assister à un truc très, très cool.
Fakat böyle dar bakış açısının hâkim olduğu böylesi bir davada o yola pek giremezsiniz, çünkü onlar o yola pek girmemişlerdir.
Mais quand les policiers ont des œillères, on ne peut pas aller loin, parce qu'ils n'ont pas cherché très loin.
Ama sizin 3 Kasım tarihinde 1999 model bir Toyota'nın arkasında durup Teresa Halbach'in plakasına bakıyor olmanız mümkün değil.
Mais vous n'auriez pas pu regarder la plaque de Teresa Halbach le 3 novembre, à l'arrière d'une Toyota de 1999.
Ardından bir süre garajın içinde dolanıp bakındık.
Puis, on a fait le tour du garage en regardant partout.
Meslek hayatınız boyunca hiç, katıldığınız bir aramada bebek bakıcısı ya da bekçi gibi arama yapan memurların başında durmak zorunda kaldınız mı?
Au cours de vos années de service, lorsque vous avez effectué des fouilles... avez-vous déjà eu besoin de jouer les baby-sitters ou gardiens pour les policiers qui effectuaient les recherches?
Bir bakımaysa 28 Şubat 2006 tarihine dönmemiz mümkün değil çünkü 1 Mart ve 2 Mart 2006'da o aramalar yapıldı Savcılık basın toplantıları düzenledi ve o tarihten beri müvekkilimiz aleyhine kamuoyunun önünde tüm o iğrenç ve doğru olmadığı ortaya çıkan şeyler anlatıldı.
Mais on ne pourra jamais revenir au 28 février 2006, car le 1er et 2 mars 2006 ont eu lieu les conférences de presse du ministère public qui ont avancé toutes ces choses horribles qui se sont avérées fausses. Et depuis, un tas de choses horribles ont été dites contre notre client.
Bir arkadaşım kapıdan bakınca onu ağlarken görmüş. Gelip bana söyledi ben de yanına gidip nesi var diye sordum...
L'une de mes copines l'a vu pleurer, alors elle est venue me prévenir, et je suis allée le voir pour lui demander ce qui n'allait pas.
Nüansları ve komplekslikleri görmeye başlıyorsun. Daha önce bir bakışta yakalıyordun.
Vous commencez à voir les nuances et complexités dont vous n'aviez qu'un aperçu avant.
Bir erkek için bir kadın tarafından bakılmak zor.
Il est difficile pour un homme d'être observé par une femme.
Evet, yarın karnına mermi yediğinde bir topçu subayı bul bak bakalım yardım edebiliyor muymuş Will.
Si tu te fais tirer dans les tripes demain, Will, va donc voir un officier d'artillerie pour lui demander de t'aider.
Bak bir, hiç param yok ama bunu almanı istiyorum, olur mu? Altından.
Je n'ai pas d'argent, mais je veux te donner ceci.
Bak Teğmen mısırımızı çaldın, domuzlara besleyecek bir şeyimiz kalmadı.
Vous voyez, lieutenant, vous volez notre maïs et on n'a plus rien pour nourrir les porcs.
Bak şimdi, burası bir kulüp değil.
Le problème c'est qu'on n'est pas vraiment un club.
Bak, geçen yılımın yarısını sevgili bulma sitelerinde en iyi adayları görmek için bir algoritma yaratıp elektronik tablonun içine indirmekle zamanımı harcadım.
J'ai passé 6 mois sur un algorithme qui trolle des applis de rencontre et télécharge les meilleurs candidats sur un fichier Excel.
Aslında burada, sosis bacaklarını bildiğin halde kendi yoluna gitmekten daha çekiçi bir şey yoktur. Şu bağlantılara bakın!
Alors, le prince verra tout et il n'y a rien de plus repoussant que d'essayer de s'extirper de ces espèces de boyaux à saucisses!
Anna'nın doğum öncesi bakım gördüğü klinik Grafton Sanayii'nin bir alt kuruluşuymuş.
Anna a été reçue dans une clinique, une filiale de Grafton Industries.
Bak, bir saniye dinle, olur mu müşterileriniz sunduğunuz hizmet için size tam 30 bin dolar ödüyorlar giydiklerin onlar için önemli onların standartlarını yakalaman lazım, onlar seninkini yakalamaz senin bunu anlayamaman akıl alır gibi değil.
Écoute, arrête, d'accord? Arrête une seconde. Vos clients payent 30 000 $ pour vos services.
- Babamın son tweetine bir bak.
Hé, mec. Écoute le dernier tweet de mon père.
Bak ne diyeceğim, oynayamazsın, çünkü senin bir işin var.
Mais laisse-moi te dire une chose. Tu ne le feras pas, parce que tu n'auras plus de boulot.
Bak, gerçekten uygun bir zaman değil.
Ce n'est pas le bon moment.
Şuna bakın bir.
Chanmé, hein?
Aqua Vitae bakışının tam teşhisini bulduk. Ve etimolojisine dilbilimsel bir analiz gerçekleştirdik.
On a examiné en détail le look Aqua Vitae et on a analysé son étymologie.
Kalori alımını yükseltmek isteyen bir palyaço. Bak.
qui veut faire exploser ton apport calorique.
Şuna da bakın. Ne kadar üzücü. Korkmuş küçük bir çocuk şişman oğluna hislerini aktarıyor.
Regardez, un petit garçon triste et apeuré qui parle à son lardon de leurs sentiments mutuels.
Tüm saygımla söylüyorum her şeyin merkezindeydiniz Bayan Kennedy. Böyle avantajlı bir konumdayken bir bakış açısına sahip olmanızın imkansız olduğunu düşünürdüm. Ama sizi temin ederim görülmeye değerdi.
Sauf votre respect, vous étiez au cœur de tout cela, et j'imagine qu'il est impossible d'avoir une once de recul, mais je puis vous assurer que c'était... du spectacle.
Çıkardın bak. Bir şey olmadı.
C'est bon.
Bu adamın bir bakışı ıslanmama yetiyor.
Cet homme me fait mouiller d'un regard.
1999 yılından önce bu ülkeye bir şey ifade etmek için kendi Torrijos-Carter antlaşmanı yapmak istiyorsan idollerinin icabına bak ve Panama'ya saygı duymalarını sağla.
Si tu veux que le traité Torrijos-Carter... signifie quelque chose pour ce pays... avant 1999... détruis leur idole et force-les à respecter le Panama.
Şu dövüşçülere bir bakın!
Regardez ces deux guerriers!
Güneydoğu Asya'daki en büyük bakır damarını keşfetti. Herkes bir parça koparmaya çalıştı Ben de...
Il faut comprendre, qu'il venait de découvrir le plus grand gisement de cuivre en Asie du Sud-est, et tout le monde se l'arrachait, moi le premier.
% 85 ise Suharto'nun Seçtiği bir şirkete gidiyor Seçtiği şirketse tesadüfe bakın oğluna aitmiş
Et les 85 % vont à une compagnie choisie par Suharto, qui se trouve appartenir à son fils.
Bak, yarın kahvaltıda burada olur. Akşam olmadan Boca'ya varır, bir iki el golf atarız.
Il a qu'à passer demain matin pour prendre le déjeuner et me conduire à Boca durant la journée, peut-être faire une partie de golf ou deux.
- Bilmiyorum, görünüşe bakılırsa bu sadece tek bir dini temsil ettiği için bazı insanlar ayrımcılık olarak algılamış.
Je ne sais pas. Certains trouvaient ça discriminatoire de n'avoir qu'une seule religion représentée.
Bütün yıllarını Ymbryneleri avlayıp bu geceye hazırlanmak için geçiren ve iki, hayır, üç gün boyunca Galler'de kuşlara bakıyormuş gibi davranan bir adam!
Un homme qui a passé des années à traquer les Ambrines en vue de cette soirée et deux... non, trois jours au pays de Galles en prétendant observer les oiseaux!
Kardeşimin çocuğuna güzel bir şeyler yapmanın karşılığında aldığıma bak.
Ça m'apprendra à faire plaisir à mon frère.
Şansın varsa oda 214'e bir bak.
Va jeter un coup d'œil à la chambre 214.
Bakın, Dante'nin Inferno'sunda Eliot borçlanıyor kendi yüzyılı ile cehennemin Floransalı şairin görüşü arasında bir doğrultu çiziyor.
Eliot emprunte ici à L'Enfer de Dante, dressant un parallèle entre son siècle et la vision de l'enfer du poète florentin.
- Bakın dümen kadranına çelik bir kiriş ekleyeceğiz.
Je vais adapter une poutre d'acier aux commandes.
Pekala bak bu geminin bir rotası olmasının tek sebebi bir plan yapmaları ve plana uymaları.
Écoute. La seule raison pour laquelle ce bateau navigue, c'est parce qu'on suit un plan établi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]