Demek istiyorsun ki Çeviri Fransızca
160 parallel translation
- Demek istiyorsun ki - - Evet hanımefendi.
Oui, c'est lui.
Demek istiyorsun ki... "Eğer ilk seferinde başaramazsan, tekrar dene"?
C'est comme : "Si tu ne réussis pas, essaie encore et encore."
Şimdi, demek istiyorsun ki, oğlun polisi öldürmekten hapiste, öyle değil mi?
Vous dites que votre fils est en prison pour le meutre de l'agent de police?
Demek istiyorsun ki ; birinin peşinden buraya kadar geldin... ve kasabada olduğunu biliyorsun, ama kim olduğunu bilmiyorsun.
Vous poursuivez ici quelqu'un dont vous ignorez le nom?
Sen... yani demek istiyorsun ki, öyle bir durum var ki, bu aldatmacayı yaratması gerekli oldu.
Vous voulez dire que la situation est telle qu'elle a dû inventer ce subterfuge?
Yani demek istiyorsun ki, benimle kılıcını çarpıştıracaksın, kör bir adamla?
Vous voulez dire que vous voulez vous battre contre moi, un aveugle?
Büyükbaba, demek istiyorsun ki Tegana, Han'a suikast mı düzenleyecek?
SUSAN : Grand-père, vous voulez dire que Tegana va assassiner le Khan?
- Demek istiyorsun ki...
- Vous voulez dire...
- Demek istiyorsun ki...
- Tu veux dire...
Demek istiyorsun ki... o senin gibi bir hayvanla bile yattı?
Maintenant, elle couche même avec des monstres?
- Ama demek istiyorsun ki...
- Mais vous voulez dire...
Demek istiyorsun ki buradan Texarkana, Texas'a gideceğiz ve 28 saate geri döneceğiz.
Tu veux dire qu'on va faire un aller-retour jusqu'à Texarkana, au Texas, en 28 heures?
Demek istiyorsun ki, o kadar zamandır engel olan tek şey orada asılı kalmam ve bu aşağıda yaşamam arasında... bu kargalarmıydı?
Vous voulez dire que pendant tout ce temps, la seule chose qui m'empêchait d'être sur la terre ferme était... ces corbeaux?
Ve sen demek istiyorsun ki sen bizi, Evillene'yi öldürmemiz için mi gönderdin asla geri dönemeyeceğimizi bilerek?
Vous voulez dire que vous nous avez envoyés tuer Malédictine tout en sachant que nous ne reviendrions peut-être jamais?
- Demek istiyorsun ki...
Mr. Hoover?
Demek istiyorsun ki, sen zaten sahip olduğun her şeyi denedin!
Tu veux dire que tu as déjà essayé tout tes vêtements!
Yani demek istiyorsun ki, o bana ne istediğini söyleyecek ve ben yapacağım?
Alors il fera ce qu'il veut et je devrai obéir?
Demek istiyorsun ki parfümlü tişörtü olan herhangi bir züppe Hudsucker hissesi alabilecek?
Autrement dit, Le premier plouc en T-shirt puant s'achètera du Hudsucker?
Demek istiyorsun ki Bayan Ackerman a geldiğim gün... yani sesimi tanıdığın gün... içki içmiyordun?
Vous prétendez que quand on s'est vues chez Mme Ackerman, le jour où vous dites avoir reconnu ma voix, vous ne buviez pas?
Demek istiyorsun ki, o Zeyna'yı öldüren adam olarak bilinmek istiyordu.
Il voulait être celui qui a tué Xena.
Demek istiyorsun ki Japonca soruları okuyamıyorsun?
Tu n'as pas su lire les questions en japonais?
Yani demek istiyorsun ki prezervatif şeyde...
Vous voulez nous dire que votre préservatif est...
- Demek istiyorsun ki... - Evet...
- Tu veux dire...?
Yani demek istiyorsun ki, uh... Aynı odada mı?
Vous voulez dire... dans la même pièce?
Demek istiyorsun ki sen her şeyi kaybedeceksin. Bu hayattaki tek gerçek başarını kaybedeceksin.
Tu vas perdre la seule chose que tu aies réussie dans ta vie, moi.
Demek istiyorsun ki yerine kürtaj yapmayan birini alacaklar.
Par quelqu'un qui ne pratique pas d'avortement?
Demek istiyorsun ki, sen... ve o...
- Attends! Toi et lui...
Bununla ne demek istiyorsun? Sadece, bir suçlamadan bahsetme ihtimalinin uzak olmadığını düşünüyorum. Ve bu durumda korkarım ki, kefalet başvurusu yararsız olacaktır.
Il y a des cas où le procureur refuse toute caution.
- Büyükbaba, ne demek istiyorsun? - Şüphesiz ki bizimle beraber New York'a döneceğini.
Tu vas rentrer avec nous à New York.
Ne demek istiyorsun, bana ne olmuş ki?
Comment ça?
- Demek ki en çok Hollywood'a seyahat etmek istiyorsun?
Ça te plairait tant que ça, un voyage à Hollywood?
Ne demek istiyorsun? Bunu neden avukat öne sürmedi ki?
Pourquoi son avocat n'a pas parlé de ça?
"Tabii ki" ile ne demek istiyorsun?
Comment ça, "bien sûr"?
Oh, demek istiyorsun ki, ben oradayken, bir Apaçi...
Quand j'étais là-dedans, un Apache... Arrêtez.
Dedim ki : "Ne demek istiyorsun?"
Que veux-tu dire?
Ben şu anda konuşmak istiyorum! Tamam, yalnız konuşmak istiyorsun demek ki...
Je veux eu parler tout de suite et seul à seul.
Ne demek istiyorsun? Diyorum ki bu yöne doğru gitmemizi istemiyorlar geldiğimiz yere doğru dönmemizi de istemiyorlar.
Elles ne veulent pas qu'on aille par là, ni qu'on revienne sur nos pas.
Ben neden korkayım ki? Benim ismim, dosyalarda değil. - Ne demek istiyorsun?
Moi, mon nom n'est pas dans le cadastre.
Ne demek istiyorsun? Çizgişehir'den yol geçmiyor ki.
- Il n'y a pas de route à Toonville.
çünkü şu izlenimi edindim ki- - ne demek istiyorsun?
J'ai l'impression... avec les histoires qu'il raconte...
Ne demek istiyorsun? Burada diyor ki :
Mais non, c'est écrit :
Demek istiyorsun ki...
Tu veux dire...
Ne demek istiyorsun? Şu çalınan para. Nerden bilebilirim ki?
Celle qu'il t'a piqué, sa date, sa cote...
Demek istiyorum ki Laurie için ne istiyorsun?
Qu'est-ce que tu veux?
- Diyorum ki bence biz... Ne demek istiyorsun?
De quoi parles-tu?
Zahir'in saldırısında ki en tuhaf durum, geride hiçbir kanıt kalmamış olması. Ne demek istiyorsun?
L'aspect le plus curieux de l'agression, c'est l'absence de preuve.
Ne demek istiyorsun? Demek istiyorum ki.. ....
Ces dessins, vous...
Ne demek istiyorsun? Demek istiyorum ki ben çalışıyorum.
Que ce soit un collègue... ne me rassure guère.
Ne fark eder ki. — Ne demek istiyorsun? Başarının içi boştur, Mitch, ölü bir ağaç gibi.
Le succès n'est qu'un mirage, je vais tout laisser tomber.
Ne demek istiyorsun? Sandım ki, yani telefonda konuşurken onunla yemeğe çıktığını söyledin.
Au téléphone, tu m'as dit que tu allais dîner avec elle.
Demek ki bilim adamı olmak istiyorsun.
Alors, tu veux être une scientifique.