Fark ettim ki Çeviri Fransızca
1,208 parallel translation
Tam kuyumcudan çıkıyordum ama fark ettim ki -
J'étais au magasin, et j'ai réalisé...
Hediyeler, pırlantalar ve bana bir şeyler almak konusundaki saçma sapan entrikalarını düşünüyordum ve fark ettim ki para harcamamak için romantizm ile ilgili paranoyakça kuruntular uyduruyorsun.
J'ai réfléchi à ton charabia de conspiration... à propos des cadeaux, des diamants, et de m'acheter des trucs. Et j'ai réalisé que toutes tes conneries paranoïaques sur les histoires d'amour... ne sont qu'un moyen pour toi de cacher ton côté radin!
Ve fark ettim ki en anlamlısı... sana sevgi dolu ellerimle yaptığım bir hediyeyi vermek.
Et j'ai réalisé que le geste serait plus beau... si je te donnais quelque chose que je t'aurais fait moi-même avec mes 2 mains qui t'aiment...
Doğru kelimeleri bulmaya çalıştım... ve sonra fark ettim ki sadece söyleyeceğim.
Ecoutes, j'ai essayé de trouver les mots justes... et puis j'ai réalisé que j'avais juste à le dire, alors...
Şunu fark ettim ki, Debra "Ray, Ray, Ray" diye başımın etini yediği zamanlarda bile, buraya geliyorsam birdenbire bana karşı çok iyi oluyor.
Tu sais ce que j'ai remarqué? Même quand Debra crie dans tous les sens, si elle apprend que je viens ici, elle fait l'effort et devient toute gentille avec moi.
Başlarda biraz sakinleşmem gerekti ama sonra fark ettim ki, babam olmadan da iyi olabilirim çünkü S.A.T. sonuçları başka bir adamın da benimle ilgilenebileceğini gösterdi.
Hé bien, au début c'était déprimant, mais alors j'ai réalisé que j'irai bien sans mon père, parce que le test a prouvé qu'un autre homme peut prendre soin de moi.
Bu arada, önemli midir bilemem belki önemlidir, belki değildir ama daha önce Komuta Merkezi'ndeyken fark ettim ki Bay Doral- -
Au fait, j'ignore si c'est important, peut-être ou peut-être pas, mais tout à l'heure, au CIC, j'ai remarqué que M. Doral faisait...
Geçmişe dönüp baktığımda, fark ettim ki, yaşlı gemi dümencisi... sıradan Sam'ken, daha mutluydum.
Quand je pense à ma vie, je me rends compte que j'étais heureux... quand j'étais tout simplement Sam, le pilote de bateaux.
Sonra fark ettim ki bu hareket, hükümet tarafından finanse ediliyordu. Benim devirmek istediğim hükümet!
Puis, j'ai réalisé que ce mouvement était financé... par nul autre que le gouvernement que je voulais renverser.
O gün fark ettim ki İtalya'da Polonyaca öğrenmem oradaki sürprizlerden sadece biriydi.
J'ai appris ce mot aujourd'hui. Le fait d'essayer de parler Polonais en Italie est une des nombreuses absurdités que je vis ici.
Üzerinde biraz düşününce fark ettim ki "Neden orada olsunlardı ki?"
En y réfléchissant, pourquoi seraient-ils au camp?
Aniden fark ettim ki o yıl, hayat geçiyordu.
J'ai soudain réalisé cette année-là, que la vie avait déjà commencé,
Sonunda fark ettim ki Dedektif Britt,... bana gelmememi çünkü davanın asla çözülemeyeceğini... söyleyemeyecek kadar, beyefendi bir adamdı.
Puis, je me suis rendue compte que l'inspecteur Britt était trop gentleman pour m'envoyer sur les roses, que le meurtre de ma fille ne serait jamais élucidé.
Fark ettim ki sen yaptığın şeyi yaptığın zaman bunu tarif edebilecek kelime yoktu böylece ben de diğer insanların anlamasına yardımcı olması için bazı kelimeler uydurdum.
J'ai réalisé que quand vous avez fait votre truc, il n'y a pas de mots pour décrire ça alors j'en ai inventé qui vont aider les autres gens à comprendre.
İşte o zaman fark ettim ki çikolatalı pastayı yemek isteyen içsel benliğim değildi.
C'est là que j'ai réalisé que ce n'était pas mon moi émotionnel qui voulait ce gâteau au chocolat.
İşte o zaman fark ettim ki çikolatalı pastayı yemek isteyen içsel benliğim değildi. Dışsal benliğimdi.
C'est là que j'ai réalisé que ce n'était pas mon moi émotionnel qui voulait ce gâteau au chocolat.
- Biliyorsunuz Emma emeklemeye başladı. Fark ettim ki, bu ev bir bebek için hiç de güvenli değil.
Emma se promène et cet endroit est très dangereux pour un bébé.
Çünkü düşündükçe fark ettim ki, evliliğin senin için... ... doğru yol olmadığına inanıyorum.
Plus j'y pense, plus je me rends compte que le mariage ne te convient pas forcément.
Ama sonra fark ettim ki sana geri vereceğine güvenebileceğim kimse yoktu.
Puis j'ai réalisé qu'il n'y avait personne d'autre en qui tu avais confiance.
Bu sabah - veya dün gece mi demeliyim çok az uyudum - Fark ettim ki... Rebadow ismi kaybolup gidecek.
Ce matin... ou plutôt hier soir puisque je dors à peine... j'étais... miné par le fait que le nom Rebadow va disparaître.
Fark ettim ki... beni bayıltmasının nedeni kendisini öldürebilmek içinmiş.
J'ai réalisé qu'il... essayait de m'assommer pour pouvoir se tuer.
Doktorlukta emin adımlarla ilerliyorum, hastalarımın durumu iyi ve en sonunda fark ettim ki rahatsız olmalarına rağmen, orta boy önlüklerim kadınlar üzerinde oldukça etkili.
J'ai trouvé mes marques, mes patients évoluent bien, et même s'il n'est pas confortable, mon pantalon un peu serré plaît à ces dames.
Sonra fark ettim ki, pediatrideymişim ve gördüğüm şey duvar kâğıdıymış!
En fait, c'était le papier peint en pédiatrie. Passionnant.
Beşinci sorudan sonra, fark ettim ki... -... annem sıkıştırıyordu!
Après la 5e question, j'entends ma mère me poser une question!
İyi haber, Zoloft almıyorum artık, 4,5 kilo zayıfladım. O sersem beni bırakınca fark ettim ki çanta tasarımında yetenekliyim.
Bonne nouvelle : je ne prends plus de Zoloft, j'ai perdu 5 kilos et depuis que ce salaud m'a larguée, j'ai compris que j'avais un talent incroyable pour créer des sacs.
Yemek odasındaydık, gülüyorduk ona baktım ve fark ettim ki biz birbirimize aitiz.
On était dans le salon, en train de rire. Je l'ai regardé et je me suis rendue compte... qu'on était faits l'un pour l'autre.
Fark ettim ki, anti-semitik olan bir Yahudi'yim, görüldüğü üzere.
Je croyais que j'étais un juif irrascible, mais je ne suis qu'un goyle inutile à plein temps.
Ama senden ve bu kasabadan uzaklaştığımda fark ettim ki, aklı başındaki herkes gitmeye devam ederdi benim dönmem gerekiyordu.
Alors que n'importe qui de normalement constitué se serait enfui... plus je m'éloignais de toi et de cette ville... plus j'avais envie de faire demi-tour.
Belki de içimdeki gazeteci ya da ben fark ettim ki, bir yeteneğiniz varsa, ona sırtınızı dönemezsiniz.
Je n'aime pas que les talents se perdent. Un don n'est pas donné à tout le monde, dommage de le gâcher.
Fark ettim ki, babam olarak, benim için en iyisi neyse, onu istiyorsun.
Je sais que tu es mon père et qu'il n'y a que mon bien qui t'intéresse.
Buraya ilk geldiğinizde bunu hissettim, ama aklında daha derine baktığımda, fark ettim ki Nirrti'yi yok etmek için hepimizi feda edebilirdin.
Je l'ai senti à votre arrivée, mais en regardant plus profondément, j'ai su que vous nous sacrifieriez tous pour avoir la peau de Nirrti.
Fark ettim ki ; içindeki her şey birbiriyle bağlantılı.
L'univers nous lie tous.
Tatlım, dersime ilk girdiğin andan itibaren fark ettim ki kehanet sanatı için gerekli içgüdü zaten sende yok.
Ma chérie, dès que vous avez mis le pied à mon cours, j'ai senti que vous étiez dépourvue de l'esprit nécessaire au noble art de la Divination.
Bir kez yanlışlıkla ahizeyi kaldırdım, ve fark ettim ki bizim meşhur büyük babamız hâlâ yaşıyormuş.
Une fois, j'ai décroché et appris que notre grand-père vit toujours.
Aklımdan geçirdim ama fark ettim ki yalnızca, şimdi 80-85 yaşında olanlar, o zamanlar ordudaydı.
J'y ai pensé. Mais maintenant, les ex-soldats nazis ont au moins 80 ans.
Yıllar sonra fark ettim ki, benim beğendiğim erkek tipiymiş bu.
le genre de mec qui me brancherait plus tard.
Zamanla fark ettim ki resim, müzik ve Metallica'ya olan ilgim birbirinden ayrı değil.
Et j'ai fini par me rendre compte que mes centres d'intérêt, l'art, la musique et Metallica, sont liés et forment un tout.
İkinci gelişinde fark ettim ki daha iyi çalmamızı sağlıyorsun.
La deuxième fois que tu es venu, j'ai réalisé qu'on jouait mieux grâce à toi.
Ama aynı zamanda, fark ettim ki iyi bir işti.
Mais j'ai tout de suite compris que ce serait un super business.
Fark ettim ki tüm duvarlara karşı etkili bir silah.
J'ai compris que croire en soi pouvait briser tous les murs!
Ama buraya geldikten sonra fark ettim ki...
Mais j'ai compris quelque chose en venant ici.
Ama fark ettim ki birçoğu önemli bile değilmiş.
Mais j'ai compris que tout ça n'était pas si important.
Yakın bir zamanda fark ettim ki cep telefonum tam bir hurdaymış.
Je viens de me rendre compte que mon portable était en fait une épave. Il était défaillant.
Sonra fark ettim ki Tanrı'dan nefret edebilmek için bile inanmak zorundasın.
Puis j'ai compris une chose. On ne peut en vouloir à Dieu et ne pas croire en Son existence en même temps.
Sorun şu ki, duş alırken durumu yeniden gözden geçirdim ve bu evi ne kadar istesem de, almak için uygun bir zaman olmadığını fark ettim.
En fait, j'y ai repensé sous la douche et je me dis que même si je veux vraiment cette maison, ce n'est pas le moment d'acheter pour moi.
O zaman fark ettim ki, buraya kadar. Hiçbir şey.
Rien du tout.
Aniden fark ettim ki bu benim fovori tatlım.
J'ai soudainement réalisé que c'était mon dessert favori.
Diyor ki : "Küvete girerken, üçümüzün penisinin de boy ve hacim bakımından çok benzediğini fark ettim."
Il a dit : "J" ai remarqué en entrant dans la baignoire que nos trois pénis étaient semblables en taille et en volume. "
Şunu fark ettim ki hiçbir bağlantım ya da yeteneğim olmasa bile, hatta bir kaybeden olsam bile,
C'est ce que j'ai compris!
Tamam, fark ettim. Ama bunu niye yapsınlar ki?
D'accord, mais qui aurait fait ça?
Elimde olmadan seninle diğer beyefendi arasında ki değiş tokuşu fark ettim.
Je n'ai pas pu m'empêcher de remarquer... la transaction entre vous et... l'autre homme, et...