English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ M ] / Mıç

Mıç Çeviri Fransızca

475,206 parallel translation
Hem de öyle bir yıkacağım ki, belki pelüş ayıcık kazanırım.
Je vais te jeter tellement fort, que je gagnerai peut-être une peluche.
Bunun için ben varım.
C'est ce pour quoi je suis là.
Bir dakika, pembe altın mı?
Attends, c'est rose doré?
Evet, Jeremy, en tatlışım sensin.
Oui, c'est toi, Jeremy!
Usta burası mıymış?
C'est la chambre principale? Je l'adore!
Adımı "Ez" olarak telaffuz ediyorum çünkü Esmeralda'nın kısaltması.
C'est "Ez", parce que c'est le diminutif d'Esmeralda.
Orası çalışmaya ilk başladığım yerdi.
C'est là que j'ai commencé.
Bu süreçle ilgili ilginç olan şey şu : Dolduracağı boşluğu görene kadar hiçbir şey üretemediğimi veya ne yapacağımı bilmediğimi öğrendim.
Ce qui est intéressant, c'est que je me suis rendu compte que je ne savais pas quoi faire avant de voir l'espace pour lequel mon travail était destiné.
Bunu daha önce yapmadım.
C'est une grande première, on verra bien.
Çıkan o kadar ışık, fotoğraf çeken insanlar sağır edici müzik ve her şey... Aslında bayağı hoşlanmaya başladım.
Toutes ces lumières, ces gens qui prennent des photos, le bruit assourdissant, j'ai fini par y prendre goût.
Benim şehirden kaçma ve uzaklara gitme yolum, müzikten geçiyordu.
La musique, c'était ma façon de m'évader de la campagne où je vivais.
Bay Davulcu buraya girsin, Bay Gitarist de buraya girebilir. Şarkıcı da buraya gelsin.
Une boîte pour M. Batterie, une boîte pour M. Guitare, une pour le chanteur.
İlgimi en çok mekan psikolojisi çekiyor.
Ce qui m'intéresse le plus, en général, c'est la psychologie d'un espace.
Aynayı ilk kez Macbeth'de kullanmıştım.
La première fois que j'ai utilisé un miroir, c'était pour Macbeth.
Çift taraflı, transparan ayna kullanımının yeni bir şekli bu. Ayna, sadece arkasında ışık yoksa ayna görevi görüyor.
C'est une nouveauté, un miroir transparent qui réfléchit s'il n'y a pas de lumière derrière.
Sergi bu çevrede yapılmış olsaydı Chagall'ın tüm yapıtlarını görebilirdim ve bu pencereleri gördüğüm zaman da daha iyi anlardım.
C'est à ce moment-là que j'ai découvert l'œuvre de Chagall, et que j'ai vu ces vitraux.
Daha çok iş yaptıkça ve yaptığım işlerde kendimi daha çok yansıtmaya başladıkça ki zaten şu an olan bu, sormaya başlıyorum :
Plus je travaille, plus je fais de l'introspection dans ma pratique. C'est le cas en ce moment.
Hikaye anlatımını modellerle özdeşleştirmeye başlamıştım.
C'est là que j'ai commencé à associer les histoires aux maquettes.
ÖLÇEK İÇERİK 5'İN 4'Ü Ölçek stüdyomda sanırım pratik olarak en çok kullandığım içeriklerden birisi.
C'est comme un ingrédient que j'utilise dans mon studio.
Yakın zamanda, Adele'in gösterisinde onun makyözü, bizim dekor ressamımız oldu çünkü gözlerinin böyle büyük olacağını biliyorduk ve o kadar rimelin kontrolü onun ellerinde olacaktı.
Récemment, pour le spectacle d'Adele, c'est la maquilleuse qui a peint le décor. On savait que ses yeux seraient grands comme ça, et que cette touche de mascara ici allait interagir avec sa main.
Ve tiyatroda, demokrasiye inanırdı.
C'est elle qui m'a parlé de la démocratie au théâtre.
Yani aslında yaptığımız şey zamandır.
Donc, c'est plus du temps que je crée.
Görünen tasarım, buz dağının sadece ucu.
Ce que vous voyez, c'est le sommet de l'iceberg.
Çalıştığım sanatçılara benzer sanatçılar bir kere dünya turnesine çıkıp, 80,000 kişi önünde sahne aldıktan sonra
Je comprends certains artistes avec qui j'ai travaillé. Quand on a joué dans le monde entier devant un public de 80 000 personnes, on se demande ce qu'on pourrait bien faire pour soi.
Konuşabileceğin bir kız kardeşin bile yok, ve şimdi de ben çıktım.
Tu n'as plus ta sœur pour en parler, et moi qui débarque comme ça.
Beni tehdit eden adam senin baban mı?
Le mec qui m'a terrorisé, c'est ton père? - Mon père biologique.
Hazır mısın?
C'est prêt?
Eğer aradığınız adamları bulmamıza yardım edebilecek birisi varsa o da Josie'dir.
Si quelqu'un peut nous aider à trouver les gens que vous cherchez, c'est bien Josie.
Tanıdığım en cesur adam odur.
C'est l'homme le plus courageux que je connaisse.
O benim kızım.
C'est ma fille.
Bu yüzden Hindenburg olayında bana Rittenhouse'u ve beni neden seçtiklerini sormuştun.
C'est pour ça qu'à l'Hindenburg tu m'as dit de leur demander pour Rittenhouse et pourquoi ils m'avaient choisie.
Bana gerçekte kim olduğumuzu söylediğinde, bunu... kabullenmesi zor oldu, bilirsin ya?
Quand il m'a dit ce que nous étions vraiment, c'est... c'est dur à digérer.
Bu sana imzalatmamı istedikleri itiraf.
C'est la confession qu'ils m'ont demandé de vous faire signer.
Benim cevabım bu.
C'est ma réponse.
Bunu şimdi anlıyorum, ve koruyacağım da.
Je vois ça maintenant, et c'est ce que je ferai.
Ev arkadaşımın seks kalesi.
C'est le Fort de sexe de mon coloc.
Ama çalışmazsan o zaman sanırım Seattle'daki 342 bankanın bir listesini alıp en iyisini umarak tek tek ziyaret etmeye başlarsın.
Mais si c'est pas le cas, alors tu dois avoir une liste des 342 banques de Seattle, commencer à les visiter une par une en espérant le meilleur.
Bu balistikteki adamım.
C'est mon gars de la balistique.
Justin öyle demişti.
C'est ce que Justin m'a dit.
Bu gece zaferin keyfini çıkaralım çünkü yarın gerçek iş başlıyor.
Profitons de cette victoire ce soir, parce que demain, le vrai travail commence.
Zombilere inanan çılgınlar hikayende bir gelişme var mı?
Alors, des nouvelles de tes cinglés d'associés qui croient aux zombies?
Hayır. Demiryolu, en yakın havaalanından dört saat uzaklıkta ve tahmin et beni kim götürecek?
C'est à des kilomètres de l'aéroport le plus proche, et devine qui doit m'y emmener.
Düdüğü ben çalacağım.
C'est moi qui sifflerai.
Bu farklı bir yaklaşım.
C'est une approche différente.
Bilmiyorum ama "Yaşıyor" diye bağırırsa kaçalım.
Je ne sais pas, mais s'il crie, "C'est vivant", on se sauve.
- "S" ye benziyor mu bu?
En quoi c'est un "M"?
Peki tamam. Tedbiri elden bırakmayıp, yeni bir şişe çıkarıp ısıtacağım.
Je vais jouer la prudence et décongeler du lait frais.
Bütün bunlar gençliğimizi yeniden yakalamak için yaptığımız üzgün bir girişimmiş gibi hissettirmeye başladı.
C'est comme une triste tentative pour se sentir jeune.
Leonard ile 2 yıldır evliyiz ve çıkıyorken yaptıklarımızdan fazlasını yapamadık.
Léonard et moi sommes mariés depuis 2 ans, et on est pas plus avancé qu'à notre rencontre.
Sanırım oldu.
Alors, c'est réparé.
Beyefendi, çok uzun bir filmden yeni çıktım.
Je viens de voir un très long film.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]